“ŞARK ISLAHAT PLANI”NDAN “MASTER PLAN”A TÜRKİYE’NİN KÜRT POLİTİKASI:
1980’li yılların ortalarında, II. Dünya Harbi bitiminde Ankara Hükümeti’nce Kürt sorunu konusunda hazırlatılan bir gizli çalışma içinde ilk kez gördüğüm Şark Islahat Planı’nı incelediğimde, açıkçası dehşete düşmüştüm. Çünkü bu plan, 1925 Kürt İhtilali’nin bastırılması üzerine gizlice hazırlanıp 1926 yılından itibaren uygulamaya konmuştu.
Nitekim planın daha 1. maddesinde öngörüldüğü üzere, önce Örfi İdare ve 1927 yılından itibaren Umumi Müfettişlik adıyla olmak üzere, Kürdistan 22 yıl süreyle kesintisiz olarak askeri yöntemlerle idare edilecekti. 1925’te Diyarbekir’deki Şark İstiklal Mahkemesi’nce 47 Kürt aydını idam edildiği gibi, 2 yıl içinde 15.000 Kürt katledilecekti. 1927’de Suriye’de kurulan Kürt Özgürlük Örgütü Xoybûn’un bu katliamı işleyen ilk broşürü de 1928’de yayımlanacaktı. (Bkz. M. Bayrak: Kürdoloji Belgeleri- I, Özge yay. Ank. 1994)
O tarihlerde Türkiye’nin nüfusu 12 milyon dolayındaydı. Bir provokasyonla zamanından önce patlak verdirilen 1925’teki Kürt direnme hareketinde Türk devleti, ilk kez hava kuvvetlerini kullanmış ve halkın üzerine zehirli gaz atmıştı. Zaiyatın büyük olmasının bir sebebi de buydu. Bu katliama bir tepki olarak Xoybûn tarafından organize edilen Ağrı-Zîlan İsyanı‘nda da zehirli gaz kullanılmış ve Türk basınına göre 30 bin dolayında insan katledilmişti. “Son çıban” olarak kabul edilen Dersim Soykırımı’nda 1937/38 yılları içinde katledilen insan sayısı ise belirlemelerimize göre 40-50 bin dolayındadır. Bilindiği gibi bu katliamda da zehirli gaz kullanılmıştır. (Bunu hem olayın doğrudan tanıklarından İ. Sabri Çağlayangil’in anlatımlarından hem de 1942’de dönemin Başbakanı Refik Saydam’ın Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği resmi yazıdan biliyoruz).
Türk hükümetinin gizli anlaşması
Bunları bugün biliyoruz da, çoğu insan 1925’te gizlice hazırlanıp yürürlüğe konan Şark Islahat Planı‘ndan hemen sonra Türk Hükümeti’nin 1926 yılında, İngiltere’nin himayesinde Kürt sorunu bulunan komşu ülkeler İran, Irak ve Suriye ile gizli anlaşmalar yaptığını bilmiyor. Ve bu gizli anlaşmaların daha sonra aynı ülkenin yanı sıra ABD’nin himayesinde Bağdat Paktı’na ve daha sonra Merkezi Andlaşma Teşkilatı’na (CENTO) dönüştüğü de yeterince bilinmiyor.
İşte tüm bu nedenlerle, ön raporlarıyla birlikte incelendiğinde görülecektir ki, Mesut Yeğen’in söyleyişiyle “TC’nin Kürt Anayasası” olan bu uğursuz plan bilinmeden, ne Kürt sorunu anlaşılabilir, ne de kükümetin son “master plan”ı...
Kürt politikasının temeli...
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt politikasının temelleri 24 Eylül 1925 tarihli “Şark Islahat Planı“ ile atılmıştır dersek, yanılmış olmayız...
Söz konusu planı ve ön raporlarını ilk kez 1991/92 yıllarında iki dergide yayımladıktan sonra, 1993’te “Kürtler ve Ulusal-Demokratik Mücadeleleri” konulu kitabımda, daha sonra da 2013 yılında “Kürtlere Vurulan Kelepçe: Şark Islahat Planı” adıyla bağımsız bir çalışma olarak yayımladım.
KONGRA GEL, önemine binaen bu planı “1925’ten beri Kürtlere uygulanan fiziki, siyasi ve kültürel soykırımın resmi suç belgesi olarak” ilan etti ve bu uğurda ulusal ve uluslararası alanda mücadele etme kararı aldı.
Çalışmanın kamuoyunda büyük yankı yapması ve çeşitli çalışmalara konu olması üzerine bizzat Başbakanlıkça da istendiğini öğrenmiş ve belki bundan “ders” alınır ve “Kürtlere gizli bir tuzak” olarak hazırlanan planın, 90 yıl boyunca devlet için de nasıl bir tuzak oluşturduğu görülür diye sevinmiştim. Ancak bunun kötü bir kopyası ve güncelleştirilmiş versiyonu olarak Mardin’de bizzat Başbakan tarafından açıklanan Master Plan’ı görüp ders yerine nasıl örnek alındığına tanık olunca, bir kez daha hayıflandım... Çünkü 10 maddelik Master Plan’ın her maddesinde, 1925’teki plandan bir çıkarımsama ve örnekseme vardı.
Şark Islahat Planı’nı hazırlayıp uygulayanlar
8 Eylül 1925 tarih ve 2536 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İçişleri Bakanı Cemil (Uybadin), Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt), Çankırı Milletvekili -sonradan Meclis Başkanı- Mustafa Abdülhalik (Renda) ve Genelkurmay İkinci Başkanı Kâzım’ın (Orbay) katılımıyla oluşturulan Şark Islahat Encümeni; daha önce bölgeyi dolaşarak birer rapor hazırlayan Renda, Uybadin ve Fevzi Çakmak’ın raporlarını değerlendirerek, aşağıda ana hatlarını vereceğimiz planı hazırlıyor ve bu plan Bakanlar Kurulu’nca yürürlüğe konuyor.
İmzalar
Konuyla ilgili (çok gizli) mahreçli kararnamenin altında, 4 Mart 1925-1 Kasım 1927 Kabinesi olarak şu imzalar yer alıyor:
Türkiye Cumhurbaşkanı: Gazi Mustafa Kemal (Atatürk)
Başbakan: İsmet (İnönü)
Adalet Bakanı: Mahmut Esat (Bozkurt) İzmir
Milli Savunma Bakanı: Recep (Peker) Kütayha
Bahriye Vekili: İhsan (Eryavuz) Cebelibereket
İçişleri Bakanı: Cemil (Uybadin) Tekirdağ
Dışişleri Bakanı V.: Mahmut Esat (Bozkurt) İzmir
Maliye Bakanı: Hasan Hüsnü (Saka) Trabzon
Milli Eğitim Bakanı: Hamdullah Suphi (Tanrıöver) İstanbul
Bayındırlık Bakanı: Süleyman Sırrı -bulunamadı- İstanbul
Tarım Bakanı V.: Ali Cenani (Antep Milletvekili)
Ticaret Bakanı: Ali Cenani (Antep Milletvekili)
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı: Dr. Refik (Saydam) İstanbul
Bugünkü Türkçe’ye aktararak ve ara başlıklarla besleyerek verdiğimiz “Şark Islahat Planı” ile temelleri atılan Kürt politikasının esasları şöyledir:
Planın tamamı uygulanıncaya kadar Kürdistan’da askeri yönetim devam ettirilecektir:
1- Doğu illerinde (Kürdistan’da) yürürlüğe konan askeri yönetim, aşağıdaki programın uygulanması son buluncaya kadar devam edecektir.
Planın uygulanacağı bölgede yönetim biçimi sürekli ayrı olacaktır:
2- Türkiye, 5 Genel Müfettişlik bölgesine ayrılmıştır. 5’inci Genel Müfettişlik bölgesi şu illerden oluşmaktadır: Hakkari, Van, Muş, Bitlis, Siirt, Genç (o zaman vilayet), Diyarıbekir, Mardin, Urfa, Siverek (o zaman vilayet), Elaziz, Dersim, Malatya, Ergani (o zaman vilayet). Bayezit vilayeti ile Pülümür, Kığı ve Hınıs kazaları programın uygulanmasına kadar geçici olarak 5. Müfettişlik emrinde bulunacaktır.
Umumi Müfettiş’in görev ve yetkileri şunlardır:
* Umumi Müfettiş, ıslahat programının kesintisiz uygulanmasına memur olup, emrinde herbakanlıktan bir müfettiş ile bir askeri danışman ve ayrıca uzman heyetler vardır. Bölgedeki seyyar jandarma alayları emrindedir.
* Sıkıyönetim bölgesinin askeri amiri 7. Kolordu Komutanı olup, Sıkıyönetim Başkanı sıfatıyla Umumi Müfettiş‘e bağlıdır. (Yakın geçmişteki Olağanüstü Bölge Valisi ve Asayiş Kolordusu ilişkileri gibi... MB)
Sürekli sıkıyönetim ve
mahkemelerin Türkleştirilmesi:
3- Olağan mahkemelerde ve sıkıyönetim mahkemelerinde asker ve sivil yerli hakim (Kürt hakim MB) bulunmayacaktır. Sıkıyönetim mahkemeleri kararları, Şeyh Sait İsyanı’ndaki gibi uygulanmaya devam edecektir. (...)
4- İsyandan artakalmış olup cezalandırılamayanlar da cezalandırılacaktır.
