Referanduma bir gün kaldı. Türkiye tarihinin en önemli referandumu gerçekleşecek. Hatta Türkiye tarihindeki en önemli seçimlerden daha fazla siyasi sonuçları olacak bir referandum olacak. 7 Haziran seçimleri Türkiye tarihinde bir dönüm noktasıydı. Demokrasi güçleriyle kurumsal faşizm arasında bir hesaplaşmayı ifade ediyordu. Referandum 7 Haziran’da demokrasi güçleriyle soykırımcı faşist sistem arasındaki mücadelenin daha üst bir aşamaya taşırılmasıdır. 7 Haziran’da demokratik güçlerin tümünü bir araya getiren bir platform yoktu. Şimdi otoriter faşist sisteme hayır demek tüm demokrasi güçlerini bu hedef etrafında ortaklaştırmıştır. Bu durum Türkiye tarihinde ilk defa gerçekleşmektedir. Demokrasi güçleri ilk defa sandığın Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olacağının farkına varmışlardır.
Meclis ve hükümet belirleyen genel seçimler, mevcut sistemde kim iktidar olacak seçimleridir. Bu referandum bir yönüyle kimin iktidar olup olmayacağı konusunu da ilgilendirmektedir. Ancak şu anda mevcut sistemde de önemli değişiklikler yapılacaktır. Mevcut sistemin yönetim ve iktidar karakterinde çok köklü değişiklikler olacaktır. Yönetim ve iktidarların karakteri ve yetkileri her zaman sistemlerin özünü de doğrudan etkilemiştir. Bu açıdan bir yönüyle sistemde de önemli değişiklikler yaşanacaktır. Kuşkusuz önceki sistem de Kürt inkarcısıydı, şimdiki sistem de Kürt inkarcısı olacaktır. Önceki de ezilenlerden değil sömüren güçlerden yanaydı. Ancak bu referandumla yapılacak değişiklikler Kürt soykırım sistemini daha otoriter hale getirecektir. Kürt soykırımını daha pervasız yürütecek bir yönetim durumu ortaya çıkaracaktır. Yeni yönetim anlayışına Kürt soykırım yönetimi demek doğru olacaktır. Kuşkusuz bu otoriter hegemon faşist yönetim altında emekçiler daha fazla sömürü altında olacak; demokrasi güçleri üzerinde baskı katmerleşerek sürecektir.
AKP, dinci milliyetçi iktidarını dayandıracağı yeni bir burjuva sınıf ve yeni sosyal kesimler yaratmaktadır. Orta Anadolu burjuvazisi ve MÜSİAD denilen burjuvazi bu amaçla palazlandırılan yeni yetme burjuvazidir. Bu tür bir burjuvaziyi palazlandırmak ve sermaye birikimini arttırmak için daha fazla sömürü yapmaya ihtiyaç duymaktadır. AKP-MHP iktidarı bu burjuvaziyi palazlandırarak eski iktidar odaklarının dayandığı burjuvaziyi aşacak yeni bir zenginler sınıfı yaratmak istemektedir. Bunun için başkanlık sistemi kullanılacaktır. Başkanlık sistemiyle devlet imkanlarının AKP iktidarına dayanak olacak sınıflara aktarımı daha da hızlandırılıp yaygınlaştırılacaktır. Nasıl ki yeni hegemonik iktidarlar kendilerinin dayanacağı kurumlar yaratırsa, başkanlık sistemiyle AKP de kendisinin dayanacağı sınıflar ve kurumlar yaratmayı hedeflemektedir. Üniversiteler, basın, yargı ve diğer tüm kurumlar bu dinci milliyetçi iktidarın hizmetine göre düzenlenecektir. Böylece AKP iktidarı öngördüğü hegemonik otoriter sistemin tüm temellerini başkanlık sistemiyle daha hızlı ve yoğun döşeyecektir. Evetin anlamı en başta da böyle bir sistemin temellerini yaratmayı ifade etmektedir.
