AKP tecavüzü sistematik hale getirmiştir. AKP’nin diğer hükümetleri aşan bazı rekorları var. Bu rekorların başında da Türkiye genelinde taciz-tecavüz vakalarının tüm zamanları aşarak birinci sıraya yerleşmiş olmasıdır.
Cinselliğin en sapkın düzeylere varıncaya dek zirve yaptığı dönem, İslamiyet’i maske olarak kullanan AKP dönemidir.
AKP döneminde şiddet ve tecavüz vakalarının ivme kazanmış olması tesadüf değildir. Şiddet ve tecavüz, toplumu iradesiz kılmanın ve hegemonya kurmanın benimsenmiş, sistematik yöntemidir.
AKP memurları eliyle gerçekleştirilmiş yüzlerce tecavüz vakası bulunuyor. Hapishanelerden gelen haberleri dile getirmek bile zor; son aylarda gözaltına alınan kadın-erkek yüzlerce insan hem işkenceye hem de tecavüze uğramış. İnsan hakları kuruluşları bu olayların peşine düşerse; AKP’nin kirli karakterini, canlı tanıklarla-kanıtlarla ortaya koymaları zor olmayacaktır.
Karakollar kadar yatılı okullar, kurslar vb birçok merkez bu amaçla kullanılıyor. Hapishanelerden gelen bilgiler ciddiye alınmalı; daha fazlası demokrasi güçlerinin mücadelesiyle aydınlığa kavuşturulmalıdır. Bu durumda, samimi Müslümanların gözünü açması için daha başka veriye gerek var mı?
AKP-MHP ortaklığıyla yasal statüye kavuşturulmuş bir diktatörlük sisteminde şiddet ve tecavüzün nerelere varacağını kestirmek zor değildir.
AKP-MHP’ye “evet” demek şiddete ve tecavüze onay vermek anlamına gelmektedir.
Rıdvan Dilmen başta olmak üzere şiddete ve tecavüze evet kampanyasında yer alanlar insanlık nezdinde en aşağılık durumlara düşmekten kurtulamayacakları gibi bugün iktidar yağcılığı yapmaları yarın kendilerini de diktatörlüğün hışmına uğramaktan kurtaramayacaktır.
Gururla ve cesaretle çıkıp hayır diyenler ise onurla, erdemle anılacaklardır. Fakat gerçekten samimi olarak hayır diyeceklerden bahsediyoruz; hayır der gibi yapıp evet cephesinin ekmeğine yağ sürenler de vardır ve başını da CHP çekmektedir.
CHP “Hayır” konusunda samimi değildir!
AKP-MHP hegemonyasına karşı mücadele eden demokrasi güçlerinin başında HDP gelmektedir. “Hayır” cephesinde yer alanlar sonuç almak istiyorsa HDP üzerindeki baskılara karşı çıkmak zorundadırlar. Fakat CHP bugüne dek HDP’nin uğradığı saldırılara karşı tek bir eleştiri yapmadığı gibi Genelkurmay’dan aldığı emrin gereğini yerine getirerek HDP’nin tasfiyesi için AKP-MHP koalisyonuna sonuna dek destek vermiş, vermektedir.
Bu olgu CHP’nin ikiyüzlü siyasetini ortaya koymaya yetmektedir. “Hayır” için CHP’ye bel bağlayanlar yanılmaktadırlar. CHP’nin karşı çıkışı göstermeliktir, samimi değildir. “Hayır” için çalışanlar CHP’yi samimiyete davet etmelidir; samimiyetin tek geçerli ve tutarlı ölçütü HDP tutuklularının serbest bırakılmasını sağlamak ve faşizan saldırılarla tasfiye edilmesini önlemek için amasız, fakatsız açık bir tavrın sahibi olmaktır.
CHP, HDP tutuklularının serbest bırakılmasını kampanyasının merkezine alırsa referandumdan kesinlikle “evet” çıkmaz; Türkiye rahatlar, hatta bu referandum AKP-MHP faşizminden kurtulmanın işaret fişeği haline gelir.
CHP ne yaparsa yapsın, hangi argümanları kullanırsa kullansın, HDP tutuklularının serbest bırakılması kampanyası kadar etkili ve kesin sonuç alıcı bir kampanya yürütemez.
Fakat CHP bunu yapmaz, yapamaz! Niye mi? Bir kere CHP’de en az AKP-MHP kadar Kürt düşmanlığı vardır. İkinci nedene gelince; başkanlık sisteminde iki parti olacaksa bunlardan biri AKP-MHP birleşmesinden oluşacak, diğeri ise CHP olacak. Bu durumda CHP başkanlık için kendi sırasının gelmesini bekleyecek. Bu yüzden başkanlık sistemine karşı olduğu bile göstermeliktir. Adeta “istemem ama yan cebime koy” konumundadır. Oysa iki partiden biri bile olamayıp tasfiye edilebilirler. Bunu hesaba katmamaları zaten bir parti olamamalarından kaynaklanmaktadır.
AKP, MHP, CHP bugünkü konumlarıyla birer parti değil faşist-üniter devlet sisteminin memurlarıdırlar. Buna rağmen CHP’nin devrimci-demokrat parti gibi sunulması, devrim ve demokrasi mücadelelerini boşa çıkarma gibi tehlikeli bir rol oynadığını göstermektedir.
CHP içindeki samimi demokratların CHP elit yönetimini test etmelerinin zamanıdır. HDP’nin tasfiyesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
HDP ile hareket etmediği halde Binali Yıldırım’ın ikide bir “CHP ülkeyi bölmek isteyenlerle, HDP ile birlikte hareket ediyor” demesine bile cevap veremeyen bir CHP’nin HDP’ye yönelik saldırılara karşı çıkmasını beklemek hayal gibidir. Fakat CHP’nin samimiyetinin anlaşılması için de başka yol yoktur.
Hem “hayır” konusunda samimi olduğunu iddia edeceksin hem de “hayır” cephesinin en az yüzde 15’lik garantisi olan HDP’nin tasfiyesine göz yumacaksın! CHP bu tavrı yüzünden inandırıcı değildir.
Mesele HDP’ye sahip çıkmak değil demokrasiye ve barışa sahip çıkmaktır. Türkiye’de HDP’siz demokrasi ve barış mümkün değildir. Faşist zihniyetin etkisinde olmayan herkes bu realiteyi kabul etmektedir. CHP demokrasi konusunda tutarlı olacaksa HDP karşısındaki tutumunu gözden geçirmek ve değiştirmek zorundadır.
CHP bu samimiyeti göstermezse sandıktan “evet” çıkmasının baş sorumlusu olacaktır. Üstelik evet çıksa bile o “başkanlık” koltuğuna kendileri oturamayacaklardır!
Nurettin Demirtaş / Politika