2015 baharında da Kürdistan dağlarındaydım. O dönem de KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanları Cemil Bayık ve Besê Hozat ile görüşmüştüm. 7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesinde önemli tahliller yapmış, Türkiye’nin içine girdiği süreçli ilgili söyledikleri doğrulanmıştı. 7 Haziran seçimlerindeki HDP’nin başarısı, AKP’nin içine girdiği durum, Tayyip Erdoğan’ın savaşı tırmandırarak kendisini iktidarda tutma politikası, bölgedeki gelişmeler, Rojava ve Suriye meselesi üzerinden şekillenen politikalar da Cemil Bayık ve Besê Hozat’ın yaptıkları değerlendirmeleri doğruluyordu.
2016 baharının başında yine Kürdistan dağlarındayım. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanları ile 2015 kışında yaşananlar üzerine konuştuk. O konuşma ile ilgili notlardan önce geçtiğimiz yılın son döneminde yaşananları kısaca bir anımsayalım:
28 Şubat 2015 Dolmabahçe deklarasyonu ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Kürt sorununun çözümü için müzakere taslağını gündemleştirmiş süreç farklı bir aşamaya taşınmıştı. Ancak 5 Nisan 2015’ten sonra Öcalan ile görüşmeler kesilmiş, tecrit mutlak bir hal almıştı. Erdoğan “masa yok, müzakere yok!” açıklaması yapmış, savaş politikalarına keskin bir dönüş yapmıştı. 7 Haziran’da HDP tarihi bir başarı sağlamıştı. AKP iktidardan düşmüştü. Sonra 1 Kasım seçimleri ile Erdoğan’ın siyasi darbesi… 2015 kışına girdiğimizde ise Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de yeni bir durum ortaya çıkmıştı. 2015 yaz ayında Varto ile başlayan, Silvan, Cizre, Amed-Sur, Gever, Nusaybin, Silopi, İdil, Dargeçit, Derik başta olmak üzere halkın özyönetim ilanı ve ardından yaşanan gelişmeler farklı bir durum ortaya çıkardı.
PKK’nin öncülük ettiği Kürt Özgürlük Hareketi’nin Türk devletine karşı savaşında yeni bir aşama söz konusuydu. 15 Ağustos 1984’te başlayan savaş kırsal alanda gerilla ile asker arasındaydı. Ancak 2015 kışı boyunca Türk ordusu ve polisi, özel kuvvetleri, jandarması tankları, topları ile Kürt kentleri kuşatılıyor, tanklar ve toplarla kentler bombalanıyordu. Buna karşın Kürt gençlerinin öncülüğünde sivil halk silahlanıyor ve kendi yaşadıkları yerleri savunma savaşı yürütüyorlardı. Yani bu dönemde savaşın mekanı kırsal alandan kentlere taşınmış, gerilla yerine halk devlet güçleri ile çatışmaya girmişti. Devlet güçleri bu durum karşısında daha önceden hazırladıkları çöktürme planını hayata geçirmiş Kürtlerin iradesini kırmak için katliamlar yapmaya başlamıştı. Bu katliamlara rağmen Kürt halkı boyun eğmemiş Cizre ve Sur’da sembolleşen tarihi bir direniş ile yeni bir dönem başlatmıştı.
Türk devletinin gerillaya yönelik kış boyunca yüzlerce uçakla sürdürdüğü ağır hava saldırıları, kentlerdeki kuşatma ve katliamlarla yapmak istediği neydi? Kürt siyasal hareketi askeri ve siyasi alanda bu saldırıları nasıl karşılıyor, yaşananları nasıl değerlendiriyor? Kürdistan’da 2016 baharı ile birlikte neler yaşanacak, kentlerdeki savaş nasıl şekillenecek, gerilla ne yapacak? Türk devleti, özellikle Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun politikaları ne gibi sonuçlar ortaya çıkarmıştı? Bunun gibi birçok soruyu Med Nuçe Televizyonu için hazırladığımız programda gazeteci arkadaşım Hacer Altınsoy ile birlikte KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanları Cemil Bayık ve Besê Hozat’a yönelttik. Aldığımız cevapların özetlerini, dağdaki diğer sohbetler ve izlenimlerimden derlediğim notlardan ortaya bu analiz-yazı ortaya çıktı…
Cizre ve Sur direnişi kazandı AKP çöktü
Besê Hozat: AKP geçen kış sürecinde kapsamlı bir planla “çöktürme planı” ile özyönetimlerin ilan edildiği yerde Kürtleri bastıracak, iradesini kıracak, gerillayı askeri operasyonlarla yok etmeyi hedefliyordu. Ancak AKP’nin “çökertme planı” çöktü. Botan ve Amed’deki direniş AKP’yi çökertme sürecine sokmuştur. Ve Kürt direnişi hem kentlerde hem de dağlarda sürecek ve giderek büyüyecek.
Cemil Bayık ise direnişin karakteri için ise şöyle dedi: Pakize Nayır ve Mehmet Tunç ‘un şahsındaki direniş şehitlerini saygıyla anıyorum. Onların mücadele tutumu bizim için direnişi büyütme ve sonuca götürme emridir.
Bayık, 2015 yılının kışında ortaya çıkan durumu değerlendirirken iki temel olguya dikkat çekiyordu. Birincisi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı demokratik çözüm sürecinin geldiği aşamanın karakteri, ikincisi ise 7 Haziran 2015 Genel Seçim sonuçlarının Türk devleti üzerinde yarattığı etkinin tarihsel ve siyasal sonuçları.
Cemil Bayık’ın bu konudaki tahlili şöyle: Artık müzakerelerde özyönetimlerin müzakere edilmesi gerekiyordu. AKP’nin zihniyetinde müzakere olmadığı için masayı devirdi. AKP, ya müzakereyi kabul edecekti yani özyönetimleri kabul edecekti ya da reddedecekti. AKP reddetmeyi, savaşı derinleştirmeyi seçti. Bütün gücü ile halkın, hareketin ve Önder Apo’nun üzerine geldi. AKP’nin temel amacı tasfiyeyi gerçekleştirmekti. Önce kontrollü bir savaş yürütüyordu ancak sonra tamamen imhayı esas alan bir politikayı yürürlüğe soktu. Bunu da MGK’de kararlaştırdıkları “Çöktürme planı” ile sonuç almak istedi. Ama istediğini alamadı. Kürtleri çöktürmek isteyenler çöküş içine girdi.
7 Haziran 2015 Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası. Türkiye’nin gerçekten demokratikleşmesi için önemli bir şanstı. Kürt sorunun demokratik çözümü de gündemleşebilirdi. Ancak AKP siyasi ve askeri darbe ile bu süreci sonlandırdı. Bayık; 7 Haziran’da birinci cumhuriyetin bittiğini, ikinci cumhuriyetin ise AKP ve Tayyip Erdoğan’ın tekçi zihniyetinin şekillendirdiği totaliter karakterde olduğunu söylüyor. Bayık, Türkiye’de birçok kesimin 7 haziran seçimleri sonrası ortaya çıkan durumu ve özellikle Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin sürdürdüğü politikaları yeterince anlamadığını söylüyor.
BAYIK: ÇÖKTÜRME PLANI YAPANLAR ŞİMDİ ÇÖKÜŞ AŞAMASINDA
“Çöktürme planı ile gerçekten sonuç alabileceklerini düşünüyorlardı. Ama gelişen süreç çökertme planını boşa çıkardı. Şimdi o planı yapanlar çökme aşamasına girdi” vurgusunu yapan Cemil Bayık, 2015 kışında ortaya çıkan halk direnişinin özelliklerini ise şöyle tanımladı:
1-Önceki dönemde gerilla mücadeleyi yürütüyordu, 2015 kışında halk direnişe öncülük etti.
2-Daha önce savaş sadece kırsal alanda sürüyordu ama şimdi kentlerde savaş yaşanıyor.
