Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / "Türkiye medyası kanlar içinde yerde"

"Türkiye medyası kanlar içinde yerde"

02 Mart 2016, 17:42

"Cezaevi beni olumlu yönden etkiledi. Bir defa direnmeyi öğreniyorsunuz. Türkiye medyası olarak kanlar içinde yerdeyiz. Şimdi Diyarbakır'a Haber Nöbeti'ne gideceğiz"

Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan MİT TIR'larıyla ilgili haberler yaptıkları için tutuklanan ve Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile birlikte Silivri Cezaevi'nden serbest bırakılan Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, DİHA'dan Evrim Kepenek ve Yasin Kobulan'a konuştu. Cezaevi sürecini, Türkiye'deki medyayı ve politik gelişmeleri değerlendiren Dündar, "Ben içerde kendimi tutsak hissetmedim ancak dışarıda birçok arkadaşımızın tutsak olduğunu hissettim" dedi ve Diyarbakır'a Haber Nöbeti için gideceğini söyledi. 

* Cezaevi sizi nasıl etkiledi? 

Cezaevi beni olumlu yönden etkiledi. Birçok açıdan olumlu etkiledi. Bir defa direnmeyi öğreniyorsunuz, insanı öğreniyorsunuz, toplumu öğreniyorsunuz. Oradaki insanların yaşamını öğreniyorsunuz. Uzamadı benim sürecim, 3 ay kaldım, diğer meslektaşlarım gibi 5 yıl kalsaydım farklı deneyimlerim olabilirdi. Onların çektiği çile gibi değildi benim yaşadığım, kısa bir tatil gibiydi. Benim için çok verimli oldu, bir sürü kitap okudum, bol bol yazdım. Orada yazdıklarımdan oluşan bir kitabım önümüzdeki günlerde çıkacak.

* Tutuklu meslektaşlarınız için mücadele ederken siz de kendinizi bir anda cezaevinde buldunuz. Siz içerdeyken, dışarıdaki tepkiler yeterli miydi?

En ufak bir ses bile insanın yüreğine su serpiyor. Cezaevine gidince medya üzerindeki blokajı daha iyi hissediyorsunuz. TV'leri açıyoruz bir kısmı arkadaşımız, meslektaşımız onlar adına üzüldüğümüz dönemler oldu. Ben içerde kendimi tutsak hissetmedim ancak dışarıda birçok arkadaşımızın tutsak olduğunu hissettim. Onların yerinde olmadığıma şükrettim. Birçok meslektaşım bize destek verdi, o da bize yetti.

* Havuz medyasında yer alan "Dündar dubleks odada kalıyor" yönündeki haberi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben o haberi yapan muhabirin kendisini daha uzun süre o dublekste kalmaya davet ediyorum. Hakikatten lüks bir yer. Oraya girmek çok kolay. Cumhurbaşkanı ile birkaç kelimeniz sizi o dubleksin sahibi yapar. Kendisine tavsiye ettim bir an önce gidip yatsın. Bu inşaatçı kafası işte, her şeye metrekare kafası ile bakmak son dönemin davranış bozukluğu hastalığı bu. Anlamadıkları şu içerde insan yok saray bile olsa tecrit koşulları. Gizlediğimiz bir şey değildi. Ben zaten oranın dubleks olduğunu yazmıştım yazımda. Ne kadar lüks olursa olsun içinde insan olmayan her yer zindandır. 

* Cumhurbaşkanı Erdoğan AYM'nin sizinle ilgili kararını tanımadığını açıkladı. AYM de, "Kararımız herkesi bağlar" yönünde bir açıklama yaptı. Sizin üzerinizden bir tartışma mı dönüyor?

Devlet krizine doğru evirilen bir tartışma var. Çünkü devletin temel kurumları arasında bir çatışmaya dönüşüyor. Bizim üzerimizden bir rejim tartışması yaşanıyor. Böyle olması gerekiyordu, böyle olması sağlıklı. Hukuk kurumları bile Cumhurbaşkanı'na rağmen O'na karşı hukuku savunmak zorunda kalıyor. Nihayet. Buna vesile olabildiysek ne mutlu bize.

* Son röportajımızda Türkiye'yi hasta bir insana benzetmiştiniz. Bu hastalık son dönemde daha da arttı mı?

