Bu soruyu Alevi Bektaşi Federasyonu Kadın Örgütlenme Sekreteri Sevim Yalıncakoğlu sordu. Hacıbektaş Vakfı’nın yeni ekibi seçilmişti ve ekibin sosyal medyaya düşen fotoğrafları tepki çekmişti. 21 erkek ve 3 kadının olduğu fotoğraf pek çok tartışmaya yol açtı. Sonrasında Avrupa Alevi kurumlarından da benzer fotoğraflar görmeye devam ettik.
İşe Hacıbektaş Vakfı’nı eleştirmekle başlayabiliriz, ilk tepki bu oluyor; lâkin soruna daha genel bakmamız lazım.
Kadınlar neden Alevi kurumlarında görev almak için ısrarcı değiller?
Neden karar alma süreçlerinde söz sahibi olma konusunda “çekingenler?”
Sevim Ana’ya verilen cevaplarda olduğu gibi, çocukları ve “kocaları” olduğu için uygun mu değiller, yoksa Alevi erkeklerin kadınlara biçtiği rolü mü benimsiyorlar? Belki de benimsemek zorunda kalıyorlar.
Alevileri pek çok inanç toplumundan ayıran nokta kadın erkek eşitliğini kabul etmeleridir. Bununla birlikte anlatıda kadın; Ana’dır, Bacı’dır. Kadınların üzerinde, çokça anlatılan, niyaz edilen Hz. Fatma’nın kutsiyeti vardır. Hz. Fatma’dan nasıl bahsedilir peki? Hz. Muhammed’in kızı, Hz. Ali’nin eşi, hattâ “karısı”, Hz. Hüseyin’in annesi…
Oysa Ali Şeriati haklıdır; “Fatıma Fatıma’dır!” Kadın kadındır.
Alevi toplumunda yaygın söylemlerden biri Alevi kadınların Sünni kadınlardan daha özgür olduğudur. Alevi kadınlar Sünni kadınlar ile karşılaştırarak Alevi kadınların daha özgür, eşit, modern, laik olduğu iddiasında bulunulur. Bu karşılaştırma neye göre yapıldı, bilmiyorum; ancak bu iddiayı doğru olarak kabul edersek, “kötünün iyisi” olmakla neden övünelim ki? Alevi erkekler neden Alevilik inancında olduğu gibi kadın ve erkeğe bir nazarla bakmıyor?
Kadına çocukla ilgilenmesini, Cemevinde yemek ve temizlik yapmasını dayatıp ibadet halindeyken aynı mekânda olmayı lütuf saymak mıdır Aleviliğin özü ve can anlayışı?
Neden kadınlar yönetimlerde yer almıyor?
Çünkü…
Direnişiyle, onuruyla herkese örnek olan Hz. Fatma’ya yapıldığı gibi Aleviler, Alevi kadınları da belli kalıplar içerisine sıkıştırıyorlar. Sonra o kalıplardan çıkmak isteyen kadınlara da “Biz zaten Can’ız, bizi niye bölüyorsunuz” diye çıkışıyorlar; sanki Alevi kadınlar bunun aksini iddia etmiş gibi… Oysa can olmak, kadın erkek arasında cinsel ayrım olmaması demek, eşit olmak demek.
İbadet ile sınırlandırılan can olma hali, kadınlığımızı ikinci plana atmamıza müsaade etmez. Şunu çok iyi biliyorum ki Alevi kadınlar Cemevlerinin mutfağından “Bacı” olarak değil; ancak ve ancak “kadın” oldukları vakit çıkabilecekler.
Ve biz bu yolda mücadele etmeye devam edeceğiz. Fatma Ana’nın anneliği değil, YOL’undaki mücadelesidir örneğimiz.