Başkanlık sistemini de içeren anayasa değişiklik referandumuna sayılı günler kalırken, 12 Eylül Anayasası’nda yok sayıldıklarını hatırlatan Alevi kurum temsilcileri, teklif edilen anayasanın da aynı içerikte olduğunu dile getirerek, hayır diyeceklerini söyledi.
‘ALEVİLER KATLİAMLARI UNUTMADI’
Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamlarında hafızaları canlı olan Alevi toplumu, son 14 yıldır zorunlu din dersinin kaldırılması, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi ve inançlarını özürce yaşama talepleri etrafında mücadele yürütmekte. AK Parti döneminde 7 kez gerçekleştirilen “Alevi çalıştayları”nda geriye “sonuç bildirileri” kalırken, Alevi kurum temsilcileri, referandumda tüm bu süreçlere cevap olacaklarını dile getirdi.
‘BU BİR SEÇİM DEĞİL’
Alevilerin tavrına ilişkin konuşan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, “Bu bir seçim değil, 2010 referandumunun devamıdır. O zaman değişen maddelerden çoğuna kimse itiraz etmiyordu. Bir kaç kritik değiştikten sonra bunun olumsuz etkileri toplum üzerinde görülmeye başladı. Sonrasında Ergenekon, Balyoz kumpası görüldü. O dönem yargılanması gereken, faili meçhul cinayetler işleyenler yargılanmadı. Referanduma götürülen bu pakette Türkiye’nin sorunlarını çözecek tek bir madde göstersinler ben evet diyeceğim. Ama bunu bana gösteremezler. Hangisi işsizlik sorununu, yıllardır süren alevi sorununu çözecek, yıllardır bir kangren gibi ülkeyi saran Kürt sorununu çözecek? Bunu göstersinler yarından itibaren Evet çalışması yapalım. Ama böyle bir madde yok. 35-40 yıldır bu ülke bir iç savaş içinde bu savaşı mı çözecek. Kaldı ki referandum OHAL ve savaş ortamında yapılıyor. OHAL’ın ne demek olduğunu 92 yılından beri ben, bölge halkı, Kürt halkı iyi biliyor. Türk halkının da bu OHAL’in ne olduğunu iyi bilmesi lazım. Referandum bu ülke halklarına getireceği hiç bir şey yoktur” dedi.
‘NEWROZ CEMLERİNİN NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİLİYORLAR’
Hükümetin yaptığı çalıştayları da hatırlatan Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP alevi tarihini hep kendisi ile başlattı. Çalıştaylar yapıldı, onunla ilgili sonuç bildirgeleri kütüphanemizde duruyor hiç bir anlam ifade etmiyor. Özellikle Davutoğlu ile bu konuda görüştük. Bu görüşmelerde iradenin hükümette olmadığını gördük. Bunlar cemevlerine yasal statü vereceğiz diyorlardı. Bende sayın başbakan bu ülkede iç savaş var bunu çözmeden bunu yapsanız ne olur dedim. Siz öncelikle bu savaşı durdurun ondan sonra bu sorunları çözebilirsiniz dedik. Şimdi yine referandum öncesi, efendim 1980’den sonra Hz Ali’nin doğum günü kutlamasına yönelik yasak var, biz bunu serbest bırakıyoruz… Aleviler yıllardır Newroz cemlerini yaparlar. Newroz’un ne anlamına geldiğini biliyorlar. Yasağa biz şimdiye kadar rastlamadık. Ama işte her halkta inançta olduğu gibi, kınalı keklikleri bağlarsın, o da kendi soyunu tuzağa çeker. Maalesef bizim alevi toplumu içinde de böyle kınalı keklikler var. Geçmişte Kalender Çelebi’yi savaş meydanında yalnız bırakanlar var, Pir Sultan’ı dar ağacına gönderenler var. Bugün hükümetin yanında yer alanların bunlardan hiç bir farkı yoktur.”