5- Van şehri ile Midyat arasındaki hattın batısında Ermenilerden kalan araziye Türk göçmenler yerleştirilecektir. Bunun için sıkıyönetim bölgesindeki illerde bulunan Ermeni malları satılmayacak ve hatta Kürtlere kiraya bile verilmeyecektir.
6- Yugoslavya’dan gelmekte olan Türk ve Arnavutlar ile İran ve Kafkasya’dan gelecek Türkler, öncelikle Elazığ-Ergani-Diyarbakır, Elazığ-Palu-Kiğı, Palu-Muş arasındaki Murat Vadisi, Bingöl dağının doğu ve güneyi ve Hınıs, Murat vadileri, Muş Ovası, Van Gölü havzası, Diyarbakır-Garzan-Bitlis hatlarında iskân edilecektir.
Bunlardan başka Rize, Trabzon illeri ile Erzurum ilinin kuzeydoğu kazalarında yoğunlaşan halktan isteyenler, Hınıs Çayı ile Murat Vadisi’ne ve Van Gölü’nün kuzeyine yerleştirileceklerdir. (1960 Darbesi’nden sonra da benzeri öneriler içeren raporlar hazırlanmıştır. MB)
Yerleşim masrafları devletçe karşılanacak ve bu konuda her yıl bütçeye ödenek konacaktır.
7- Kürtler yerleştikleri Ermeni topraklarından çıkarılacak, eski yerlerine gönderilecek veya Batı‘da iskan edileceklerdir:
Ermeni topraklarına yerleştirilecek Türklerin, Kürtlerin saldırılarından korunması için özel önlemler alınacaktır.
(Salt 1926 yılında bölgeye 50 bin kişinin iskan edilmesi öngörülmüş ve bunun için 7 milyon TL ödenek ayrılmıştır. Bölgeyi Türkleştirmek amacıyla 10 yıl içinde Yugoslavya, Bulgaristan, Kafkasya ve Azerbaycan’dan en az 500 bin kişinin getirtilmesi planlanmıştır.)
8- İsyan dolayısıyla yapılan masrafın isyan alanındaki Kürt halkına yüklenmesi kararlaştırılmıştır. (Son zamanlarda da benzeri cezalandırmalara gidilmesinin öngörülmesi ilginçtir. MB)
Yurtseverlere sürgün, yandaşlara ödül
9- Kürt isyanını yönlendiren ve yönetenlerle bunların yakınları, yandaşları ve aşiret reislerinden hükümetin Şark’ta kalmalarını uygun görmediği kişi, aile ve gruplar, Batı’da hükümetin göstereceği yerlere gönderileceklerdir.
10- İsyan sırasında hükümete yardım edenlerle hükümetle birlikte doğrudan isyan aleyhinde hareket edenler yerlerinde kalacaklardır. (Bu uygulama, Kürt coğrafyasında neden toprak reformu yapılmadığını da açıklamaktadır. MB)
Memurluklara Türkler
11- Şark’a “mefkureli ve muktadir” Türk görevliler gönderilecek, ikinci derecedeki memurluklara bile Kürt memur atanmayacaktır. (Önemli memurluklarda bu uygulama devam etmektedir. MB)
Bölgede görev yapacak tüm görevlilere zamlı ücret ödenecektir. (Şimdiki özendirmeler gibi. Ancak şimdi Türk memurların hayatı tehlikeye girince yeniden Kürt öğretmenlerin atanmaya başlaması ve sınır boylarında Kürt kökenli askerlerin görevlendirilmesi ilginçtir. MB)
12- Özellikle sınır boylarında askeri güç arttırılacaktır.
13- Silahların Kürtlerde bulunması ve taşınması yasaklanmaktadır. Evlerinde ve üstlerinde silah bulunduranlar sıkıyönetim mahkemelerine sevkedileceklerdir.
Kürtçe konuşanlara cezalandırma
14- Malatya, Elazığ, Diyarbakır, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişkezek, Ovacık, Hısnımansur, Besni, Arga, Hekimhan, Birecik, Çermik vilayet ve kaza merkezlerinde hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kuruluşlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçe’den başka dil kullananlar, hükümet ve belediyenin emirlerine aykırı davranmakla suçlanacak ve cezalandırılacaklardır. (Bu uygulama, Lozan Antlaşması’nda kabul edilen kimi kültürel hakların, gizli bir planla gasp edilmesidir. MB)
15- Bölgede Türk Ocakları, yatılı bölge okulları ve kız okulları açılarak yöre çocuklarının eğitim yoluyla eritilmeleri öngörülmektedir. Bu konuda Dersim’e öncelik verilmesi önerilmektedir. (Okuma-yazma oranı bakımından Tunceli’nin birinci sırada yer alması, bu uygulamadan kaynaklanmaktadır. MB)
16- Dersim Kürtlerinin Sivas’ın batısındaki alanlara kaydırılması istenmektedir.
