Baydemir, FETÖ'den tutuklanıp bırakılan AKP'lilere atıfta bulunarak, "Damatların sabit ikametgahları vardı da Demirtaş’ın mı yok” diye sordu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Osman Baydemir, partisinin haftalık olağan grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi...
Toplantıya katılan sendika temsilcilerini selamlayan Baydemir, “HDP emeğin sesidir, emeğin sömürülmesinin tam da karşısında duran yegane bariyerlerden bir tanesidir. HDP bütün farklılıkları bir arada eşitçe yaşamasının sesidir. HDP’yi tanımıyor ki, HDP’nin baskıyla, zorla, şiddet uygulamalarıyla sesinin kısılabileceği gibi bir yanılgı içerisindeler. HDP’nin saldırıya maruz kalması aynı zamanda birlikte yaşamanın sesine saldırıdır” dedi.
'SİYASET YASAĞI GETİRİLİYOR!'
Türk Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısındaki “demokrasi” söylemlerine tepki gösteren Baydemir, şöyle konuştu: “İki yıldır bu ülkede kan kusturan siz değil misiniz? HDP’nin bir arada yaşama arzusunu sandık başında yok edemediğiniz diye 5 bin üye ve aktivistini, milletvekillerini, belediye eşbaşkanlarını cezaevine atan siz değil misiniz? Bunlar yargı eliyle olmuyor. AKP Gene Merkezi’nde, bakanlıkta, Saray’da koordineli olarak yürütülüyor. HDP’ye siyaset yapma yasağı getiriliyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük siyaset yasağı hayata geçirilmek isteniyor.”
'ZULÜMDE RAKİP TANIMIYORSUNUZ!'
Baydemir, "AKP Genel Başkanına çağrıda bulunuyorum: Siz bir şiir okumuştunuz ve size siyaset yapma yasağı getirilmişti. Tıpkı şu anda elinizde olan basın yayın organı ya da yönetmiş olduğunuz zurnalar gibi tek bir ağızdan tasfiyenizin alkışçılığını yapanlardan şu anda medyanızla birlikte ne farkınız kaldı. ‘Rakibimiz yok’ diyor. Zulüm yapmakta fark attınız. Zulüm yapmakta gerçekten bu ülkede rakibiniz yoktur. Zalimlikte birinci oldunuz. Müslüman dünyasına kara bir leke sürdünüz" diye konuştu.
YALAN DOLANDAN FEZLEKE
Baydemir, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “HDP’nin savunduğu siyaset bu ülkenin gerçeğidir. HDP’yi itibarsızlaştırmayla yok edemezsiniz, yok edemediniz, yok edemeyeceksiniz” sözlerini hatırlatarak, bir örnekle fezlekelerinin hazırlanması sürecini şöyle anlattı: “Bir yerden talimat veriliyor, öte yandan Türkiye çapında bütün iller harekete geçiyor. Bu talimatlar verilince Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı büyük bir telaşa giriyor. Öyle bir endişe ki Demirtaş ve Yüksekdağ hayatı boyunca Kayseri’de herhangi bir konuşma yapmamışlar. Ama nasıl olur, Kayseri Savcılığının da bir fezleke hazırlaması gerekiyor, emir büyük yerden gelmiş. Kayseri seçim büromuza bir saldırı olmuştu. HDP avukatları, önlem almadığı için İl Emniyet Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Bu suç duyurusu takipsizlik kararı ile kapatılıyor. 15 ay sonra ‘Emniyet Müdürüne haksız ithamda bulundunuz’ diye Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında fezleke hazırlanıyor. Bu Kayseri pazarlığı değil, bu müflis tüccar hesabı. Müflis tüccar iflas ettiğinde, eski defterleri karıştırır.”
'VEKİLLERİMİZE AHLAKSIZLIK YAPILIYOR'
HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü’nün Dersim'de askeri bir yetkili tarafından yolunun kesilmesine de tepki gösteren Baydemir, şöyle konuştu: “Dersim Milletvekilimiz bir pırpırlı ya da kendisini paşa sanan birisi tarafından yolu kesiliyor eşiyle birlikte kimlik tanıtım kartını gösteriyor, ‘Hayır arabanı arayacağım’ diyor. Ahlaksızca hakaretlere maruz kalıyor. Bu Meclis’in haysiyeti 15 Temmuz’da bir saldırıya maruz kaldı. Bir diğer saldırı dokunulmazlıkların kaldırılmasıydı. Bir diğeri eş başkan ve vekillerimizin gözaltına alınmasıydı. O günden beri bu saldırı devam ediyor. Ama Meclis Başkanı, koltuk öyle şirin gelmiş ki bunları izlemekle yetiniyor. Dersim’de bu uygulamayı gerçekleştiren zat hangi örgütün kriptosudur?”
Baydemir, "Nasıl bir mantıktır ki Meclis Başkanı 16 Nisan’daki referandum sonrasında Meclis’teki partilerin başkanlarına davetiye gönderiyor. Meclis Başkanı ‘Uyum yasalarını konuşalım’ diye davetiyeyi yanlış yere gönderiyor. Davetiyenin Edirne Cezaevi’ne gitmesi gerekiyor. Samimiyetle istişare etmek istiyorsanız Demirtaş buraya gelecek, bu kürsüde Osman Baydemir yerine kendisi olacak. Şu anda Meclis Başkanının tavrı öldürülmek istenen defnedilmek istenen bu Meclis'in iradesine bir kürek toprak atmaktır" diye belirtti.
'DAMATLAR İÇTİHATI!'
Baydemir, Kadir Topbaş ve Bülent Arınç’ın damatlarının FETÖ’den tutuklandıktan sonra serbest bırakılmasını hatırlatarak, şunları dile getirdi: “Hukuk ve adalet toplumun mayasıdır. Son dönem yargıda damatlar içtihatı oluşmaya başladı. Damatlar tutuksuz yargılanıyor. Hukuk fakültesini okuyanlar herhalde damatlar iştiharı diye bir yere not edecektir. Tutuksuz yargılanmak bir hukuk ilkesidir. İki durumla karşı karşıyayız. Ya bir ilkesizlik var şahsa göre uygulanan bir hukuk var ya da bir tehdit ve şantaj var içtihatlarında. Şudur: ‘Ey falan kesler parti içinde biraz sesini çıkarmaya çabalayan bu iş böyle gitmez’ diyenlere bir tehdittir bu gözaltılar ya da sabit ikametgâh gerekçesi bir gerekçe olamaz. Damatların sabit ikametgâhları vardı da her gün evine gittiğimiz Demirtaş’ın yok muydu? Ahmet Şık’ın sabit ikametgâhı mı yok?”
'ÖRGÜTSÜZ BIRAKMAK İSTİYORLAR'
Baydemir, şu değerlendirmeleri de yaptı:
“15-16 Haziran işçi direnişinin yıldönümünde bir kez daha yan yana omuz omuza hem emeğin korunması hem de demokrasinin yüceltilmesinin arefesindeyiz. Bir kez daha, emekçi kardeşlerime selam olsun. Nasıl ki işçi sınıfını mücadelesi o gün o yasayı geri çektirdiyse, yan yana omuz omuza durmamız bugünkü zorba yasayı geri çektirmeyi de sağlayacaktır. AKP hükümeti tamı tamına 150 bin emekçinin elinden ekmeğini aldı. Tamı tamına 150 bin insanın rızkını elinden aldı. Neden? Nedeni yok, savunma? Savunma yok, mahkeme? Mahkeme de yok, ‘ben yaptım oldu’ diyor. Amaç ne? Sendikasız bırakmak, örgütsüz bırakmak.
Nuriye, Semih Veli Acun her gün eriyorlar. Sadece işlerini, aşlarını, ekmeklerinin yani onurlarının mücadelesini veriyorlar. Bir kez daha direnenlere bir kez daha boyun eğmeyenlere binlerce kez selam olsun.
Bugün bu ülkede işsizliği, yoksulluğu çatışmayı konuşmamız gerekirken gündem değiştiriyorlar. Neymiş ‘vatandaşlıktan çıkarma.’ Bunların amacı Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesini önlemek. Meydan meydan dolaşıp, meydan meydan ey ABD, Gülen’i iade et diye bağırdı. Sonradan açığa çıktı ki 15 Temmuz darbe girişiminden sonrasına kadar resmi bir başvuru yapılmamış, istememiş.
KATAR
Katar’da yaşanan gelişmeler, bir kere başta söyleyelim, Ha Katar ha Suudi, birbirinden farkları yok. Bütün bu olup bitenler açık bir şekilde gösteriyor ki ‘Duvar sana söylüyorum gelinim sen anla; Katar sana söylüyorum Erdoğan sen anla’ krizidir. Eğer bu politika devam ederse, bunun faturası bu ülke için çok ama çok ağır olacaktır.”