‘7 HAZİRAN SEÇİMİ MİLLATTI’
7 Haziran 2015 Genel Seçimin bir milat olduğunun ifade eden Kaplan, şöyle konuştu: “7 Haziran seçimleri bu ülkede bir milattır. Biz muhalifler bunu iyi okuyamadık. Sonra Suruç katliamı yaşandı. Hükümet iç savaş provalarını o zamanlar denedi. Geçmiş hükümetlerin de halkı kışkırtmalarına rağmen halk bu tuzağa düşmüyor. Halklar arasında bir empati var. Özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra bunu çok yaşadık. 7 Haziran seçimlerinden sonra düğmeye bastı hükümet Suruç, Ankara katliamları oldu. Bu ülke halkları bir birine duyarlıdır. Ben bir Türkmen olarak Kürt halkı ile kurduğum empati ve duyarlılığı Kürtlerin de benimle kurduğuna inanıyorum. Bu ülke de halklar arasına iç savaş gireceğine inanmıyorum. Ama hükümet ısrarla bunu gündemde tutmaya çalışıyor. Herkes kendisi adaymış gibi sokaklarda çalışması gerekiyor. Halk tabandan çalışıyor. Bu haramilerin saltanatını, bu Yezit anlayışını yıkacağız.”
‘BÜTÜN ÖTEKİLERİN SONURUN’
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Muhittin Yıldız da, “Aleviler kadimden bugüne kadar mazlumiyet karinesini savunmuştur. Toplumdaki hukukun üstünlüğünü demokratik cumhuriyeti savunmuşlardır. Bu minvalde sadece Alevilerin sorunları değil, toplumda bütün ötekileştirilen, dini dili ırkı mezhebi yok sayılan bütün kesimlerin mücadelesi için aleviler vardır. Kerbela’dan bu yana aleviler bütün ezilmişliklerini yaşadılar, bütün katliamları ve zalimleri gördüler. Biz aleviler kendimiz için ne istiyorsak bütün sınıfsal haklar içinde aynı şeyi istiyoruz. Sadece Alevilere tanınan bir hak eşit yurttaşlık hakkı olmaz. Dün var olan bu kimlikleri bugünde de, Osmanlı’da da etno toplum mühendisliği yaptılar. Tek ırka tek inanca insanları indirgediler. Bunu öncelikle aleviler üzerinden yaptılar. 1915 yılında ittihat terakiciler, toplumdaki tek ırk tek inanç noktasında dayatmalarda bulundular. Koçgiri, Dersim katliamlarını yaptılar. Buradaki amaç inançları, dillerini yok sayarak devletin ceberut yapısı dediğimiz o dönemi tek bir ırka tek bir inanca dayandırmak ve Türklüğü savunmak adına bir kafatasçı bir politikaydı” diye konuştu.
‘BARIŞ OLMADAN ANAYASA OLMAZ’
“Anayasa mutabakatları ve çalışmaları bir barış çalışması olmalıdır” diye devam eden Yıldız, şunları ifade etti: “Eğer siz barış projesi yapmıyor da tek bir inanca, renge göre bir anayasa hazırlıyorsanız bu anayasa olmaz. Geçmişte var olan kimlikleri siz yok sayamazsınız. Bu toplumda düşünce ifadesinden, yaşamından giyim kuşamından dolayı ayrımcılığa uğramasına karşı çıktık. 1980’den sonra din ve dil üzerinden siyaset yapan bir yapı ortaya çıktı. Bunlara karşı çıktık, dün bu işin mağdur rolünü oynayanlar aynı faşist uygulamalarla bir anayasa taslağı hazırlayıp toplumun önüne getirecekler. Bu bir felakettir.”
‘80 ANAYASASI BİZİ TANIMIYORDU, DEĞİŞİKLİK YOK’
Sözlerini “Tek bir adam tek bir kişi karar verecek” diye sürdüren Yıldız, şöyle dedi: “Bir aile yönetecek Türkiye’yi. Meclisini, yasamanı yargını o belirleyecek. Meclisini yeri geldiğinde feshedecek. Yani halkın oyları ile seçilen vekillerin bir rolü olmayacak. Tamamen tekçi bir anlayışa teslim edilen bir anlayıştır bu. Bu memlekette hukukun üstünlüğü olsun diyoruz, ama şimdi tek bir adama teslim edilecek. 1980 anayasası Aleviliği tanımayan bir anayasaydı bugün ki taslak Aleviliği inkar eden bir taslaktır.”
