Dersim’in özgürlük ruhunun temsilcisi ve kadın özgürlüğünün sembolü Sakine Cansız’ın mezarına saldırı yapılmıştır. Bu saldırının Ramazan ayında yapılması özünde tüm Dersimlilere saldırıdır. El Nusra ve IŞİD zihniyeti şu anda başta Türk polisi olmak üzere askerler ve bürokrasi içinde kol gezmektedir. Zaten Tayyip Erdoğan konuşmalarıyla kendine yön biçen generallerden, polisten, askerden, bürokrasiden IŞİD zihniyetinden başka bir şey çıkmaz. Aslında Ortadoğu’da IŞİD, El Nusra ve benzeri zihniyetlerin var olmasını sağlayan Tayyip Erdoğan zihniyeti ve söylemleridir. Bu söylemlerin her satırı birçok kesime ve çevreye yönelik nefret suçunu içermektedir. Bu nefret suçu bazen somut hedefler göstererek, bazen somut olarak işlenmektedir. Zaten Erdoğan’ın tarzı, üslubu tüm faşist liderler gibi toplumu hedef göstermeyi içermektedir. Etrafına bazı düşmanlara karşı kin, nefret ve savaş içinde olan bir topluluk yaratmaktadır. Faşist tüm liderlerin savaş tarzı budur. Tayyip Erdoğan’ın faşist lider karakteri Hitler ve Mussolini’ye nal toplatacak düzeydedir. Hitler ve Mussolini gibi zulmü ve baskıyı toplumsallaştırmaktadır. Zaten faşistlerin klasik despotlardan farkı sadece devlet araçlarını kullanmamaları, toplumda bir baskı ve zulüm aracı haline getirmeleridir.
Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidarda devletin yasaları gerekli değildir. Zaten kaymakam ve valilere “mevzuata bağlı kalmayın” talimatı verilmiştir. Bu, aslında tüm devlet memurlarına, polisine ve askerine verilmiş bir talimattır. Faşistler zaten on yıllardır vatan söz konusuysa gerisi teferruattır diyerek herkesin linç ve baskı içinde olacağı bir zihniyeti ortaya koymaktadırlar. Şimdi bunu Tayyip Erdoğan bizzat devlet başkanı olarak yapmaktadır. Esnafları topluyor, siz mahallelerin bekçisi ve koruyucususunuz diyor; muhtarları topluyor, siz mahalle ve şehir ajanısınız diyor. Kürtleri ve demokrasi güçlerini herkese hedef gösteriyor. Böyle bir faşist liderliğinde polis ve asker halka neler yapmaz ki! Zaten şimdi asker, polis ve Tayyip’i dinleyen herkes kendine yok edeceği bir düşman aramaktadır. Türkiye tarihinde hiçbir dönemde olmadığı kadar iç ve dış düşman kazanmak kavramı kullanılmaktadır. Türkiye toplumunda paranoya olmuş, her gün kendine düşmanlar aramaktadır. Düşman arayıp bulmayı ve saldırmayı toplum kendini işlevsiz görecek ve çıldıracak bir duruma getirilmiştir.
Tayyip Erdoğan tevhidi tedrisattan geçen asker, polis ve faşist topluluklar canlı hedef bulamadıklarında cesetler ya da mezarlara saldırmaktadırlar. Özellikle devrimcilerin cesetleri ve mezarları bu güruhların birinci hedefi haline gelmiştir. İnsanlığın binlerce yıl oluşmuş değerleri olan cesetlere ve mezarlara dokunulmaz kültürü Tayyip Erdoğan faşist sürüleri için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Ancak kendilerinin hoşlandığı bir şey yapılsa dünyanın tüm insanlık değerlerini, ahlaki ve vicdani değerlerini art arda sıralarlar. Öyle ki, insana gözyaşı döktürürler. Kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız diyen, çocukları ve kadınları vahşice öldüren Tayyip Erdoğan’ın gözyaşı döktüğünü az mı gördük? Bu gözyaşları bile zulmün ve faşizmin örtüsü ve zulmün aracı haline getirilmiştir. Timsahın gözyaşları deyimi tam da Tayyip Erdoğan ve çevresi için söylenebilir.
Türkiye’deki televizyon, gazete, bilinen basın her gün bir asker ve polis hikayesi anlatıyor. Ölen polisin, askerin nişanlı olduğu, bir iki çocuğu bulunduğu işleniyordu, işleniyor. Ancak her gün onlarca kadın erkek gerilla öldürdüklerini söylüyorlar. Zaten artık öldürüldü de demiyorlar, etkisizleştirildi diyorlar. Kürt gençlerinin ne anası, ne babası, ne akrabaları, ne de sevenleri var. Onlar sanki bir anadan, babadan doğmamışlar. Sanki onların çocukluğu olmamış. Onlar için üzülecek insanlar yokmuş gibi insanlıktan yoksun, duygudan yoksun biçimde bu ölümler büyük bir başarıymış gibi veriliyor. Ama bir polis hakkından nasıl bir duygusal ortam yaratılıyor! İşte ahlaksızlık budur. Toplumsal çürüme budur. Şu anda en büyük ahlaki ve toplumsal çürüme Türkiye halkında yaşanıyor. Çünkü bu toplumsa vicdan ve her türlü insani ölçü bir tarafa atılmıştır.
AKP’nin yarattığı ahlaki çöküntüye uğramış ve yozlaşmış kültür Kürtlerin mezarları yıkılırken “oh olmuş” diyor. “Bunların mezar yeri de olmasın” diyor. Kökleri kurutulsun diyor. Gerilla cesetlerine nasıl hakaret edildiği biliniyor. Burada söylemekten bile acı duyacağımız hakaretler yapılmıştır. İşte bu zihniyet Dersim’de Sakine Cansız’ın mezarına saldırmıştır. O korkaklar, insanlık dışı mahluklar iyi bilsin ki Dersim’in heybetli dağlarının hepsi Sakine Cansız anıtıdır. Sakine Cansız her dağın başında, vadide, ormanda ve her yerde yaşamaktadır. Yaşamında dimdik yürüdüğü gibi, hiçbir zulüm boyun eğdirmediği gibi, ölümüyle daha da büyümüş bir devrimci vardır. Bu devrimciye ölümüyle bile boyun eğdirilmediği için bu kadar saldırganlık yapılmaktadır. O insanlık dışı faşist mahlukatlara sesleniyoruz; Sakine Cansız Avrupa’da yüz binlerle uğurlandı; Amed’de yüz binlerle uğurlandı; Dersim’de nüfusun iki katı insanla uğurlandı. Bu devrimci ruh karşısında saldırganlar diz çökecektir. Sakine Cansız’ın ruhu yaşadıkça ne Dersim halkına, ne Kürdistan halkına diz çöktürülebilir. Sara’nın eğilmez özgürlük ruhu Kürdistan’ı özgürleştirip Dersim’i özgür ve özerk yaşama kavuşturacaktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika