53. Münih Uluslararası Güvenlik Konferansı'na katılan Türk yetkililer, QSD yerine TSK’nin Reqa (Rakka) operasyonuna katılması için ABD’yi ikna etmek için çok uğraştı ancak sonuç alamadı. Zirvede Türkiye’ye bir veto da Avrupa Birliği’nden geldi.
Almanya’nın Münih kentinde yapılan ‘Uluslararası Güvenlik Konferansı’na tüm dünyadan 500’ün üzerinde politikacı, bürokrat, güvenlik uzmanı, uluslararası örgüt temsilcisi ve araştırmacı katıldı. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Almanya Başbakanı Angela Merkel, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de katılımcılar arasındaydı. İlk kez 1963 yılında düzenlenen konferans bu yıl 53’ncü kez yapıldı. Cuma günü başlayan zirve pazar günü son buldu.
Kent adeta ablukaya alındı
Konferans Münih merkezindeki Bayerischer Hof adlı bir otelde düzenlendi. Otel sıkı bir güvenlik çemberine alındı. Sadece geçerli akreditasyonu olanlar, sıkı güvenlik aramasının ardından otel alanına girebildi.
Gösteriler engellenemedi
Kent zirve nedeniyle adeta ablukaya alındı ancak bu gösterileri engellemedi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çeşitli gruplar tarafından protesto gösterileri düzenlendi. Savaş karşıtı göstericilerin hedefinde krizlere, yoksulluğa, ölümlere ve mülteciliğe neden olmakla suçladıkları NATO ülkeleri vardı.
Konferansın gündemi yoğundu
Öte yandan dünya gündeminde öne çıkan gelişmelerin tümü, Münih’de de ele alındı: Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi, İngiltere’nin AB’den ayrılması, NATO ittifakı içindeki anlaşmazlıklar, olası ticaret savaşları, mülteci sorunu, Suriye’deki savaş, DAİŞ’le mücadele, Çin ve Kuzey Kore odaklı Asya-Pasifik bölgesindeki gelişmeler, siber güvenlik, Ortadoğu barış süreci, Avrupa ve dünyada yükselişe geçen milliyetçi akımlar, Ukrayna krizi ve dünya genelinde artan terör tehlikesi, konu başlıklarından sadece birkaçıydı.
Pence: NATO güçlendirilmeli
Suriye başta olmak üzere bölgede artan Rusya etkisi nedeniyle zirvede NATO’nun güçlendirilmesi konusu da konferansın önemli gündem maddelerindendi. NATO'da üye her ülkenin 2024 yılına kadar gayrisafi yurtiçi hasılasının en az yüzde 2'sini savunmaya harcaması konusunda mutabakat bulunuyor. ABD'de bu oran yüzde 3,6; Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunda ise yüzde 1,5'in altında. Almanya ise gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 1,2'sini savunmaya ayırıyor. NATO’ya en büyük bütçeyi ayıran ABD, müttefiklerinden de daha fazla mali destek sunmalarını istiyor. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence zirvede yaptığı konuşmada NATO müttefiklerine "Daha fazlasını yapmanın zamanı geldi" diye seslendi.
Merkel: Daha fazla katkı sunacağız
Trump’ın vekili Pence ile ikili bir görüşme yapan Almanya Başbakanı Angela Merkel ise konferanstaki konuşmasında Almanya'nın yüzde 2 hedefe bağlı olduğunu ve bu hedefe ulaşmak için çaba göstereceğini söyledi. Ancak savunma bütçesini yüzde 8'in üzerinde artırmadığı takdirde Almanya'nın 2024'e kadar yüzde 2 hedefi tutturması mümkün gözükmüyor.
Hahn: Türkiye AB üyesi olamaz
Münih Güvenlik Konferansı’nın bu yıl en çok tartışılan konulardan biri Erdoğan rejiminin tepki çeken uygulamaları oldu. Avrupa Birliği’nin (AB) Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn, konferansta yaptığı konuşmada Türkiye’nin AB ile ilişkileri ve tam üyelik süreciyle ilgili dikkat çekici açıklamalar yaptı. Hahn, Türkiye’nin AB’ye aday olması nedeniyle hukukun üstünlüğü ve ilgili konularla ilişkili beklentileri olduğunu kaydetti.
Gözler referandum sürecinde
Hahn, "Son yıllarda tanık olduğumuz bazı gelişmeler Türkiye’nin AB yolunda ilerlediğini göstermiyor. Ama bu Türkiye’nin kararı. Şimdi Nisan ayındaki referanduma bakacağız. Yargı bağımsızlığı gibi konularda öngörülen bazı değişiklikler AB perspektifiyle örtüşmüyor. Avrupa Konseyi, Venedik Komisyonu’nun Mart ortasında açıklayacağı raporu bekliyoruz" diye konuştu.
