Yaza giriyoruz. Türkiye’nin birçok yerinde yaz boyu yapılacak festivaller için hazırlıklar yapılmaya başlandı bile.
Bu festivallerin bir kısmı STK’lar ve yerel dinamikler tarafından bin bir zorlukla yapılırken bazıları ise bizzat devletin kamu kurumları eliyle gerçekleştiriliyor.
Oldum olası kamu kurumları ve özellikle belediyeler tarafından devasa bütçelerle organize edilen festival-şenlikler hiç ilgimi çekmedi. Protokolleriyle, popüler sanatçılarıyla, samimiyetten uzak, yerelliği yok sayan, belli bir teması olmayan, saman alevi gibi parlayıp sönen kalabalıklarıyla, ertesi güne hiçbir iz bırakmadan, sanki hiç yapılmamış gibi yapılan festivallerden bahsediyorum.
İspanyada Franco faşizminin hüküm sürdüğü yıllarda toplumu uyuşturmak, yozlaştırmak ve kendi esas sorunlarından uzaklaştırmak için çok ustaca buldukları üç FFF ile milyonları bir araya getirerek kullandılar. Yani Fuhuş-Futbol-Fest (Festival).
Üç FFF yöntemi Türkiye dahil dünyanın birçok yerinde kullanıldı. Kendilerince önemli sonuçlarda aldılar.
Bunu tersinden değerlendiren, halka mal eden, toplumsal uzlaşmayı, dayanışmayı, mücadeleyi ve barışı merkezine almayı başaranlarda var elbet.
En önemlisi de yerel kimlikleri oluşturan dil, kültür, inanç, yaşam biçimi gibi özellikleri festivalleriyle harmanlayıp tüm dünyayla buluşturanlarda yok değil, çokça var bunlardan. Latin Amerika’dan uzak doğuya, Afrika’dan Hindistan’a, Avrupa’dan Ortadoğu’ya birçok yerde yerel dinamiklerle yapılan ve kültürel öğelerin öne çıktığı festivalleri görmek mümkündür.
Dersim de Munzur Doğa ve Kültür Festivali de tamda yukarıda bahsettiğimiz üç FFF anlayışına zıt bir bakış açısıyla, yerel dinamiklerin, halkın kurumlarının ve seçilmişlerinin kollektif çabalarıyla ortaya çıktı. Her yıl yaşanan baskı ve yasaklamalara rağmen kendisini bu güne taşıyarak 17. Munzur Doğa ve Kültür Festivaline hazırlanıyor.
Katliam ve sürgünlerle Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış Dersimliler, tekrardan buluşmaya, yeniden tanışmaya, inancına, kimliğine ve özüne ulaşmanın aracı haline getirdiler bu festivali. Dersimliler tatil programlarını bile bu festivale göre ayarlar oldular.
Günlerdir yapılan açıklamalarla festivalin kimin yapacağı konusunda tartışmalar var.
Sahi şimdiye kadar Dersimliler yapmıyor muydu bu festivali? Anlaşılan o ki yeni talipliler de ortaya çıkmış ve tartışmada buradan kaynaklanıyor.
Bu güne kadar Sivil Toplum Örgütleri, Partiler, Çevre Örgütleri, Belediye ve halkın kendi iradesiyle ortaya çıkan her renkten siyasetin içinde yer alıp sahiplendiği sivil platformlar gerçekleştirdi bu festivali.
Şimdiye kadar farklı baskılarla engellemeye ve yasaklamaya çalışan devlet, festivali bu sene ben düzenleyeceğim diyor.
Nasıl yapıyor peki bunu?
Şöyle yapıyor. Önce halkın oylarıyla seçilmişleri tutuklayıp kayyum marifetiyle de belediyeye el koyuyor. Sonrada bu kayyum “halkın iradesini ben temsil ediyorum o yüzden festivali ben düzenleyeceğim” diyor. Kayyumcuların hiç biri Dersimli değil. Anlayış olarak ta sürekli oradaki kimlik, kültür, inanç yapısı, sosyal yaşam ve doğaya karşı kendisini konumlandırmış, devletin temsilcileri olarak varlıklarını sürdüren bir kayyumdan söz ediyoruz. Dersimi Dersim yapan tüm değerlerine karşı mücadele etmek için orada olan devletin kendisinden bahsediyoruz.
