Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Referandumda Kürtler ne der? / Haydar Işık

Referandumda Kürtler ne der? / Haydar Işık

17 Şubat 2017, 19:00

''Bizim Kürt Aleviler ki, Mansur el Hallac gibi ruh temizliğiyle O'na varmayı, "Enelhaq ve Vahdeti Vücud'' erdemliliğini kurar; "O'nu seven benim. Ve O sevdiğim, benim. Biz bir bedende iki ruhuz, Beni gören O'nu; O'nu gören de beni görür.'' dediği için Mansur Bağdad'ta katledilir. Dersim'de bize yapılan ise; Mansur'a yapılan şiddetten yüz bin kez fazladır. Başbakan: "Devlet Dersim'de 50.000 kişi katletti" demişti.''

Kürtlerin bir bölümü Ankara'yı doğru görmüyor. Demek ki bir hafıza buhranı olmalı, sömürgeci şartlandırma, güvensizlik, efendiye hayranlık ve tabii büyük Kürt saflığı, balık hafızasına yakınlık doğru görmesini engelliyor. Bunun yanında devletin; "böl-parçala-yönet" "ekmeğe muhtaç bırak" siyasi ve ekonomik politikaları halkın önemli kesiminde yanlış davranışa neden olmuş. Ekmeğe muhtaç hale getirilmiş, düşürülen birinden medeni cesaret beklemek nafiledir. Türk devleti 1937/38 de yerlebir ettiği ve 70.000 insanımızı katlettiği Dersim'de getirdiği Kemalist eğitimle halkın bir bölümünü "Stockholm Sendromu" denen bir kişilik çarptırmasına evirdi. Bunlar Türk memurlar tarafından özenle desteklendi, rakı sofralarında bazı Dersimliler "Kardeş Türk halkından ayrılmak istemiyoruz!" diyerek Lozan'a (Lausanne) telgraf çektiklerini anlatırken, kaymakamdan aferin aldıklarına kulak misafiri oldum. Biz Kürtler acayip bir halkız. Hem doğru özdeyişlerimiz var, "Devlet eşek olsa bile binme!" deriz, hem de devlet kapısına köle oluruz. Sömürge halkın paradoksudur.

Bugün iktidardaki AKP'li müminleri iktidara getiren kimdir diye sorsak, Kürtlerin günahını hemen görürüz. Kürtler, ne üzerinde yaşadıkları toprağın yeraltı, yerüstü zenginliğni kendileri için kullanmayı düşündüler, ne de geopolitik konumundan politik öncellik çıkarmayı düşündüler. Ne yazıktır ki, günübirlik yaşadılar. Türk Devleti'nin askeri yoketmelerine karşı verdikleri "Serhildan" liderleri ise, çağdan kopuk insanlardı. Ne Berzenci, ne Şeyh Said, ne Barzani ve ne de Seyit Riza dünyayı algılamaktan çok uzaklardı. Saf yurtseverlikle bir yere varılmaz. Şehit oldular ama hedefe varamadılar.

Bizim Müslüman halkımız, Müslüman olmayan Alevi ve Ezidi halkımız gözlerinin önündeki perdeyi kaldırıp arkasına bakamadılar. AKP'ye oy vererek iktidara taşıdılar. Ama O'nun yalnız Türkçü, devletçi ve Hanefi Müslüman ve Şeriatçi olduğunu görmediler. Allah'ın, Kürtleri de yarattığın hiç düşünmediler.

Bizim Kürt Aleviler ki, Mansur el Hallac gibi ruh temizliğiyle O'na varmayı, "Enelhaq ve Vahdeti Vücud'' erdemliliğini kurar; "O'nu seven benim. Ve O sevdiğim, benim. Biz bir bedende iki ruhuz, Beni gören O'nu; O'nu gören de beni görür.'' dediği için Mansur Bağdad'ta katledilir. Dersim'de bize yapılan ise; Mansur'a yapılan şiddetten yüz bin kez fazladır. Başbakan: "Devlet Dersim'de 50.000 kişi katletti" demişti.

Doğumdan ölüme, yatak odasından abdest suyuna kadar herşeyi düzenleyen bu sözde müminlerin Yüce Allah'ı, buyruklarını sadece özenle yarattığı Türk asıllı tebaasını mutlu ve müreffeh kılmak için yollamış olsa gerek. Türkler gönüllü Müslüman olduklarından İslam'ın ganimetinden fazlasıyla yararlandılar. Buna karşılık Kürtler İslam olmamak için, Arap-İslam ordularına karşı yüz sene savaştıklarından Allah'ın üvey evladı bile olamadılar.

Bu sözde AKP müminleri; Müslüman, Müslümanın kardeşidir diyor. Kardeşlikte paylaşım olur, hak olur, hukuk olur. Güzel Türkçe'nin yanında sözde kardeş ve Müslüman Kürtlerin anadili Kürtçe'ye de yer olur. Yaradana inanan, doğuştan kazanılan bu hakkı tanır. Oysa Kürtçe, bunlar tarafından hala yasak altında tutuluyor. Yani darda beraber, ama yarda yalnız Türklük var.

