Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Kürtlerin ve Türk olmayan diğerlerinin yok edilmesi üzerinedir. Türk devletinin bundan vazgeçmesi demek, kuruluş felsefesinden vazgeçmesi demektir. Bu kuruluş ekseni dolayısıyladır ki Türk devleti, hiçbir zaman Kürtlerin ve Kürdistan’ın varlığını kabul etmez.
AKP/Türk devleti, Kürtleri Türkleştirme planında vazgeçmediği gibi daha da inceltilmiş yeni taktikler devreye sokuyor. Bugünlerde devlet beslemesi bir zevatın “Zaza partisi” maskesiyle ortaya çıkması da bu inceltilmiş taktiğin bir ürünü.
Zaza Kürtlerini Türkleştirme planı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda “beyaz Türk ırkçısı” CHP tarafından yürütülürken şimdi de “yeşil Türk ırkçısı” AKP tarafından uygulanıyor. AKP’nin bu politikaya çağ atlattığı, kendine göre yeniden yorumladığı da söylenebilir.
‘Güneş-Dil’in mucidi, Zazacılığın da atası
CHP döneminde bu plan doğrultusunda atılacak adımları belirleyen isim, polis şefliğinin ardından Maraş milletvekili yapılan Hasan Reşit Tankut’tu. Tankut, Türk Dil Kurumu Başkanlığını da sürdürüyordu. Türk ırkçılığının sembollerinden biri olan “Güneş-Dil Teorisi”ni geliştirenlerden biri de oydu.
Tankut, Zazaların Türkleştirilmesi çabalarını bir kitapla da anlatır. O kitabın adı, “Zazalar Üzerine Sosyolojik Tetkikler”dir. Kitabını 10 Ekim 1935’te İsmet İnönü’ye ve Temmuz 1936’da Dersim Soykırımı faili General Abdullah Alpdoğan’a sunan Tankut’un, “Ben ileride Zazaların Türk olduğunu iddia edeceğim” dediği rivayet edilir.
‘Kurmanclık-Zazalık arasına Türk barajı kurmak’
Kitaptan bir bölümü buraya almak, Tankut’un yaklaşımını anlamak açısından faydalı olabilir: “Erciş’ten Tunceli yakınlarına kadar uzanan hattan güneye doğru 50 kilometre derinliğinde bir yerleştirme bölgesi saptamak, amaca çabuk ve kolay varma bakımında gerekli görünüyor. Bu yerleştirme, bölgeyi ikiye bölen Türk Barajı olacaktır... Devlet, yaptığı tenkil ve tedip hareketinde Kurmanc, Zaza ve Dersimli Alevi ayrımı yapmamaktadır. Dolayısıyla aralarında güçbirliği kuvvetlidir ve dal budak salmıştır. Bunları ayırmak güçtür. Fakat çok gecikmiş olduğundan şimdi tek bir yol üzerinde yürümeğe mecburuz. Bu yol şudur: Kurmançlıkla Zazalığın arasında bir Türk barajı kurmak.”
Hasan Reşit Tankut, 50 kilometrelik ‘tampon bölge’ye Karadeniz’deki Lazları ve diğer halkları yerleştirmeyi önerir. Hesabına göre böylece Kurmanc Kürtler ile Zaza Kürtlerin arasındaki bağ zayıflayacak ve Zaza Kürtlerini Türkleştirmek çok daha kolay hale gelecektir.
70’ler sonrası: MHP’nin ‘Türk Hilali’
Bu plan, Türk devletinin Kürtleri Türkleştirme çabasının önemli uğraklarından biridir. Dönem dönem sekteye uğrasa da bu plana sıklıkla geri dönülür. Türk devleti, 1970-1980 arasında aynı planı, Türkeş‘in Milliyetçi Hareket Partisi vasıtasıyla sonuca götürmek ister. MHP’nin Zaza Kürtlerin yoğun olduğu Xarpêt (Elazığ), Çewlîg (Bingöl), Mûş, Wan, Erzîngan ve Erzirom gibi Kürdistan kentlerinde “Türk Hilali” diye bir örgütlenmeye gitmesinin nedeni budur. MHP, Zaza Kürtlerinin Türkleştirilmesi planının son uygulayıcısı olmuştur.
Bu plan, uzun yıllar ciddi bir dirençle karşılaşmadan uygulamaya konulur. Kürt varlığını inkâr eden, Kürt kimliğinin yok olması için hem askeri hem düşünsel alanda efor sarf eden Türk devleti, Zazaların bir bölümünü Kürt olmadıklarına -değişik yöntemlerle- ikna etmeyi de başarmıştır. Kimi baskıyla, kimi rantla...
Darbe sonrası: Zazalar Kürt değilmiş
12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbe sonrasında ise Türk devleti, dilini bir miktar değiştirir. Yayılan propaganda, Kirdkî (Kirmanckî, Dimîlî, Zazakî) konuşan Kürtlerin Kürt olmadığını, Zaza olduğunu söylemektedir. Bu propagandaya göre sadece Kurmancî konuşanlar Kürt’tür. Bu dönemde bazı isimlere bu programın yürütülmesi için görev verilir. Ergenekon iddianamesinde bu görevlendirmeler, belgeleriyle birlikte mevcuttur. Bu plan doğrultusunda Kürdistan’da, 90’larda, Ankara kaynaklı “Zaza Gençliği” imzalı bildiriler dağıttılar ve Kürt düşmanlığını yaymaya çalıştılar. Eşzamanlı bu çalışmalar, çeşitli kitaplar ve çalışmalarla da yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Devlet, “Kürtler dağ Türk’üdür, adları ‘kart-kurt’ sesinden türemiştir” dediği gibi Zazaların Kürt olmadığını da bir konsept dahilinde propaganda ediyordu.
‘İnce’ asimilasyona bir tek PKK direndi
Bu plan, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) kuruluşu ve direnişe geçmesine kadar ciddi bir mukavemetle karşılaşmadı. Kürt Özgürlük Hareketi, yola çıktığı günden bu yana devletin incelikli asimilasyon planlarını bir bir teşhir etti ve bu planlarla mücadele geliştirdi. 2000’li yıllar ardından ise bilindiği gibi Özgürlük Hareketi’nin kitle tabanı ve kültürel hakimiyeti oldukça arttı. Bu dönem, Türkiye’de AKP’nin iktidara getirildiği ve Kürtlerin de bu kez AKP üzerinden Türk devlet sistemine bağlanmaya çalışıldığı bir dönemdi. AKP, Türk devlet geleneğinin Türkleştirme planlarını yeni formlarla devreye koydu; bu sırada “Zazacılık” da hep bir damar olarak orada durdu.
ANF’nin ulaştığı belge: ‘Kürt ve Zaza deyin!’
Fırat Haber Ajansı (ANF), 2009 yılında büyük bir gazetecilik başarısıyla bir belgeye ulaştı: Bu belge, AKP’nin “Doğu’da Seçim Sürecinde Dikkat Edilecek Hususlar” başlıklı gizli yönergesiydi. Bu yönerge, AKP üzerinden yeni bir Türkleştirme planının devreye konulduğunu ortaya koyar nitelikteydi. En dikkat çekici noktalardan biriyse Zazalara yönelik propaganda çalışmalarıyla ilgiliydi. AKP, Kürdistan’daki teşkilatlarına gönderdiği gizli talimatlarla 2009’daki belediye seçimlerinde Kürt ve Zazaların ayrı ele alınmasını istiyordu. Zazaların İslami söylemle de manipüle edilerek Kürtlerden ayrı olduklarına ikna edilmesi emrediliyordu.
O belgedeki bazı cümleler şöyleydi: “Osmaniye gibi halk nüfusunun önemli bir kesimi Kürtlerden oluşan yerlerde Zaza ve Kurmanc farkı önemsenmelidir. Özellikle ‘Zaza + İslam’ ve ‘Kurmanc + Sol’ yaklaşım anlatılmalı, konuşmalarda hep Kürt ve Zaza diye ayrı ayrı adlandırılmalı, ikisi ayrı ayrı tutulmalıdır. Kesinlikle konuşmalarda ‘İkisi ayrı halk, ayrı ulustur’ gibi cümleler kullanmamalı, bu sadece belirtildiği şekilde ima edilmelidir.”
Ziya Gökalp bile bu kadarını düşünemedi!
İşte aynı AKP, şu günlerde de Zaza Kürtlerini Türkleştirmek amacıyla yeni ve incelikli bir planı devreye koymuş durumda. Bunun için Mehmet Ali Şenel, Arslan Batur gibi Türk devletiyle ilişkileri bilinen isimler görevlendirilmiş görünüyor. Bunlar, “Zaza Halk Partisi” adıyla ortaya çıkıyor ve anlaşılan bu parti ile Zazaların Kürt olmadığına dair propagandayı daha kolay yapacaklarını hesap ediyor.
Oysa Türk ırkçılığının fikir babalarından olan Amedli Ziya Gökalp bile Kürtleri AKP’nin tanımladığı gibi tanımlamamıştı. Ziya Gökalp’in Kürtler üzerine yazdığı en önemli eseri olan 1975’te Komal Yayınları ve 1992’de Sosyal Yayınlar tarafından yayımlanan “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler”de Kürtler, Kürtçe dilinin lehçelerine göre beş gruba ayrılır. Gökalp, şöyle söyler: “Kürtler beş gruptur. Bunlar, şunlardır: Kurmanc, Zaza, Soran, Gûran (Goran), Lur (Lor)”
Gökalp’in tezi: ‘Zazakî ve Lorî benziyor’
Zazakî ve Lorî’nin birbirine özellikle çok benzediğini not düşen Gökalp, beş gruptaki Kürtlerin kendilerini nasıl tanımladığına da özel olarak yer verir. Kurmancî konuşan Kürtlerin kendilerine ekseriyetle Kürt değil Kurmanc dediklerini, Zazakî konuşanların ise ekseriyetle Dimîlî dediklerini aktarır. Zazaların kendilerini genelde “Kird”, Kurmancların ise “Kirdas” diye tanımladığını söyler. Gökalp bile Dimîlî olanlara Zaza isminin Türkler tarafından verildiğini söyler. Ne Kurmancların ne de Dimîlîlerin kendi aralarında Zaza sözcüğünü kullanmadığını özellikle belirtir.
Gökalp, bir başka değerlendirmede daha bulunur. Ona göre Kirdlar (Zaza, Kirmanc, Dimîl) başka dilleri çabuk, Kurmanclar ise geç ve zor öğrenmektedir. Gökalp bunu Kirdların milli duygu ve kültürlerinin zayıf olmasına bağlar.
Felsefe ve pozitif bilim tam tersini söylüyor
Gökalp’i bir yana bırakın, dokuzuncu yüzyıldan itibaren hiçbir Kürt düşünür, “Zaza-Kürt ayrımı” diye bir şey bilmez, söylemez. Dînewerî’den Yakut El Hemevî’ye, oradan Evliya Çelebi’ye kadar onlarca felsefeci, düşünür ve tarihçi, “Zazalar Kürtlerden ayrıdır” diye bir kez bile söylememiştir. Onlar, bu toplumsal grubu ağırlıklı olarak “Dimîlî Kürtleri” sıfatıyla tanımlar.
Bunları da bir yana bırakalım... Pozitif bilimler, yani deneylerle kanıtlanmış bilgiler de bize aynı şeyi söyler. Antropoloji araştırmaları yapan Almanya Leipzig Max-Blanc Üniversitesi, Norveç Teknoloji ve Bilim Üniversitesi ve Londra Ulusal Kan Merkezi HGI Referans Laboratuvarı’nın Kürtçe’nin Zazakî lehçesini konuşan Kürtler üzerine yaptığı gen araştırmaları bulunuyor. Bu araştırmalar da Zazakî konuşanlarla Kürtçe’nin diğer lehçelerini konuşanların millî bağına işaret ediyor.
Özcesi, Türk devlet geleneğinin bugün AKP’ye devrettiği “Zazalar Kürt değildir” sloganlı asimilasyon programını hem tarih hem bilim hem de siyaset boşa çıkarıyor.
Kürdistan aşiretleri çoğu zaman heterojendir
Bir de sosyolojiye bakalım...
Kürdistan’daki aşiretlerin çoğu, yalnızca Kurmanc, Zaza, Lor, Goran (Hewraman) veya Soran değildir. Aşiretlerin çok önemli bir bölümü, bu lehçelerden en az ikisini barındırır. Yani aynı kandan, kökten gelen insanlar, birbirinden farklı lehçeleri konuşmaktadır.
Mesela bir aşiret, Kürdistan’ın bir bölgesinde Dimîlî (Zazakî, Kirmanckî, Kirdkî), bir başka bölgesinde ise Kurmancî konuşabiliyor. Aynı aşiret, bir bölgede Sûrser (Kızılbaş, Alevi, Yaresan, Kakayî) başka bir bölgede ise Êzîdî, Zerdüştî veya Sünni Müslüman olabiliyor.
Bu hususta birkaç örnek vermek, Türk devleti kaynaklı Zazacılığın sosyolojik izansızlığını anlatmak açısından faydalı olabilir.