Evetin çıkmasıyla birlikte bu dinci milliyetçi Kürt düşmanı sistemin önündeki engeller kalkacaktır. Demokrasi bir araç olarak kullanılmış olacaktır. Demokrasi bu siyasi güçler için bir toplum yaşam biçimi; halk yönetim biçimi ve halkı güç yapmak değildir; tamamen amaca ulaşmak için araçtır. Hitler’in yaptığını şimdi Tayyip Erdoğan yapmaktadır. Halbuki demokrasi sadece dört yılda bir seçim yapmak değildir. Toplum yaşamının her alanın demokratik ilişki temelinde sürdürülmesi ve toplumun işlerini yapma tarzıdır demokrasi. Evet çıkarsa yaşamın her alanında başkana bağlı bürokrasi karar verecektir. Halk demokrasinin öznesi olmaktan tamamen çıkarılacaktır. Demokrasi öznesi olmasının önüne geçilecektir. Sadece 5 yılda bir yönlendirme ile oy veren sürü toplum durumuna düşürüleceklerdir.
Evet ile toplum tamamen bölünmüş olacaktır. Tayyip Erdoğan başkanlığında toplumun diğer kalanına yönelik bir savaş açılacaktır. Bir iç savaş dönemi başlatılacaktır. Bu iç savaş bazen soğuk savaş, bazen de sıcak savaş biçiminde kendisini dışa vuracaktır. Tüm diktatörlükler, otoriter ve faşist sistemler iç savaş sistemleridir. Ancak toplumları aldatmak için istikrar getireceğiz derler. AKP'nin evet istikrar getirecek derken kast ettikleri tüm muhalif kesimlere, yani hayır verenlere baskı yapıp onları susturma politikasıdır. Bu da iç savaştır. Şu anda toplumun diğer kesimlerine karşı soğuk savaş biçiminde sürdürülen iç savaş, her an sıcak iç savaşa dönüşebilir.
Evet çıktığında Kürtlere karşı sürdürülen savaş daha da yaygınlaştırılacaktır. İki yıldır izlediğimiz politikalar onay gördü deyip savaşı tırmandıracaklardır. Bu savaşı tüm Ortadoğu'ya yayacaklardır. Zaten Tayyip Erdoğan yeni harekatlar olacak diyerek niyetlerini ortaya koymuştur. Seçim öncesi riskli gördükleri için yapılmayan harekatlar referandum sonrası yapılacaktır. Bu da savaşın Kürdistan'la sınırlı kalmasını aşarak savaşı tüm metropollere yayacaktır. Kürtler de referandumla gerçekleşen soykırım yönetimi tarafından yürütülen soykırım savaşına karşı her yerde direneceklerdir.
Evetin çıkmasının yaratacağı olumsuzlukları say say bitmez. Evet, Tayyip Erdoğan’ın tüm Türkiye'yi kumar masasına koymasıdır. Ya kendisi kazanacak, ya da bütün Türkiye'ye büyük kaybettirecektir.
Türkiye'yi savaş ve maceralar içine sokacak bu gidişata evet oylarını ancak yüzde ellinin altına tutmakla dur denilir. Bunun için de sandığa gidip hayır demek önemlidir. Tek bir hayır oyu bile evet oylarını düşürecektir. Evet oyları sandığa gidip hayır oyu vermekle düşürülür. Sandığa gitmemek ya da gitsem ne değişecek demek, evet oyu vermektir. Savaşı ve yıkımı onaylamaktır. Erdoğan ve Devlet Bahçelinin iki yıldır bu halka yaptıklarını onaylamaktır.
Sandıkta hayır demekle Türkiye hemen demokratikleşip Kürdistan özgürleşmeyecektir; ancak hayır etrafında demokrasi cephesinin yaratılması başarı getirdiğinden demokrasi güçlerinin ortaklaşması ve mücadelesi güçlenecek; bu da Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünü açacaktır. Hayır oylarının yüksekliği, demokrasi güçlerine ve Kürt halkına büyük moral kazandıracaktır. AKP'nin savaşla gerçekleri saptırması politikası çökecek, gerçekler daha iyi açığa çıkacak; bu da gerçeklerin sahibi olan özgürlük ve demokrasi güçlerini başarıya götürecektir. Bu nedenle yaşlı, hasta demeden, zorluk, sıkıntı demeden herkes sandık başına gitmelidir. Demokrasi güçleri ve Kürt halkı hayır diyerek gelecekleri hakkında söz ve karar sahibi olmalıdırlar.
Hüseyinn Ali / Politika