İçerde biraz daha sağlıklı bir kafa ile düşünebiliyorsunuz. Aslında evet umutsuz uçuruma gidiyor gibi görünüyor ancak bir duyarlılık söz konusu. İnsanlar daha çok birbirinin derdinden anlamaya başladı. En azından bizim örneğimizde öyle hissettik. Derdimiz ortak, hedefimiz bir. Çok da bir şey istemiyoruz, barış istiyoruz, özgürlük istiyoruz, bu ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bu Sur'da böyle, Cizre'de böyle, Cerattepe'de de, Silivri'de de böyle. Bunu yapacak ortak paydayı bir araya getirmek gerekiyor. Bunun toplumsal dinamiğini oluşturmak gerekiyor. Bu nedenle biz ilk ziyaretimizi Cumartesi Anneleri'ne yaptık sonra biz konuşurken kapatılan İMC'ye gittik. Şimdi Diyarbakır'a Haber Nöbeti'ne gideceğiz. Ama bu nöbet tutmanın da yara sarmanın da ötesinde gerçekten de bir araya gelme, birlikte direnç oluşturma noktasına gelmeli ki bir sonuç alalım.

* Çatışmaların başlaması ile birlikte DİHA muhabirleri de tutuklanmaya başlandı…

Biz burada onların vitrini olduk. Çoğu bizden daha çok çile çeken meslektaşlarımız sadece kamuoyu isimlerini bilmiyor. Yaptığımız iş aynı, yargılandığımız konular aynı, derdimiz aynı, çözüm de aynı. Bizim için alınan karar onlar için de bir yol olacağını düşünüyorum. Hukuken bir tünel kazıldığını düşünüyorum. Onların da çok yakında özgürlüklerine kavuşacağını düşünüyorum. Bunun için de çalışacağız siyaseten de hukuken de onların da özgürlüklerine kavuşması için çalışacağız. Ancak bu özgürlükler sorunu sadece gazetecilerin sorunu değil. Özgürlükler ülkenin özgürlüğü meselesi anlamına geldi. Biz çıktık bir şey fark etmedi, 30 gazeteci de çıksa fark etmeyecek. Ülkenin özgürleşmesini sağlamalıyız. Bunun için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

* Gazeteciler tutuklandığında değişen bir şey var mı sizce?

Gazetecilere, gerçeği dillendiren herkese baskı yapılması gerçeği engeller sanıyorlar. Ancak biz Silivri'de şunu gördük, 4 duvar arasındasınız bir şey söyleme hakkınız yok. Ama orada da konuşmak mümkün, oradan bile ses çıkarmak mümkün. Türkiye öyle bir ülke. Bir kameramanı vuruyorsunuz yerde kanlar içinde yatıyor, ama kendisi yaralanıyor kamerası her şeyi çekiyor ve tüm dünyaya duyuruyor. Bu da mesleğin faziletlerinden. Biz şu anda yerler içinde yaralıyız. Türkiye medyası olarak kanlar içinde yerde yatıyoruz. Yazmaya çizmeye çalışıyoruz, bu görünenler içerisi için yol açıyor. Yılgınlığa düşmeden daha iyisi için habercilik yapmaya devam edeceğiz.

* AYM kararı ile serbest bırakılacağınızı bekliyor muydunuz?

Beklemiyorduk. Burası Türkiye. Sonuçta hukuk devleti yok. Hukuk devleti olsa cezaevinde olmazdınız. Saraydakinin iki dudağının arasındasınız gibi manzara vardı. Pek çok faktör devreye girdi, içerdeki tepkiler, dışarıdaki tepkiler. Suriye krizi yaptığımız haberin ne kadar kıymetli olduğunun anlaşılması bizim çıkmamıza neden oldu. AYM de kendi sicilini temizlemek istedi. Türkiye burası, tekrar girmeyeceksiniz anlamına gelmez. Bir defa mücadeleye girişince her şeyi göze almak zorundayız, biz Erdem'le her şeyi göze aldık. Biz kaldığımız yerden mesleğimize devam edeceğiz. Gerçekleri halka ulaştırmaya devam edeceğiz.

Bu haber 497 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Boksör İsmail Özen, Almanya’da spor, medya ve iş dünyasında tanınan bir isi..