Kontr-gerillanın Türkiye tarihindeki kanlı katliamlarından biri olan ve 7 öğrencinin yaşamını yitirdiği Beyazıt Katliamı’nın üzerinden 39 yıl geçti.
1978’in ilk aylarında hükümetin desteklediği güçler, üniversitelere yönelmeye başladı. Bunların en yoğun yaşandığı yerlerden biri de İstanbul Üniversitesi’ydi. “Merasim Birliği” adı verilen güçler, polis birliğinin doğrudan desteğiyle devrimci öğrencilere saldırıyor, üst araması yapıyordu. Bu baskıların arttığı bir dönemde 16 Mart 1978 tarihinde devrimci öğrenciler, İstanbul Üniversitesi Süleymaniye Kapısı’ndan Merkez Binaya doğru yürümek için toplandı. Polis, Süleymaniye Kapısı’ndan çıkmak isteyen öğrencileri, Beyazıt Meydanı’na açılan ana kapıya yönlendirdi. Burada öğrencilerin üzerine, sloganlar eşliğinde kurşun yağmaya başladı. Zülküf İsot olduğu öğrenilen kişi tarafından bomba atıldı. 7 öğrenci olay yerinde yaşamını yitirdi, 50’den fazla öğrenci de yaralandı. Katliamın ardından binlerce öğrenci direnişe geçerek, Merkez Bina’yı ele geçirdi. Gece boyu devam eden direnişe katılım 50 bin kişiyi aştı.
Zaman aşımına uğradı
Katliamın ardından 1978 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı. Dönemin Ülkü Ocakları başkanı ve MHP İstanbul İl Başkanı gözaltına alındı. Yürütülen soruşturmada 17 kişi hakkında takipsizlik kararı verilirken, diğer sanıklar hakkında idam istemiyle İstanbul 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde dava açıldı. 15 ay süren yargılama sonunda, sanık Sıddık Polat 11 yıl hapis cezasına mahkûm edilirken, diğer sanıklar “delil yetersizliğinden” beraat ettirildi. 5 Ekim 1982 de ise Polat da beraat etti. Beyazıt Katliamı davası, 20 Ekim 2008’de İstanbul 6. Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararla zaman aşımına uğradı. Karar, Mart 2010’da Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı.
Bir şey değişmedi
Katliamın tanıklarından ve mağdurlarından Avukat Kamil Tekin Sürek, patlama sırasında sırtına aldığı ufak şarapnel parçalarıyla şans eseri kurtuldu. Sürek, katliamın üzerinden 39 yıl geçse de devletin değişmediğini dile getirerek, “Geçen 39 yıl içinde Türkiye’de pek fazla bir şey değişmedi. Türkiye’de son 4-5 senedir işkenceler yaşanmıyordu ama son 1 senedir işkenceler başladı karakollarda, cezaevlerinde. Siyasi duruma göre değişiyor. 20-30 sene geçmiş artık devlet daha modernleşmiş, daha demokratikleşmiş diye bir şey yok. Devlet aynı devlet yani” sözleri ile bugün ile 16 Mart 1978 tarihinin arasındaki benzerliği anlattı.
Yasin Kobulan- Muhammet Doğru / İstanbul-dihaber