Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Maraş Katliamı şimdi metropollere taşırılmıştır

Maraş Katliamı şimdi metropollere taşırılmıştır

23 Aralık 2016, 19:24

Maraş katliamının yıldönümünde bu katliamda şehit düşenlere saygının gereği Aleviler, Kürtler ve tüm demokrasi güçleri mücadelelerini bir demokrasi cephesinde bir araya getirerek AKP-MHP faşizminin demokrasi düşmanı ve soykırımcı politikalarına karşı ortak mücadeleyi yükseltmelidirler. 

Maraş katliamının yıldönümündeyiz. Şehitleri bir daha saygı ve minnetle anıyoruz. Bu katliamın üzerinden 38 yıl geçti. Ancak bu katliamı gerçekleştiren zihniyet ve politikalar bugün daha derinleştirilmiş ve kapsamlılaştırılmış biçimde sürdürülmektedir. Maraş katliamı 12 Eylül’e giden yolu döşeyip faşist diktatörlüğün kapısını açtığı gibi, tüm Alevi Kürtlerin Maraş ve çevresi illerden göç ederek bu coğrafyayı boşaltmalarıyla sonuçlanmıştır. Avrupa’ya ve metropollere göçertilen Alevi Kürtlük bölgede can çekişir durumdadır. Aleviliğin tarih boyu en güçlü olduğu batı Fırat havzası bugün Aleviliğin mezarlığı haline getirilmiştir. Son zamanlarda köylere dönüş çok sınırlı görülse de bu, Aleviliğin doğduğu ve yaşam bulduğu coğrafyayı canlandırıp Aleviliğin yeniden ve yeniden var edildiği bir duruma getirmekten hala çok uzaktır. Çünkü köylerde yaşlılar kalmış, geri dönüşler de ağırlıklı olarak yaz aylarında tatil geçirmek düzeyinde olmaktadır. 

Türk devletinin Fırat’ın batısını Alevi Kürtlerden temizleme planlaması bugün de pratikleştirilmektedir. Adıyaman’da IŞİD gibi örgütlerin güçlendirilmesi bu amaçlıdır. IŞİD gibi örgütler güçlendirilerek Alevi Kürtler korkutulup Adıyaman’dan kaçırtılmak amaçlanmaktadır. Nitekim Adıyaman’da böyle bir endişe yaratılmış bulunmaktadır. Her geçen gün Alevi Kürtlerin metropollere yönelimi artmaktadır. Tüm bu uygulamalar Şark Islahat Planı ve bunun en önemli uygulama biçimi olan Maraş katliamından ayrı değildir. 

Sadece Adıyaman’da IŞİD gibi örgütlerin gelişmesine göz yumulmuyor; IŞİD ve El Nusra gibi çete örgütlerin içinden çıktığı toplumsal yapılar Alevi Kürtlerin bulunduğu alanların içine hançer gibi sokularak aynı amaca ulaşılmak isteniyor. Nitekim Terolar’da kurulan mülteci kampından sonra Alevi Kürtlere yönelik yaşam alanlarının daraltılması ve göçe zorlanması Maraş katliamının başka bir biçimde uygulanması olmaktadır. 

Terolar’daki kampın amacının ne olduğu baştan belliydi. Kamp yeri bilinçli seçilmişti. İlk başlarda böyle bir kampın kuruluşuna karşı belli bir direniş ortaya konulsa da daha sonra bu direnişin gevşetilmesi bölgede yaşayan Alevilerin tarih bilincinin zayıf kaldığını ortaya koymuştur. 1978’de Maraş katliamıyla gerçekleştirilen travma ve bu temelde yaşatılan irade kırılması tümden aştırılamamıştır. Hala mücadele etmeden devletten bir şey bekleme anlayışı direnişin etkisiz kalmasına yol açmıştır. Sanki Türkiye’de adalet varmış gibi mahkemelerden bir şey bekleme anlayışı, devletle karşı karşıya gelmeyelim yaklaşımı sonunda kampın kurulması ve Alevilerin yaşam alanının daralmasıyla sonuçlanmıştır. 

Demokrasi ve özgürlük mücadelesi her yerde her zaman devletle, mevcut iktidar ve zihniyetlerle bir gerilim yaşamayı ifade eder. Gerilim, çekişme ve çatışmalar olmadan demokrasinin gelişmesi mümkün değildir. Demokrasiyi devlet ve egemenler getirmezler; ezilenlerin mücadelesiyle ortaya çıkar ve gelişir. Çekişme ve çatışmalar sonucu demokratikleşme gelişir, özgürlük alanları açılır. 

