Türk, insanlığına el koymuşlar, senin. Seni, suç aleti, tabanca niyetine kullanmak istiyorlar.
Aslında, yüz yıldan beri yaptıklarıyla seni aşağılıyorlar.
Geçen yüz yılda, Ermenileri düşman diye attılar önüne. İnsan kanıyla el yıkayan katilin dini, cennet-cehennem inancı varmış gibi, haklarında ölüm fetvaları çıkardılar. Mazlumların alın terini vaaddedilmiş ganimet, can almayı cennetlik sevap olarak sundular sana.
Seni bir çul-çaput parçası için, bir dam altı, ölü soyuculuktan ele geçecek üç kuruş ya da bir karış toprak uğruna katil kabalıklar yarattılar.
Bugün, dünyanın yarısından çoğu, sürüye dadanan kurt sürüsünü kovan sedalarla, soykırımcılığı tescilledi.
Biliyor musun, “soykırımcılık" insana şan, şeref bahşeden asalet unvanı, övgü değil utanç, künyeye insanlığa karşı işlenmiş suçun tescilidir.
İnsanın künyesine, katil ibaresinin not edilmesi korkunçtur.
Bir yönüyle onlar, “vahşi masumlar"dı. Güdülen kalabalıklar olarak, ganimet vaadi ile öne sürüldüler. Gösterilen canları aldılar. Bu arada cenneti dört başı bayındır biçimde hak etmek için, ölü soydular, hırsızlık, talan yaptılar, ırza geçtiler.
Yaptıkları cinayet işlemek, insanlığı öldürmekti. Ama onlar, ağızlarında hazır savunmalarıyla, kendilerini katil, hırsız, tecavüzcü olarak görmüyorlardı. Sevabına adam gavur öldürüp İslama göre kendileri için vaaddedilmiş ganimetleri alıyorlardı.
Yıllar sonra, IŞİD’in tekrarladığı üzere tecavüzcülük de ganimete konmaydı…
Ama, işledikleri insanlık suçu, sonuna kadar cezasız kalmadı. Onlarca yıl sonra, dosyalar raftan indirildi. Katil rejimin varisleri, dünyanın pek çok ülke parlamentosunun kararıyla suçlu bulundular.
Katillerin cezası, utanmasını bilen çocukları, torunlarının sırtına ağır yük olarak yüklendi. İşledikleri cinayetlerle övünenlerin torunları, “katilin dölü" olarak tarihe not edildi.
Ancak, Türk devletini yönetenleri etkilenmedi, soykırım kararları. Onlar, hiç bir şey olmamış gibi atalarının izinden gitmeye ve Kürtlerin kişiliğinde insanlık suçları işlemeye devam ettiler.
Örneklerden anlaşıldığı üzere Türk tarihi, bir bakıma Kürtlerin kanına ekmek doğrayıp kaşıklama tarihidir.
Yer yüzünün evrim tarihine, iğnenin ucu kadar da olsa bir katkısı, herhangi bir icadı, keşfi olmayanlar cinayet ve doğayı da içine alan yok edicilikte oldukça yaratıcıydılar.
Ermenilere yaptıklarının üstüne, insanları evlere, ahırlara doldurup diri diri yakarak, mağaralarda gazla zehirleyerek topluca öldürmeyi de ekleyerek, 1925-1939 yılları arasında tekrarladılar.
Uzun bir aralıktan sonra, 1984’teki büyük başkaldırı başlayınca, suçlular, bir kere daha sivillerin kanına bulanmış elleriyle karşımızdaydı. Onbinlerce kişiyi katlettiler. 17 bin 500 cinayeti de faili meçhul saydılar.
Türk toplumunun da en alt kültüründen gelme ırkçı-dinci (faşist) AKP diktatörlüğünde, devlet terörü yerden ve havadan bombardımanlarla şehirleri hedef aldı. IŞİD yolunda giderek, Cizre’de bodrumlara sığınan gençleri diri diri yaktı.
AKP’ye kadar, gelip geçen Türk hükümetlerinden hiç biri, bütün Kürtlere resmen topyekün savaş ilan etmemişlerdi. Kinlerini gizli tutmuş, bu konuda Suriye, Irak ve İran’la işbirliğini gizliden gizliye yürütmüştü.
AKP diktatörlüğü, ilk defa yer yüzündeki bütün Kürtleri düşman ilan ediyor, bütün gücüyle savaş yürütüyordu.
İnsanlık adına hüzün verici, ama AKP devleti zulüm yağmurları yağdırdıkça, ırkçı kesimlerin desteğini alıyor, oyları artıyordu.
Halbuki dünya başka yerdeydi. Avrupa kıtasında ırkçılık, her türlü ayırım yok olmuş, sınırlar kalkmış, dünya genelinde hayat giderek rengarenkleşiyordu. Ikçılık, insanlığa karşı işlenmiş suçtu.
Ama gelin görünki, Aziz Nesin’in deyimiyle “eller aya, Türkler yaya" idi. Türk olmayan Türk ırkçıları, az gelişmiş kafaları avlayarak onların sırtında, sultani bir hayat yaşıyorlardı.
Ancak bir şeyin farkında değillerdi. Kürtler, artık örgütlü bir halktır. Orduları da var. Haramiler sadece, kinlerini artırır Kürtlerin.
Dilerim zulümleri daha çok artsın. Artsın ki, tıpkı Arabistan’dan, Balkanlardan kovuldukları gibi bir an önce zeval bulsunlar.
Politika