‘YAŞADIĞIMIZ ASİMİLASYONUN SONUCU’
Yıldız sözlerini şöyle tamamladı: “1920’lerden bugüne kadar hem iç asimilasyoncu politikalarla yozlaştırıldı. İçimizde de yol düşkünü dediğimiz alevi önderleri çıktı. Bunlar Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı yok saydılar, burada düşen canlarımıza terörist dediler. Dolayısıyla o çalıştaylar kendi çıkarları için yapılmıştır, Aleviliğin bir çalışması değildir. Kürt, alevi roman açılımları yapıldı, ama bunlar toplumu kandırma göz boyama arayışlarıydı. Aliyi sevmekse bizde aleviyiz diyorlar. Biz de diyoruz ki hangi Ali’yi seviyorsunuz. Bizim Ali’yi mi yoksa sizin düşündüğünüz o katliamcı Emevi zihniyetli Alevi mi?
Referandumda aleviler kesinlikle hayır diyor. Toplumda kaos yaratan bir anlayışın ürünü olan bir tasarıya aleviler kesinlikle hayır diyor. Barışçıl anayasa taslağı olmadan kesinlikle aleviler kesinlikle hayır hayır hayır diyecek.”
‘OSMANLI’DAN BU YANA GELEN GELENEK’
Hükümetin tutumunu geçmişe dayandıran Hacı Beştaş Veli Anadolu Kültür Derneği Genel Başkanı Tuncer Baş ise, “Hükümetin alevilere yönelik söylemleri Osmanlı’dan beri gelen bir gelenektir. Kendilerinden görmedikleri herkese yönelik nefret dili kullanıyorlar. Bize yönelik söylemlerinin nefret dili olduğunu gördük. AKP döneminde nefret dili söylemi kullanıyor. Sivas’ta canlarımızı yakanlar AKP’de Bakan, Milletvekili Belediye Başkanı oldular. Daha dün 2 Temmuz davası sonuçlandığında, o dönemde başbakanı Erdoğan çıkıp dedi ki memleketimize hayırlı uğurlu olsun. Bu söylemin kendisi bile aslında Alevilerin kanayan yaralarına yaşadıkları acıları hafife alan, asıl olarak çoğunluğun bekası üzerinden yürüyen bir söylemdir.
Alevilerin en basit ve insani talebi olan cemevinin ibadethane olarak kabul edilmesine ciddiyetsiz yaklaşıyorlar. Cemevlerine buralar cümbüş evidir dediklerini daha dünden hatırlıyoruz. Alevilere yönelik nefrete varan bir dil halen dolaşımda ve Alevilerin bu konuda tedirginlikleri var” diye belirtti.
‘MEZHEP POLİTİKASI YÜRÜTÜYORLAR’
Hükümetin mezhepçi bir politika izlediğini de savunan Baş, sözlerini şöyle tamamladı: “Dış politikada da mezhep politikası yürütüyor. Hükümet Suriye’de yürüttüğü politikayı içeride anlatırken o nefret söylemi üzerinden dile getirdi. Onlar alevi dedi. Emevi camiinden namaz kılacağız inşallah dedi ki, Alevi dünyasında kendisini bilen dinini bilen her Müslüman için Emevilik kabul edilecek bir şey değildir. Aleviler işi Erdoğan’a endekslemiyor ama buna Erdoğan’ın söylemi ve refleksleri dikkate alındığında ürkütücü. Bu aleviler açısından her açıdan ürkütücüdür.
Hükümetin içinde aleviler yok. Bazı çakma alevi örgütleri kurmayı denediler. Bir şeyin aslı dururken sureti iş görmüyor. Alevi çalıştaylarına katıldık. Biz Aleviliği yurttaşlık hukuku üzerinden savunduk. Siz bizim inancımızın ne olduğunu bir tarafa bırakın yurttaşlar hakkımızı tanıyın dedik. Çalıştayın sonunda dağ fare doğurdu. Aleviler yaşadığı her şey için hayır diyor.”
dihaber