Kürt sorunu askeri yöntemle çözülemez
"Kürt sorunu salt askeri yöntemlerle çözülemez" diyen Hahn bu konuda Türkiye ile görüş ayrılığı olduğunu kaydetti. AB Komiseri, "Ancak siyasi çözüm kalıcı olacaktır. Bizim de çıkarımız bu soruna kalıcı çözüm bulunmasından yana. 17 milyon Kürt yaşadığı Türkiye’den Avrupa’ya yeni bir göç dalgası olması çıkarımız ile örtüşmüyor" diye konuştu.
AB Komiseri Hahn, "Dürüst olmak gerekirse tam üyelik süreciyle ilgili konular şu anda yüksek önceliğimiz değil” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Türkiye’nin Reqa pazarlığı sonuç vermedi
Konferansa Türkiye’den Başbakan Binali Yıldırım’ın yanı sıra Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da bulunduğu geniş bir heyetin katılması ise dikkat çekti. Zirve esnasında Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'li mevkidaşı Rex Tillerson görüşürken, Binali Yıldırım da Trump’ın Yardımcısı Mike Pence ile bir araya geldi.
Fidan da görüşmelere katıldı
Yıldırım ile Pence’in ikili görüşmesinde masada Reqa (Rakka) operasyonu ve Suriye'nin kuzeyinde olası "güvenli bölge" vardı. MİT Müşteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı görüşmede Türkiye’nin Reqa operasyona katılmak konusunda ABD’yi ikna edemediği ortaya çıktı.
İtiraf Yıldırım’dan geldi
Bu konudaki itiraf ise ABD ile pazarlığa oturan Binali Yıldırım’dan geldi. Yıldırım, Cumartesi günü Oberhausen'de yaptığı açıklamada Erdoğan'ın "El Bab'tan sonra Minbic ve Rakka var" sözlerinin aksine Reqa’da doğrudan operasyona girilmeyeceğini, ‘taktik destek’ vereceklerini söyledi.
Beyaz Saray ne dedi?
Beyaz Saray’dan Pence ile Yıldırım arasındaki görüşmeye dair yapılan resmi açıklamada ise "İki lider IŞİD’i yenilgiye uğratmaya dair ortak çabalarını hızlandırma yollarını da ele almıştır" denildi. Açıklamada ayrıca "stratejik ortak" ve "NATO müttefiki" ABD ile Türkiye’nin İran’a karşı ortak cephede yer alma konusunda mutabık kaldıkları açıklandı.
Trump yönetimi QSD’yle devam etmek istiyor
ABD ile Türkiye arasında 2015’ten beri YPG’nin de bünyesinde yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri’nin (QSD) verilen askeri destek nedeniyle gerilim yaşanıyor. Türkiye’nin aksi yöndeki çabasına rağmen ABD, QSD ile YPG’yi DAİŞ’e karşı önemli bir müttefik olarak görüyor. Obama döneminde Suriye’ye konuşlandırılan ABD özel kuvvetleri doğrudan çatışmalara girmeseler de halihazırda QSD ile YPG güçlerine askeri danışmanlık ve istihbarat vermek için DAİŞ’e karşı operasyonların yapıldığı alanlarda görev yapmaya devam ediyor. Ayrıca Amerikan savaş uçakları da operasyonlara hava desteği vermeyi sürdürüyor. Bu işbirliği şu anda devam eden Reqa operasyonunda da devam ediyor. Trump yönetimi de DAİŞ’le mücadelede rüştünü ispatlayan QSD ile işbirliğini artırarak devam ettirme kararlılığında görünüyor. Zira Pentagon, QSD’yi DAİŞ’in ’kalesi’ Rakka’yı alabilecek yegane güç olarak görüyor.
Türkiye’ye güvenilmiyor
Buna karşı Kuzey Suriye’de "Kürt koridoru" oluşmasın diye hem Rusya hem de ABD’yle flört eden Türkiye’nin tutarsız politikaları güven vermiyor. Türkiye’nin Bab’ta çakılıp kalması ve DAİŞ’e karşı üst üste kayıp vermesi de TSK’nin Reqa gibi büyük bir operasyon için iyi bir seçenek olmadığını ortaya koyuyor.
Trump yönetiminin, Kuzey Suriye’ye asker göndermeyi, QSD’ye ağır silah vermeyi ve mülteciler için olası bir "güvenli bölge"yi YPG ile QSD kontrolündeki alanlarda oluşturmayı planladığı biliniyor. Tüm bunlar da Kürt düşmanı Erdoğan rejiminin politikalarının yerle bir olduğunu gösteriyor.
Politika