Özellikle cumhuriyet tarihi boyunca “aman devletle karşı karşıya gelmeyelim” anlayışı sonunda Aleviliği toplumsal olarak bitirme noktasına getirmiştir. Direniş her zaman toplumları kendi kimliği ve kültürüne sahiplenme konusunda diri tutar, duyarlı kılar; bu da kimliğin, kültürün var oluşunu sağlar. Kimliği ve kültürü teslimiyet değil, direnişler var eder ve ayakta tutar. Bu, tarihsel olarak kanıtlanmış bir gerçekliktir. Ancak iradesi kırılmış ve teslim olmuş kesimler Alevilere başka şeyler vaaz etmektedirler. Nitekim Alevilik bu yaklaşım sonucu inanç soykırımını yaşama tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Kuşkusuz Aleviler hep direnmiştir, hep demokrasi mücadelesi yanında yer almışlardır; ancak olumsuz eğilim ve yaklaşımlar da ağacın kurdu gibi bünyeyi kemirmeyi sürdürmektedir. En son olarak CHP’li Kadıköy eski belediye başkanı  “bizim Aleviler uysaldır; bu bizim için şanstır” demesi, belirttiğimiz iradesi kırılmış teslimiyetçi eğilimlerin varlığı üzerinden söylenmiş bir ifade olmaktadır. 

Alevilerin toplu yaşadıkları yerler dağıtılarak Alevilik ortadan kaldırılmak amaçlanmaktadır. Maraş’ta bunun için katliam yapılmıştır. Dersim üzerinde sürekli baskıların canlı tutulması bu amaçlıdır. Aleviler üzerlerinde uygulanan özel savaş ve baskılar sonucu göç ettikleri metropollerde belli yerlerde toplu yaşayarak kimlik ve kültürlerini korumaya çalışmışlardır. İstanbul Okmeydanı, Gazi, Gülsuyu, 1 Mayıs Mahallesi, Ankara’da Tuzluçayır mahallesi buna örnektirler. Aleviler buralarda toplu yaşayarak kimliklerini, inançlarını ve kültürlerini koruma mücadelesi vermişlerdir. Böyle toplu yaşamayı da bir var olma mücadelesi olarak ortaya koymuşlardır. Bu nedenle mezhepçi milliyetçi soykırımcı zihniyet Alevilerin bu biçimde ortaya koydukları direnişi kırmak ve inanç soykırımını rahat yapmak için hep bu mahalleleri dağıtmayı önüne koymuştur. Böyle bir amaç ve planlamanın olduğunu yazılarımızda defalarca dile getirdik. Anlaşılıyor ki, bu alanlarda yaşayan Alevi toplumu bu yönlü tehlikeyi yeterli ciddiye alıp toplumu bu konuda eğitme ve örgütlemede yetersiz kalmıştır. Kuşkusuz belli bir duyarlılık ve örgütlenme vardır, bir direniş gösterilmektedir; ancak bunun daha fazla geliştirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır. 

Gazi, Okmeydanı, Gülsuyu ve Tuzluçayır sorunu sadece bu mahallelerin sorunu değildir. Tüm Aleviler ve tüm demokrasi güçlerinin sorunudur. Demokrasi, farklı kimliklerin varlığını koruma ve yaşatma ise, tüm demokrasi güçlerinin bu konuda yüksek duyarlılık göstermeleri gerekmektedir. Bu mahallelerin dağıtılarak Alevilerin dört bir yana savrulması planına karşı çıkılmalıdır. Bu mahallelerin dağıtılması sorunu bir kentsel dönüşüm ve şehirlerin rehabilitasyonu sorunu değildir. Kesinlikle bir inanç soykırımı uygulamasıdır. Tüm demokrasi güçleri ve Aleviler sorunu böyle görmeli, mücadelelerini de bu eksende vermelidirler. Bu mahalleleri koruma direnişi de temel bir demokrasi mücadelesidir. 

Maraş katliamıyla nasıl ki bir inanç topluluğu Avrupa ve metropollere sürülerek ortadan kaldırılmak istenmişse; metropollerde Alevi mahallelerine saldırı da Maraş katliamının ikinci aşaması olarak Alevileri gittikleri yerlerde de yok etme harekatıdır. Maraş katliamının yıldönümünde bu katliamda şehit düşenlere saygının gereği Aleviler, Kürtler ve tüm demokrasi güçleri mücadelelerini bir demokrasi cephesinde bir araya getirerek AKP-MHP faşizminin demokrasi düşmanı ve soykırımcı politikalarına karşı ortak mücadeleyi yükseltmelidirler. 

Hüseyin Ali / Politika

Bu haber 673 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..