Şimdiye kadarki festivallerde, doğa, dil, kimlik, Alevi inancı, sanat, tertele, demokrasi, barış gibi tematik konular etrafında paneller, söyleşiler, gösteriler, inanç merkezlerine ziyaretler, yürüyüşler ve konserler yapılıyordu. Sorunlar tartışılıyor, sonuçlar çıkarılıyor ve çözümler aranıyordu. En önemlisi de sürgün ve kıyımlarla köklerinden koparılanlar arasında kültürel bir alışveriş ile yeniden Dersime bağlanmanın gerekçesi yapılıyordu bu festival.
Festivali ben yapacağım diyen bu kayyum, yani devlet hangi etkinlikler düzenleyecek. Dersimlilerin Alevi inancını yok sayan, etnik kimliğini reddeden devlet bu konularda nasıl bir yaklaşım sergileyecek. HES ve barajlarla doğayı tahrip eden, her tarafı yasaklı-özel güvenlik bölgesi ilan eden devlet hangi yürüyüşleri ve ziyaretleri bu festivalin programına alacak.
Orada yaşayan insana bu kadar şiddet ve pervasızca davranan devlete Dersimli nasıl güvenecek? Dersimliler bir taraftan tertelede katledilenlerin kemiklerini ararken, bu gün ise oğlunun kemiklerini alabilmek için Seyit Rızanın yanında bedenini açlığa yatıran babayı her gün görüyorken devlete nasıl güvensin?
Franco’nun faşist İspanyasındaki üç FFF öykünmesi var devletin burada. Belki bir iki tane popüler sanatçıyla, dürüm-meşrubat ile Dersimlileri tavlarım diye düşünmüş olabilir kayyum.
Sadece Dersimde değil aslında kayyumlarla iradesine el konulan bölgenin tüm belediyelerinde aynı mantıkla festivalleri biz yapacağız diyecekler ama festivaller halkın festivalleri olmayacak. Halk kayyumların kendi festivallerini çalıp kendilerine karşı kullandıklarını söyleyip tutum alacak. İtirazlar yükselecek.
İtirazların yükselmesi için çok zaman geçmesine gerek kalmıyor.
Dersimliler hızla bir araya gelip itirazlarını yükseltiyorlar. “Munzur kayyumun değil halkın festivalidir” diyorlar. Yaptıkları ortak açıklamada “Bugün de halkın seçme hakkını yok sayan, belediyelere kayyum atayan, barajların yapılmasına müsaade eden bir siyasi anlayışın Dersim’de Kültür ve Doğa Festivali yapma girişimi festivalimizin özü ve düşüncesiyle bağdaşmamaktadır” demektedirler.
Tepkiler Dersim yerelindeki halk ve kurumlarıyla sınırlı kalmıyor. Türkiye’nin metropollerinden tutun da Avrupa’ya kadar herkes bir şekilde kayyuma ve festivali yapmak istemesine tepki gösteriyor.
Bu tutumun nedeni sadece biz kendimiz yapalım tepkisi değildir. Bunun altında yatan esas neden devletin geçmişten bu güne Dersime yönelik hangi iktidar gelirse gelsin aralıksız sürdürdüğü, kırım, asimilasyon ve yok sayma politikalarıdır. Özünde halkın iradesini yok sayan, kendisine yabancı, demokratik hiç içeriği olmayan kayyuma ve devletin kendisine olan tepkidir.
Dersimliler ve onların kurumları bir araya gelip 17. Munzur Doğa ve Kültür Festivalini Temmuzun son perşembesi 27 Temmuzdan başlayarak yapacaklarını ilan ettiler. Festivalin organizasyonunda birçok kurumun yanında ilçe belediyelerinin de bir kısmı yer alacak.
Bir tarafta özüne ve kendi yerelliğine uygun olan festivali Dersimliler yapacak, diğer tarafta kayyum-devlet ise bir başka festival yapacak.
Kamuoyunun beklentisi devletin halkın iradesine ile seçilmişlerine saygı gösterip belediyeyi halka geri vermesi ve festival düzenleme sevdasından vazgeçmesidir.
Ne olursa olsun biz yine de Temmuzun Son Perşembesi Dersimde olalım…
artigercekk