Hendeklerin açıldığı ve barikatların kurulduğu, sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği, aylarca şiddetli çatışmaların yaşandığı Kürt kentlerinde özellikle Şırnak, Hakkari, Mardin, Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova, Silvan, Dargeçit, Derik, Bağlar, Şemdinli, Varto'da çok sayıda insan göçe maruz kaldı. Ayrıca harabeye dönen kentlerdeki yeniden inşa için hazırlanan imar planlarında usulsüzlükler yapıldığı görüşü hakim.
Toplumsal trajedinin en çok yaşandığı Sur, Nusaybin ve Cizre'de bazı mahallelere elektrik ve su halen verilemiyor. Isınma ve gıda sıkıntısı büyük boyutlara ulaşırken, Şırnak ve Sur'da yasak henüz tam anlamıyla kaldırılmış değil. İnsan hakları gözlemcilerine göre; bugün Kürt kentlerinde yaşananlar aslında 1925 Şark Islahat Planı ile zorunlu göçün günümüze kadar sistematik bir devamı olarak görülüyor. Bu yaşananlar, 1987 yılında ilan edilen ve 90'larda da devam eden Olağan Üstü Hal (OHAL) ile 3 milyon insanın göçe maruz kalmasını, 3 bin 500 yerleşim alanının boşaltılmasını da hatırlatıyor.
Tarihi doku da yok edildi!
PKK ve devlet güçleri arasındaki çatışmanın kırsaldan kentlere taşınması ve üstelik çok daha şiddetli bir biçimde yaşanması özellikle bölge halkının en yoksul olduğu; Sur, Cizre, Nusaybin, Yüksekova, Silopi gibi yerlerde büyük bir toplumsal travmaya sebep oldu. Çatışmalı süreç; can kayıpları ve zorunlu göçün yanı sıra, Kürt kentlerindeki binlerce yıllık tarihi dokunun da yok olmasına sebep oldu. Sur da bu yerlerden biri.
HDP'li Geveri Meclis'e taşıdı
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yakın bir zamanda yaptığı araştırmaya göre, Kuzey Kürdistan şehirlerinden Hakkâri, Dersim ve Şırnak 2016 yılında en fazla göç veren şehirler arasında yer alırken, bu 3 kent 2016 yılında en az nüfus artışının da yaşandığı şehirlerden. Bu istitasitiklerin yayınlanmasının üzerine HDP Van Milletvekili Adem Geveri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya Kürt şehirlerinde yaşanan çatışmalar dolayısıyla artan göçü sordu.
Bas Gazetesi'ne konuşan HDP Van Milletvekili Adem Geveri, 9 aylık bir sürede katlanarak artan zorunlu göçe ilişkin şu bilgileri verdi:
"Kürt nüfusunun genel demografik yapı içerisinde ulaşacağı düzeyin ve bu demografik yapının dış müdahalelerle nasıl bozulacağı, devletin en üst kademelerinde çokça ve ciddi bir biçimde gündeme gelmiştir. Kürtlerin demografik yapısı, cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren devletin gündeminde olan önemli konulardan biridir. Bazı dönemlerde kamuoyuna sızan bilgilerden öğrendiğimiz kadarıyla, birçok Milli Güvenlik Kurulu toplantısında bu konu gündeme gelmiş ve Kürt nüfusundaki artış hızına ilişkin 'eylem planları ve raporlar' hazırlanmıştır. Bu yüzyılda halen bu politikaları uygulama isteğinde olan bir zihniyetle/iktidarla karşılaşmak ve bunları konuşmak insanlık vicdanı açısından incitici ve utanç vericidir."
"PKK ve 'FETÖ'cü generaller bazı kentleri özellikle seçti"
AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili Abdurrahman Kurt ise, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bölgede gözaltına alınan 'FETÖ'ye bağlı generallerin bölgede PKK ile girdikleri çatışma alanlarını özellikle seçtiğini iddia ederek, göçe de bunun sebep olduğunu ifade ediyor. Kürt kentlerinden batıya yaşanan göçlerin 'PKK'ye yönelik bir tepki' olduğunu da ifade eden Kurt, "Bu durum aynı zamanda Kürt toplumunda 'Türkiyelilik' psikolojisinin sosyolojik olarak ne kadar güçlü olduğunu da göstermiştir" diyor.