Mücadele tarihimiz 2015 kışı ile farklı bir döneme girdi. Nasıl ki 15 Ağustos 1984 hamlesi ile bir dönem başladıysa, 2015’teki halkın öncülüğündeki Özyönetim direnişi hamlesi de öyle bir hamledir. Bu hamle 15 ağustos 1984’ü tamamlayan bir hamledir. Bu bizim mücadele tarihimizde yeni bir savaş tarzıdır. Eskiden halk gerillanın yürüttüğü mücadeleyi destekliyordu ama bu kış halk kentlerde özyönetim direnişi ne bizzat öncülük etti. Onun için Türk devleti azgınca şehirlere saldırdı. Bütün amacı yeni süreci engellemeye yönelikti. Çünkü bu sürecin gelişmesi onların planını çökertti. Şu an çökertme planı AKP için geçerli bir durumdur.”
CEMİL BAYIK, AKP İÇİNDEKİ TARTIŞMALARI NASIL DEĞERLENDİRDİ?
Bülent Arınç, Abdullah Gül, Hüseyin Çelik vb. bir grubun başını çektiği AKP’nin içindeki tartışmalarla ilgili soruya da yanıt veren Cemil Bayık önemli bir tespitte bulundu…
Cemil Bayık: AKP’de şimdi kuruluş felsefesine sahip çıkan bir ekip var. O ekip Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu’nun yürüttüğü politikaları doğru bulmuyor. O ekip kuruluş felsefesine dönmek istiyor. Tayyip Erdoğan mevcut politikaları ile AKP’yi de Türkiye’yi de uçuruma sürüklüyor. Bu ekibin hem AKP’yi hem de Türkiye’yi felaketten kurtarması gerekiyor. Eğer bu ekip demokratik değerlere sahip çıkar, askeri faşist politikalardan vazgeçerse biz bu çabaları destekleriz. Çünkü Erdoğan ve ekibi faşizmi geliştiriyor. Milliyetçi ve tekçidir, savaşı esas alıyor. Şiddeti, katliamları ve göçertmeyi esas alıyor. Bunlar Türkiye’yi faşizme götüren, dışarda tecrite götüren uygulamalardır. Türkiye’yi Suriyelileştiriyor ve Iraklılaştırıyor. AKP içindeki eğilim Erdoğan ve Davutoğlu’nun bu politikasına dur derse kendileri için de Türkiye için de olumlu olur.
AKP VE ERDOĞAN’IN İÇ VE DIŞ DÜŞMAN ARGÜMANI…
Besê Hozat da Türk devletinin sürekli “iç ve dış düşman” yaratarak toplumda bir korku yarattığını bununla kendi savaş politikasına meşruiyet kazandırmak istediğine dikkat çekiyor. Oysa AKP’nin, Tayyip Erdoğan’ın zihniyetindeki faşist uygulamalarla Türkiye’nin bu hale geldiğini, hem içerde hem de dışarda yalnızlaştığını belirtiyor.
KUZEY SURİYE FEDERASYONU, ROJAVA VE BAYIRBUCAK TÜRKMENLERİ
AKP-devletinin Kürt düşmanlığı yaptığına dikkat çeken Bese Hozat, Rojava ve Suriye’deki AKP politikasının ibret verici olduğunu söylüyor. AKP’nin DAIŞ ve El Nusra gibi çeteler üzerinden Kürtlere saldırdığını, şimdi bizzat Türk devletinin saldırılar içinde yer aldığına dikkat çeken Besê Hozat; Kobanê savaşında Türk subaylarının DAİŞ çetelerinin karargâhlarından savaşı yönettiğini de söylüyor.