* Şêrnan Aşireti: Benim de köklerimin olduğu aşirettir. Zazakî’de “Şêrnan”, Kurmancî ve Soranî’de “Şerwanî” olarak isimlendirilir. Türkçe’de “Savaşçı” anlamına gelmektedir. Şêrnan Aşireti mensupları, Kuzey Kürdistan’da Zazakî ve Kurmancî konuşur. Ağırlıklı olarak Amed ve Çewlîg’de yaşarlar. Hem Alevi hem Sünni inancından olan aşiret mensupları vardır. Güney Kürdistan’da ise Şêrnan Aşireti, hem Kurmancî hem Soranî konuşur ve ağırlıklı olarak Rewanduz ve Akre’de yaşar; Sünni Müslüman’dırlar. Doğu Kürdistan’da da Şêrnan Aşireti mensupları vardır ve Soranî konuşuyor.
* Raman Aşireti: Çewlîg’de Kürtçe’nin Zazakî lehçesinde, Êlih’te ise Kurmancî lehçesinde konuşurlar. Zazacılığın öne çıkan isimlerinden biri olan Cevdet Yılmaz da bu aşirettendir. Yılmaz, “Zazalar Kürt değildir” diyor, o halde kendisine sormak lazım gelir: Nasıl oluyor da Batman’daki Ramanlar Kürt oluyor da siz Kürt olmuyorsunuz?
* Milan Aşireti (Türkler ‘Milli Aşiret’ diyor): Urfa’da Kurmancî konuşurlar ve Sünni’dirler; Dersim’de ise Zazakî konuşurlar ve Alevi’dirler.
* Alan Aşireti: Dersim’de Zazakî konuşurlar ve Alevi’dirler; Wan’ın Çatak ilçesinde ise Kurmancî konuşurlar ve Sünni’dirler. Doğu Kürdistan’ın Sinê kenti civarında ise aynı aşiretin mensupları Soranî ve Goranî konuşur, Sünni’dirler. İran Horasanı’nda ise Kurmancî konuşur ve Şii İslamiyet’e inanırlar.
* Îzolî Aşireti: Malatya’nın Şero (Pötürge) ilçesinde Zazakî konuşurlar. Malatya Merkez’de, Urfa’da ve Siverek’te ise Kurmancî konuşurlar. Dersim’in Mazgirt ilçesinde ve Gêxî’de de aşiretin mensupları vardır ve onlar da Kurmancî konuşur; Alevi’dirler.
* Emeran Aşireti: Çewlîg’e bağlı Bongilan’da (Solhan) Zazakî konuşurlar; Mêrdîn’e bağlı Nîsêbîn’de ise Kurmancî. Sünni Müslüman’dırlar.
* Hesenan Aşireti: Dersim ve Çewlîg’de Zazakî, Mûş’a bağlı Melezgird’de Kurmancî konuşurlar.
* Heyderan Aşireti: Dersim’de Zazakî konuşurlar ve Kürt Alevisidirler. Mûş ve Agirî’de Kurmancî konuşurlar ve Sünni Müslümandırlar.
* Baxtiyarî Aşireti: Dersim’de Zazakî konuşurlar ve Kürt Alevisidirler; Doğu Kürdistan’da ise Lorî konuşurlar ve Şii Müslümandırlar.
* Şadîyan Aşireti: Elazığ’a bağlı Maden’de Zazakî konuşurlar ve Sünnü Müslümandırlar. Dersim, Çewlîg, Sivas, Erzincan, Erzurum, Amasya, Tokat, Çorum gibi yerlerde Kurmancî konuşurlar, Kürt Alevisidirler. İran Horasanı’nda ise Kurmancî konuşur, Şii Müslümanlığa inanırlar.
Özgürlük mücadelesinin Zaza önderleri
Kürtlerin kurtuluş mücadelesinin tarihi de Zaza önderlerle doludur. Kürt Özgürlük Hareketi’nde önder düzeyinde yer alan Mehmet Hayri Durmuş, Mehmet Karasungur, Mela Selîm, Dr. Fuat Berho, Yado, Seyîd Riza, Faik Bucak, Dr. Şivan (Sait Kırmızıtoprak), Sait Elçi, Nurettin Zaza ve Necmettin Büyükkaya gibi birçok isim, Zaza Kürdüdür.
Evet, bir çırpıda sayılabilen bu argümanlar ardından bugünlerde Türk devlet geleneğinin “Kürtleri Türkleştirme” niyetinin devamı olarak Zazacılık yapan ve bunun için bir parti bile kuranların dayanağı kalıyor mu? Hiç kuşku yok ki bilimle, sosyolojiyle, kültürle hiçbir ilgisi olmayan bu iddiaların tek dayanağı, Kürdistan’ı sömürgeleştiren Türk devletinin tezleridir.
Zana Azadî / Politika