"Çatışmaları merkezlere taşımak hataydı"
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Kaya da, PKK'nin, çatışmaları kent merkezlerine taşımasını eleştirerek, olayların sonucunda kaybedenin Kürtler olduğunu belirtiyor. Bu yöntemin doğru olmadığını vurgulayan Kaya sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Çatışmaların olduğu yerlerde HDP'nin oy oranı yüzde 80'lerdeydi. Ciddi bir siyaset elde etti. Sonra bu yerlerin çatışma alanlarına çevrilmesi, özerk yapıların ilan edilmesi, süreç devam ederken bu tür adımların atılması doğru bir yöntem değildi. Bu politika sonucunda yurdunu terk eden Kürtler oldu. Ayrıca hendek ve barikatlara toplumsal anlamda tam bir destek de yoktu. Bu nedenle Kürt halkı örgüte de kırgındır aslında."
"Çadırları bile yıktılar"
HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik de, bilinçli olarak göç ettirme politikasıyla Kürtlerin Şırnak'tan çıkarılmak istendiğini söylüyor. "İnsanların kurdukları çadırları da yıkıyorlar" diyen Birlik, yıkım ve göçün en fazla yaşandığı yerlerden olan Şırnak'a ilişkin şunları ifade ediyor: "Çatışmalarda yıkılan evlerin yapılmasına izin verilmiyor. Bazı derneklerin yardımları engelleniyor. Devletin buradaki amacı; Kürtleri kendi kentlerinden batıya, metropollere sürmek ve 90'larda olduğu gibi, kültür, dil ve tarihini unuttururak asimilasyon politikasını uygulamak. Bunun adı da göç ettirme planlamasıdır. Yetkililer, halkı Şırnak kent merkezinden çıkarmak için ısrar ediyor. Oysa geçmişte de bunu yaptılar. Devlet, göç ettirme politikasıyla Kürtleri ikna etmeye çalışmaktan vazgeçmelidir. Şırnak merkezde bütün imar planları yasaklanmış. Evlerini yapmak isteyenlere izin verilmiyor. 4-5 aile aynı evde yaşamak zorunda kalıyor."
"Araplar uyum sağlayamaz"
Yıkımın ve göçün yaşandığı Kürt kentlerinde, Suriye'de yaşanan iç savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan Arap ve Türkmen mültecilerin, çatışmalardan dolayı boşaltılan Kürt yerleşim yerlerine toplu konut yapılanması adı altında ikame edilerek, demografik yapının değiştirilmek istendiği endişesi hakim.
DİTAM Başkanı Kaya, konuya ilişkin şu değerlendirmede bulunuyor: "Suriye'den Türkiye'ye yaklaşık 3 milyon mülteci geldi. Bunların dönmeleri söz konusu olmadığı zaman Kürt şehirlerinden barındırılması ihtimali söz konusu olabilir. Toplu konut yapılanmasının da buna zemin hazırladığı gibi izlenim var. Ancak şu gerçeği de gözden kaçırmamak lazım ki 90'lardaki köy boşaltmalarından bunları gördük. Belli bir süre sonra, Kürt bölgelerine yerleştirilen insanlar uyum sağlamadılar. Bu nedenle uyum sağlama ihtimalini çok zayıf görüyorum. Ayrıca Türkiye'nin bu şekilde güvenlik politikalarıyla Kürt sorununu çözmeye çalışması, Kürtleri göçe zorluyor. Bu hem cumhuriyetin ilk yıllarındaki iskân politikasıyla hem de 90'lı yıllardaki köy boşaltmalarında sistematik olarak yapıldı. Bu aslında asimilasyondur."