Anadil, öğrenmeyeceksin, çocuklarına istediğin ismi veremeyecek, hiç bir hak hukuk talep etmeyeceksin, diyorlar. Ankara, yalnız Türkiye Kürtleri için değil, güney, doğu, batı, diaspora vesselam dünyadaki tüm Kürtler için ahkam kesiyor. Şöyle yaparsan seni asarım, böyle yaparsan keserim, kendini inkar etmezsen canını alırım. Ankara soluk almandan, kafanın içinde dolaşan fikirlere kadar emrime girmezsen vururum, diyor. Özgür Kürde bir tek yol bırakıyor; dağ yolu veya gel zindanda çürü. İşte binlerce tutuklu, üstelik seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri. Şimdi sorayım size, doğumundan ölümüne kadar Kürtlere hükmeden kim?

"Kürde fırsat verme ya Rab, dehre sultan olmasın/
Ayağını çarık sıksın, asla islah olmasın/
Vur sopayı al ekmeği, karnı bile doymasın/

Ol çeşmeden gavur içsin, Kürde nasip olmasın.'' diyen Sultan Selim Han'dan beri Türkiye, bir hırsız gibi Kürtlerin hem gününü, hem de gecesini çalmakla meşgulken, Kürtler için yaptırdığı zindanlar, asimilasyon fabrikaları olan devletin ve Fetullah'ın Türk-İslam sentezli okulları; Kürt doğanı ölürken; "mutlu Türk'' yaparsa, işkence içindeki yaşamı sürüp gider. Türk devletinde hak hukuk yok, Kürde terör uygulayan bir devlettir.

Kendisi olmayana başkası isim koyar. Akıl, fikir, izan bizim bazı Kürtleri terketmiş olmalı. Ruhu çürümüş, alınıp satılan bu Kürtler, Kürt dilinin anayasal yasak altında tutulduğu, her gün bağırıp, "tek millet, tek dil, tek devlet, tek din'' diyen sisteme referandumda evet oyu verirse, kendisine ve soyuna ihanet etmiş olmaz mı? Tek millette yoksun, tek dilde yoksun, devlette yoksun, velhasıl hiç bir hak öngörmeyen Anayasa Taslağı'ında yoksun, nasıl bu sistemin yanında durup ona oy verirsin? Erganili biri doğan kızına "Evet" adını verirse buyurun siz buna ne dersiniz? Bindiği arabanın türküsünü söyleyen bu Kürtler; halkımızı açlık, sefalet, yokluk içine çeken sistemde, her türlü insani temel hakkın bastırıldığı, Sur, Cizre, Nusaybin Şırnak gibi on şehrin bombabaranla yerle bir edildiğini unutup sisteme Evet oyu verirse ne dersiniz? Alınıp satılan birinde, ne ruh ve ne de başını dik tutma olur. AKP'liler önünde başını eğen, bir daha ne yapsa onu kaldıramaz.

Zerdüşt şöyle konuşur: "Benim yarattığım Tanrı, insan yapısı olduğundan hem bir şaheser, hem de deliliktir. Ara benim gerçekliğimi," diyerek atalarımıza seslenir. Gerçekliği arayanlar şüphesiz çok oldu, ama ardından giden az oldu. 'Biz eşkıyadan yana olmayız' deyip Ankara'ya biat etti bazı Kürtler. Kürtlerden biri çıktı, gür sesle halkına seslendi. "Size düşünmenizi öneriyorum. Tanıyın düşmanınızı, savunun kendinizi, düşünceniz galip gelmezse, o zaman da namuslu olduğunuza sevinin.'' Ama Kürtler birleşip gürleşmek yerine, bazıları ya korkuya, ya çıkar bıçağına boyun uzattılar. Önce Kemalistler sonra AKP halkı aç bıraktı. Aç olan sadece doymayı düşünür. AKP, Kürde düşünmeyi unutturmak istiyor. "Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur." Düşünceyi unutan dogmacı olur. Zerdüşt; "İyi nedir diye sorarsan, derim ki ruhu büyüyen iyidir. Çünkü ruhu büyüyenin cesareti büyür," der. Eğitim almayan, bilim, bilinç ve inanç kazanmayanın ruhu ise ceviz kabuğuna hapsolur. Cesareti olmayan biri, gerçeklikten uzak yaşayan zavallı bir köledir. Mısır ve Tunus gençliği facebook, twitter ile halkına öncülük etti. Kürt gençleri, ruhunu zenginleştirmek zorundalar. Bu onların varlık nedenidir. Bilinsin ki, içi boş ceviz de bir gün kırılır. Demokrasi kavramı, kişiye, kuruma göre eğilip bükülen bir kavram değildir. Kürdistan'a evrensel demokrasi getirmek istiyorsak, bedel ödemek vazgeçilmezdir. Aklın yolu, Referandumda demokratik haklarını kullanıp "HAYIR"ı örgütlemeden geçer.

www.haydar-isik.com
https://www.facebook.com/haydar.isik2
https://twitter.com/#!/yazarhaydarisik

Bu haber 693 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..