İSTANBUL- Cumartesi Anneleri 637. buluşmayı, 36 yıl önce idam edilen ve kemikleri ailesine teslim edilmeyen Veysel Güney için düzenledi. Kayıp yakınları cezasızlık politikasının derhal sona ermesini istedi.
"Kayıplar belli failler nerede?" şiarıyla Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ile karanfiller taşıdı.
Kayıp yakınları, açlık grevi direnişinin 94. gününde olan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yı selamlarken, taleplerinin derhal karşılanmasını istedi. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Avukat Tamer Kılıcı'nın tutuklanmasına da tepki gösteren kayıp yakınları, bu hafta yine Yüksekova ve Cizre'de sokağa çıkamayan kayıp yakınlarının Galatasaray'daki sesi olduklarını dile getirdi. Cumartesi Anneleri, yine Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'yi de andı.
Eylemde söz alan HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan, bu ülkeyi yönetenlerin hiçbir zaman evlatlarının cenazesini ve sorumluların yargılanmasını isteyen annelere, babalara, kardeşlere bir cevabı olmadığını söyledi. Buldan, "Ölümler, kayıplar, yargısız infazlar, cinayetler bu ülkenin siyasi iradesi tarafından onaylanan ve hayata geçirilen bir yöntem haline geldi" dedi. Buldan, her şeye rağmen kayıplar bulunup sorumlular yargılanana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini ifade etti.
Veysel Güney'in idamının üzerinden 36 yıl geçmesine rağmen faşist iktidarın aynı zihniyeti sürdürdüğünü dile getiren CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da "İdam etmeseler bile binlerce insanı sivil ölüme mahkum ettiler. 94 gündür açlık grevi yapıyorlar (Nuriye Gülmen ve Semih Özakça) sivil ölüme mahkum olmamak için” dedi.
Güney ailesinin avukatı Ercan Kanar, Veysel Güney'in idam edilmesinin hukuk skandalından da öte olduğunu vurguladı. Güney'in idamını "12 Eylül'ün aynasıdır" diye tanımlayan Kanar, aynı zamanda AKP'nin meşru olmayan OHAL dönemindeki sivil darbesinin de aynası olduğunu dile getirdi. Kanar, Veysel Güney'in idamı sürecine dair şunları söyledi: "11 gün içinde karara gidilmiştir. 6 Şubat'ta ilk duruşma yapılmış, 17 Şubat'ta idam kararı verilmiştir. 2 ay sonra Yargıtay onaylamış, 2 ay sonra da faşist Milli Güvenlik onamıştır. 2 gün sonra da idam edilmiştir. Üstelik ne alt derece ne de Asgari Yargıtay'da avukat hakkı tanınmamıştır. Kendisinin ailesiyle görüşmesine de izin verilmemiştir. Mektuplarına el konulmuştur."
Veysel Güney'in yeğeni Doğan Güney amcasını hiç göremediğini fakat babaannesi Zeynep Güney'in yaşadığı acıya tanık olduğunu dile getirdi. Bir annenin elinden evladının hukuksuzca alındığını söyleyen Güney, "30 yıl boyunca bir dakikalık görmeyle yaşadı bu anne. Zeynep Güney'e mezar çok görüldü" dedi. Amcası Veysel Güney'in cenazesini Yüzbaşı Burhan Erdem'in devletin onayıyla teslim aldığını ancak ailesine vermeyerek suç işlediğini ifade eden Doğan Güney, "Biz bunun hesabının sorulmasını istiyoruz” dedi.
634. haftanın basın metnini okuyan Yeter Rücak, Veysel Güney'i idam eden ve kaybedenlerin 12 Eylül zihniyetini ahlaken, hukuken ve siyaseten 36 yıl boyunca yaşatan tüm iktidarlar olduğunu dile getirdi. 12 Eylül Anayasası'nın, zihniyet esasıyla yerinde durduğunu belirten Rücak, darbecilerin başvurduğu hak ve özgürlük karşıtı baskıcı yöntemin varlığını sürdürdüğünü kaydetti.
Rücak, sıkıyönetim mahkeme heyeti başkanı Albay Ahmet Arısüt, Üyeler Yarbay Ayhan Ulusoy ve Üsteğmen Güney Sert ile Veysel'i idama götüren iddianameyi hazırlayan Savcı Caner Ersu'nun taammüden cinayet işlediğini, Güney'in idamından ve kaybedilmesinden ise başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül'ün tüm asker ve sivil unsurları, Antep Sıkıyönetim Komutanı General Şahabettin Balkan ve cenazeyi teslim alan Yüzbaşı Burhan Erdem'in sorumlu olduğunu kaydetti.
24 yaşındaki Veysel Güney, 28 Aralık 1980 tarihinde Antep'te gözaltına alındı. Sıkıyönetim Komutanlığı 11 günlük yargılama sonucu hiçbir delil olmadığı halde idama mahkum edildi. Karar, Meclis kararı olmadan, özel kanun çıkartılarak 10 Haziran 1981'de Antep E Tipi Hapishanesi'nde infaz edildi. Annesi, babası ve kardeşi idama giden Veysel Güney'le vedalaşırken aralarında askerlerden oluşan bir barikat vardı. Güney'in elleri kelepçeliydi. Birbirlerine dokunmalarına izin verilmedi. Anne Zeynep Güney ölünceye kadar o gece oğluna sarılamamanın derin acısını yaşadı.
İdam sonrasında Güney'in üzerinde bulunan kalemi, sigarası ve çakmağı tutanakla baba Ali Güney'e teslim edildi. Cenaze için ise "Onun mezara ihtiyacı yok! Belki köpeklerin önüne atarız" denildi ve Yüzbaşı Burhan Erdem tarafından alınan cansız bedeni kaybedildi.
Veysel Güney'in idamından 25 yıl sonra Güney'in ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk "Adaleti Gördünüz mü?" adlı kitabında onu suçlayacak hiçbir delil olmadığını yazacaktı.
etha