Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için yaptıkları eylemin 625. haftasında Hasan Ocak dosyasında 22 yıldır süren adaletsizliğe tepki gösterdi.
Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve sorumluların yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet mücadelesinin 625’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir kez daha bir araya gelerek, oturma eylemi yaptı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Suruç Aileleri’nin de katıldığı oturumda, "Failler belli, kayıplar nerede?” pankartı açıldı.
Galatasaray Meydanı'nda gerçekleştirilen eylemde ilk sözü Hasan Ocak’ın Annesi Emine Ocak aldı. Ocak,”Herkes hoş geldi. 22 senedir burada oturuyorum ben sadece Hasan için gelmedim. Herkes için geldim, oturdum. Kimse kaybolmasın istedim. Adalet istiyorum” dedi.
Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç ise Hasan'ı ve abisini mücadeleyle bulduklarını diğer kayıplar için de mücadelenin devam ettiğini ifade etti. Karakoç, “22 yıldır, buradayız. Sadece kendi kayıplarımız için değil, diğer kayıplar için de buradayız. 22 yıldır burayı mesken yaptık kendimize. Israrlı arama sonucu Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'u bulduk. Fakat katillerini bulamadık, yargı önüne çıkaramadık. Burada bir kardeşlik oluştu. 22 yıllık bir kader birlikteliği oluştu. Mücadele kardeşliği oluştu. Bu mücadele de bulunamayan insanların akıbetini bulmak içinde mücadele edeceğiz. Bu mücadelede bazı annelerin babaların ömrü yetmedi. Çocuklarına kavuşamadan, katiller yargılanmadan göçüp gittiler. 22 yıldır ısrarla, inatla bu alanı terk etmedik. Mücadelemizi sürdüreceğiz. Asla onları unutmayacağız” diye konuştu.
Hasan Ocak’ın abisi Hüseyin Ocak ise halkların Newroz'unu kutlayarak konuşmasına başladı. Hasan'ın katledilişinde devletin suç üstünde yakalandığını ancak devletin bütün kurumlarıyla davayı karartmaya çalıştığını belirtti. Davanın yeniden açılmasına değinerek bu süreçten de olumlu bir sonuç çıkacağını beklemediklerini ifade etti. Ocak, "Mücadeleye devam edeceğiz. Son kayıp bulunana kadar Galatasaray Meydanı bizim mezarımızdır" diye konuştu.
Ocak dosyasına bakan Av. Gülseren Yoleri de 22 yıldır delillere ve tanık ifadelerine rağmen dosyanın üzerinin kapatılmasına değindi. Zaman aşımına karşı yaptıkları itirazın kabul edildiğini belirten Yoleri, bugüne kadarki süreçte Ocak davasını örtbas etmek için uğraşan devletin yeniden yargılamayı da gerektiği şekilde yürütmeyeceğinden kaygılı olduklarını söyledi.
Ocak ailesi olarak Maside Ocak söz aldı. “Her Newroz’da sana dair bir muştu bekleriz” diyerek sözlerine başlayan Ocak, ağabeyine şöyle seslendi:
"Kawa’nın karanlığı yırtan meşalesiyle, ellerimizde resminle işlenmiş adalet bayrağı, sokaklarda; unutmama, affetmeme, vazgeçmeme çığlığıyla. Hâlâ gelmese de beklediğimiz haber, çaresizliğe teslim olmadık asla. Senin hamaratlığını kuşanıp; sabrını umutsuzluğa, anılarını karamsarlığa barikat yaptık her zaman. Dinleyen arayışımızdır korkutan zulmün sahiplerini. Şimdi onlar şaşkın bir çaresizlikle, suçlarını örtme telaşındalar. Hakikati karartmalarına, katilleri aklamalarına izin vermeyeceğiz. 22. yılında seni özlemle, sevgiyle anıyoruz. Daima bizimlesin; daima seninleyiz.”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını ise İsminaz Temel okudu. Temel, "Sosyalist kimliğiyle bilinen 30 yaşındaki Hasan Ocak İstanbul/Avcılar’da yaşıyordu. 21 Mart 1995 tarihinde annesini arayarak, akşam eve geleceğini söylediyse de gelmedi. Ailesi ondan bir daha haber alamadı. Hasan’ı bulmak üzere, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı’na başvuran aileye ‘Gözaltına alınmamıştır’ cevabı verildi" diye konuştu. "23-28 Mart 1995 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulan iki kişi, Hasan’ı şubede gördüklerini söyledi" diyen Temel, "Bunun dışında, Hasan Ocak’ın ismini gözaltına alınan kişilerin parmak izi listesinde gördüklerini açıklayan iki kişi daha vardı. Bir başka tanıksa, şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin ‘Hasan Ocak getirildi’ diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyledi. Bu ifadeler üzerine aile, 28 Mart 1995 tarihinde Küçükçekmece Savcılığı’na giderek Hasan’ın gözaltına alınmasından sorumlu kişiler hakkında şikâyette bulundu. Aile ayrıca; TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp nezdinde girişimlerde bulunduysa da başvurdukları her merci Hasan’ın gözaltına alındığını reddetti" diye konuştu. Devletin tüm engellemelerine karşı 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda, Hasan’ın ağır işkence izleri taşıyan bedeninin, 26 Mart 1995 tarihinde Beykoz Buzhane Köyü’ndeki ormanlık alana atıldığı anlaşıldığını söyleyen Temel, "Ailesi her yerde onu ararken onun cansız bedeninin tüm resmi makamlardan geçirilip; gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na ‘meçhul kişi’ olarak defnedildiği açığa çıktı. Ocak Ailesi’nin tüm hukuki girişimleri sonuçsuz kaldı. Fatih Cumhuriyet Savcılığı, terörle mücadele şubesi polisleri ve olayın soruşturulması ile ilgili görevlerini ihmal eden devlet görevlileri hakkında yapılan çok sayıda suç duyurusunu birleştirdi ve ‘Şikâyetler somut bir veriye dayanmıyor’ gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi" dedi. İç hukuktan sonuç alamayan Ocak Ailesinin , 26 Temmuz 1995 tarihinde AİHM’e başvurduğunu belirten Temel, "AİHM iç hukukta araştırmaya katılan makamların ‘ciddi iletişimsizlik’ içinde olduğunu, Hasan Ocak'ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşullarının belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit etti. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini usul yönünden ihlal ettiğine karar verdi. Buna rağmen, Beykoz Cumhuriyet Savcılığı’nın 1995/1075 Hazırlık Numarasıyla takip ettiği dosyada, rutin yazışmalar dışında bir işlem yapılmadı. 17 Ekim 2016 tarihinde de Beykoz Cumhuriyet Savcısı Suat Çalışkan ‘zaman aşımı’ nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi" dedi. Temel son olarak şunları söyledi: "Ailenin ve İHD’nin avukatı, Gülseren Yoleri, 29 Kasım 2016 tarihinde İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliği’nde bu karara itiraz etti. Hakim Ali Günay 5 Ocak 2017 tarihinde itirazın kabulüne, ilgili kararın kaldırılmasına ve CMK 173/3 Maddesi uyarınca soruşturmanın genişletilmesine karar verdi."