Yeni Suriye’nin nasıl olması üzerinden yürütülen tartışmalara hazırladıkları projelerle katkı sunmaya çalıştıklarını da ifade eden Besê Hozat; federatif bir Suriye’nin daha gerçekçi bir model olduğunu savunuyor. Rojava’nın ise Kuzey Suriye Federasyonu içinde özerk bir bölge olabileceğini belirten Bese Hozat; Kuzey Suriye Federasyonu içinde Arap, Kürt, Türkmen ve diğer halkların da kendilerini ifade edebileceğini söylüyor. Bayırbucak Türkmenlerin de özerk bir yönetimle Kuzey Suriye Federasyonu içinde yer alabileceğini belirten Besê Hozat, federasyon tartışmalarının Suriye’deki çözüm için önemli bir fırsat olduğunun altını çiziyor.
8 MART VE 2016 NEWROZU’NUN KARAKTERİ
Cemil Bayık da Besê Hozat da 2016 baharının direnişin büyütüleceği bir dönem olduğunu özellikle vurguladılar. Halka karşı yapılan bütün katliamların intikamlarının alınacağını belirttiler. Gerillanın da aktif bir şekilde direnişi yükselteceğinin altını çizdiler. Ancak gerilla ve halk direnişinin ortaklaşması gerektiğini, birbirini tamamlayan özellikte olması ile sonuç alınabileceğini özellikle vurguladılar. Baharın gelmesi ve gerillanın devreye girmesi ile halk direnişinin ikinci planda olmayacağını, böyle bir algının yetersizlik olacağını, bunun yerine halk direnişinin de kesintisiz ve yaygın devam etmesi gerektiğini ifade ettiler. Yani 2016 baharı ile Kürdistan’da halk ve gerilla direnişi, Türkiye cephesinde demokrasi bloku ile Tayyip Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin faşist uygulamalarına karşı kesintisiz bir mücadele yürütülmesi ile sonuç alınabileceğini ifade ediyorlar.
2016 NEWROZU: ÖZGÜR ÖNDERLİK, ÖZERK KÜRDİSTAN, DEMOKRATİK TÜRKİYE
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün bu yıl kapsamlı eylem ve etkinliklerle geçtiğine dikkat çeken Eşbaşkanlar, Silopi’de ve Cizre’deki kadın direnişçilerinin öncülük ettiği özyönetim direnişinin karakterini hatırlattı. Türk devletinin AKP zihniyeti ile kadın katliamları ve kadın bedeninin teşhiri ile toplumu DAIŞ tarzı vahşet politikaları korkutmak ve sindirmek istediğini ancak bu politika ile hiçbir sonuç alamayacaklarını belirtiyorlar. Kürt kadınının devrim mücadelesindeki tarihi öncülük rolünün arttığına vurgu yapıyorlar ve 8 Mart ile başlayan direnişin 21 Mart Newroz Bayramı ile doruk noktasına ulaşması gerektiğini ifade ediyorlar.
2016 Newrozu’nun ise her alanda her mahalle ve sokakta kitlesel bayram havasında kutlanması gerektiğini ifade eden Eşbaşkanlar, bu yılki Newrozun “Özgür Önderlik, Özerk Kürdistan ve Demokratik Türkiye” şiarı ile yapılacağını belirtiyor.
“Özgür Önderlik, Özerk Kürdistan ve Demokratik Türkiye” formülasyonu ile sürecin karakterini belirleneceğini ifade eden Cemil Bayık, yeni bir sürecin gelişmesinin ise Türk devletinin Özerkliği müzakere etmeye hazır hale gelmesi ile mümkün olduğunu söylüyor.
ÖCALAN’A GİDEN TEHDİTLER VE KCK’NİN UYARISI!
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin mutlak bir hal aldığını belirten Bese Hozat, bu konu ile ilgili çok hassas olduklarını özellikle belirtiyor. Öcalan’a giden tehdit mektuplarından söz eden Besê Hozat; bu konu ile ilgili AKP hükümetini, Tayyip Erdoğan’ı ve Türk devletinin bütün kurumlarını özellikle uyarıyor ve Öcalan’ın sağlığı, güvenliği ve özgürlüğü konusundaki bütün soru işaretlerinin giderilmesi konusunda herkesin üzerine düşeni yapmasını önemle vurguluyor.
ANF