17- Fırat’ın batısındaki illerin bazı bölümlerinde dağınık biçimde yerleşmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları mutlaka yasaklanmalı ve kız okullarına öncelik verilerek kadınların Türkçe konuşmaları sağlanmalıdır.
Görkemli bina ve karakollar
18- Görkemli hükümet binaları ve jandarma karakolları yapılmalıdır. (Karakolların yeri ve konumu bugün bile zaman zaman tartışılmaktadır. MB)
19- Öncelikle askeri sevkiyata uygun yollar inşa edilmelidir. (Kürdistan’daki yolların öncelikle askeri sevkiyat, ardından da yer altı zenginliklerinin sevki için yapıldığı buradan da anlaşılmaktadır. MB)
Sevkü’l-ceyş yollarının yapımı
20- Şark şimendiferlerinin Erzincan’a, Sivas-Elazığ-Diyarbakır, Elazığ-Çapakçur-Muş, Van Gölü’ne mümkün olduğu kadar az zamanda varmasını sağlamak gerekir.
21- Karakollar mümkün mertebe savunmaya elverişli yerlerde yapılmalı ve telefon, helyesto ve telsizle donanımlı olmalıdır.
22- İstihbarata çok önem verilmelidir.
23- Özellikle sınır bölgelerine zırhlı araç verilmelidir.
24- Kolluk kuvvetleri önemli yetkilerle donatılacaktır.
Yabancı girişi yasak
25- Bölgeye yabancı (ecnebi) bir kişi ya da kuruluşun, hükümet izni olmaksızın girmesine izin verilmeyecektir. (Şimdilerde askerlik görevi yapmamış olup ülke dışında yaşayanlara da benzeri bir uygulama yapılmaktadır.MB)
26- Nüfus yazımı yapılan yerlerde en kısa zamanda Askerlik Şubeleri kurulacak ve askere alınanlar bölgenin dışına gönderileceklerdir. Askere alınan Kürt gençlerinin bir süre için “silahsız hizmetlerde” bulundurulmaları uygundur.
27- Resmi işlemlerin yürütülmesinde doğrudan halkla temas kurulmasına özen gösterilmelidir.
28- Müfettişlik bölgesindeki il taksimatı, ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenebilecektir. (Başta Tunceli örneğinde görüldüğü gibi, bu uygulamaya da zaman zaman başvurulmuştur. MB)
(Not: Söz konusu raporların ve planın asılları, Vilayetler İdaresi’nin -Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü- Birinci Şubesindeki özel dosyasında, üç numaralı gömlekte saklıdır.)
90 yıl önceki mektup...
Bu planın ortaya koyduğu gerçeklik şudur: Lozan Antlaşması ile Kürtlere verilen kimi kültürel ve sosyal haklar, 1925’te hazırlanıp gizlice yürürlüğe konan bu planla gasp edilmiştir. Öte yandan, bu planla Kürt sorunu, Kürt kimliği, çeşitli yöntemlerle yok edilerek, çözülünceye kadar “askere” havale edilmiştir. Bu nedenle de Kürdistan, Cumhuriyet dönemi boyunca hemen daima askeri yöntemlerle yönetilmeye çalışılmıştır. İşte Kürt sorununun ve dolayısıyla Türkiye demokrasisinin karşı karşıya bulunduğu çıkmazın temeli budur.
Son “Master Plan” da, 90 yıldan bu yana kan, acı ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmeyen önceki Şark Islahat Planı gibi yığınla hasara gebe bir “çıkmaz yol”dur. Çünkü şiddet kanı, kan şiddeti doğuracaktır. İşte Kürt aydınlarının “Kürd Cemiyeti” adına bundan tam 90 yıl önce, yani 1926’da, Başvekil İsmet Paşa’nın şahsında dönemin hükümetine gönderdiği can alıcı, uyarıcı “Muhtıra-Mektup”tan küçük bir alıntı:
“Eğer genç Türkiye Cumhuriyeti ve muhterem yöneticileri Türk ve Kürtlerin birarada yaşamasını gerçekten istiyor ve Kürtlüğün kuvvet ve kudretinden yararlanmayı ve Kürtlükten çok Türklüğün varlığını sağlamlaştırmayı ve en azından Kürt milletini kazanmayı hedefliyorsa, tek çözüm yolu ve ilaç; 20. yüzyıl uygarlığının ulus ve özgürlük prensiplerine saygı ve uyma ile Kürtlerin yaşam hakkını kabullenmek ve bu suretle Avrupalılara, dost ve düşmana karşı olgunluğunu ve siyasi yeterliğini göstermektir. Aksi takdirde, Kürdistan kıtası büyük bir kin ve kırgınlık yuvasına dönecektir...”
MEHMET BAYRAK