"Cizre'de 64 bin kişi göç ettirildi"
İnsan Hakları Derneği (İHD) 2016 raporuna göre; 1 şehir merkezi ve 8 şehrin 23 ilçesinde, 67 kez sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği ve bu yasakların toplamda 1693 günü bulduğu bölgede, insanların evleri bilinçli bir şekilde yıkıldı, özel eşyaları dahi tarandı, gıda malzemeleri kullanılamayacak hale getirildi. Yine rapora göre, Şırnak'ın hiçbir mahallesinde henüz yasak kalkmadan şehre girişe izin verilmediği için hasar tespit çalışmaları yapılamadı. 14 Mart 2016 tarihinden bu yana Şırnak kent merkezi başta olmak üzere, 6 mahallede süren çatışmalar kent merkezindeki 64 bin kişilik nüfusun tamamı göçe zorlandı ve çatışmalar sırasında çok sayıda sivil hayatını kaybetti.
Sur'da 40 bin kişinin hayatı alt üst olmuş durumda
Uluslararası Af Örgütü'nün Aralık 2016'da sokağa çıkma yasağının 1 yılı doldurduğu Sur'a ilişkin yayımladığı raporunda, göçe dikkat çeken şu ifadeye yer verildi: "40 bin kişinin hayatı alt üst olmuş durumda. "
Sur halkının evlerinin terk etmeye 'mecbur bırakıldığı' vurgulanan raporda, Türkiye'nin "zorla tahliyeler ve yerinden etme vakalarıyla" Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 8. maddesini ihlal ettiğini belirtiliyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) ile durumun daha da kötüye gittiği görüşünün dile getirildiği raporda, çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bölgede kapatılan 37 sivil toplum örgütü arasında Sur'da yerinden edilen ailelere yardım sağlayan sivil toplum kuruluşlarının da bulunduğuna vurgu yapılıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu'un (TÜİK) Kürt şehirlerindeki araştırmasına dayandırarak açıkladığı nüfus hareketi verileri ise şöyle;
Hakkâri:
2015 yılındaki nüfusu: 278 bin 775 kişi
2016 yılındaki nüfusu: 267 bin 813 kişi
2014-2015 nüfusu arasındaki fark (nüfus artış hızı): Yüzde 9
2015-2016 nüfusu arasındaki fark (nüfus artış hızı): Yüzde -40,1
Dersim:
2015 yılındaki nüfusu: 86 bin 76 kişi
2016 yılındaki nüfusu: 82 bin 193 kişi
2014-2015 nüfusu arasındaki fark (nüfus artış hızı): Yüzde -5,2
2015-2016 nüfusu arasındaki fark (nüfus artış hızı): Yüzde -46,2
Şırnak:
2015 yılındaki nüfusu: 490 bin 184 kişi
2016 yılındaki nüfusu: 483 bin 788 kişi
2014-2015 nüfusu arasındaki fark (nüfus artış hızı): Yüzde 2.5
2015-2016 nüfusu arasındaki fark (nüfus artış hızı): Yüzde -13.1
"Geçmişten günümüze devlet politikası devam ediyor"
Adem Geveri: Suriyelilerin Kürdistan illerine yerleştirilmesi kamuoyundaki gündemini korumaktadır. Bugün Türklerin yerleştirilmeye çalışıldığı Erzincan ve Bitlis'in İsmet İnönü'nün raporunda da geçiyor olması, Kürtlere dair uygulanan bu politikanın bugün Kürt illerinde yeniden uygulanmasının istenmesi bu tarihsel mirasın devam ettirildiğini göstermektedir. Bu politik anlayıştaki temel yaklaşımla, Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde geçmişte Irak ve Suriye'de olduğu gibi nüfus popülasyonun dengelenmesi hedeflenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında farklı din, dil, kültür ve etnisiteleri tek bir potada eritmeye çalışarak homojen bir toplum inşa etmeyi planlayan, tipik bir ulus-devlet refleksi, bu planların bilhassa Kürdistan'da çokça uygulanmasına sebep olmuştur. İskân politikası uygulanan Kürt şehirlerinin Türkleştirilmesiyle, Kürdistan'daki devlet hâkimiyetinin, gücünün, yerleşik ekonomik düzeninin ve varlığının pekiştirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca sadece Kürdistan illerinde değil, İstanbul'da Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Esenyurt gibi ilçelerde ucuz konut politikasıyla bu politika 'başarılı' bir şekilde uygulanmıştır.
CESİM İLHAN - Bas Gazetesi