Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Almanyada PKK yasağı tutuklamaları iki katına çıktı

Almanyada PKK yasağı tutuklamaları iki katına çıktı

30 Kasım 2016, 18:26

Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından getirilen PKK yasağı, 26 Kasım 1993’te yürürlüğe girdi. PKK’nin kuruluş yıldönümüne denk getirilen yasağa gerekçe olarak, “örgütün o yılda 59 saldırı düzenlemesi” gösterildi;

ancak başından beri yasağın Türkiye-Almanya ilişkilerine dair bir mevzuat olduğu değerlendirliyor. Yasak kararından dolayı Almanya’da, onlarca aktivist tutuklandı; yasaklanan semboller ve sloganlar bahane edilerek binlerce kişiye soruşturma açıldı. Bunun yanı sıra “defakto” bir durum da gelişti: Resmi mevzuata uygun faaliyet yürüten derneklere üye olan Kürtler, oturumlarından işlerine kadar her alanda sorunlarla karşılaştı. Ortada olan, tam bir “fişleme” ve “kriminalizasyon” çalışmasıydı.

Uzun yıllar boyunca PKK yasağı dayanak gösterilerek yargılanan Kürtler, 2010 yılının Ekim ayından bu yana Ceza Kanunu’ndaki 129b maddesinden yargılanıyor. 2011 yılından bugüne kadar da 19 Kürt siyasetçiye bu maddeye dayanılarak dava açıldı. Bu davaların bazıları görüldü, bazıları görülmeye devam ediliyor.

Sadece geçen bahardan bu yana ise 12 Kürt siyasetçiye 129b’den soruşturma/dava açıldı. Son 1 yılda tutuklanarak cezaevine konulan Kürt siyasetçi sayısı, önceki 4 yıla oranla iki katına çıktı. Avukatlar, bu radikal artışı, Almanya ile Türkiye arasında artan pazarlıklara bağlıyor.

Şu anda Almanya cezaevlerinde “PKK üyeliği/yöneticiliği” suç isnadıyla yargılanan 11 Kürt tutsak bulunuyor. (Hasan Dutar, geçtiğimiz hafta Cuma günü, cezası ertelenerek serbest bırakılmıştı.) Bunun yanı sıra Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu’nun (ATİK) 10 üyesi de “Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist” (TKP/ML) üyesi ya da yöneticisi olmak suç isnadıyla tutuklu bulunuyor. Sol Parti’nin geçtiğimiz yıl Federal Parlamento’ya verdiği soru önergesi, Türkiye ve Kürdistan kökenli birçok örgütün daha soruşturulmaya devam edildiğini ortaya çıkarmıştı. Bu bilgi, 129b maddesi gerekçe gösterilerek yapılan operasyonların önümüzdeki günlerde de devam etmesi ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Azadî Hukuk Bürosu, PKK yasağıyla kriminalize edilen Kürtlere 1996 yılından beri danışmanlık ve hukuki hizmet veriyor. Çıkardığı aylık bültenle de Alman kamuoyunu PKK yasağının yarattığı mağduriyetlere ve siyasi tutsaklara ilişkin bilgilendiren hukuk bürosunun çalışanları, insan hakları savunucularından oluşuyor. Özgürlük mücadelesi veren Kürtlere yönelik baskılara 20 yıldır tanıklık eden Monika Morres, uzun yıllardır Azadî Hukuk Bürosu’nda çalışıyor. Aynı zamanda siyaset bilimci olan Morres ile PKK yasağının hukuki boyutunu, yasaktan Kürt siyasetçilerin nasıl etkilendiğini ve Almanya-Türkiye ilişkilerinin soruşturmalara yansımasını konuştuk.

 

129b maddesi temel haklar açısından nasıl değerlendirilmeli?

 

129b maddesi, istenmeyen organizasyonları, siyasi hedefleri ve konseptleri yıldırmak için mevcut olan bir ceza hukuku aracı olarak görülmelidir. Bunun yanı sıra siyaseten etkin olan insanları susturmaya, etkin oldukları harekete yabancılaştırmaya ve toplumsal anlamda ‘cüzzamlı‘ hale getirmeye yaramaktadır. 129b maddesi çerçevesinde açılan davalar, “düşman hukuku” veya “düşünceye uygulanan ceza hukuku” (Feind- oder Gesinnungsstrafrecht) prensibiyle yürütülmektedir. Bu, yalnız bizim düşüncemiz de değil. Her halükarda bu davalarda siyasi güdü mevcuttur. Bir düşüncenin cezalandırılması, Türkiye’de de tanınan ve yaşanan bir meseledir. 

 

İleriki zamanlarda Almanya’da yaşayan Kürt ve Türk siyasetçiler için durum nasıl görünüyor? 

Bunu söylemek biraz zor. Sanırım Türk rejimi, Avrupa’ya, özellikle Almanya’ya ne kadar baskı uygularsa, Almanya’da yaşayan Türkiyeli siyasi aktivistler için o kadar zor olacak. Bu, diktatör Erdoğan rejiminin nasıl davrandığıyla ve Almanya’nın ne kadar görmezden geldiği hatta destek verdiğiyle, ödüllendirdiğiyle bağlantılı. Almanya’da Kürt ve Türklerin ‘terörist’ olarak damgalanması kesinlikle Türk rejimine bir destektir. 

 

Almanya Dışişleri Bakanı Franz-Walter Steinmeier’in Türkiye’de Türk Dışişleri Bakanı ile görüşmesinde PKK ile DAİŞ’i eşitleyen açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dışişleri Bakanı Steinmeier’in Türk mevkidaşı, Almanya’da PKK’lilerin rahatça dolaştığını ve makamların hiçbir şey yapmadıkları için suçlamada bulundu. Bunun üzerine Steinmeier, “Almanya’nın her teröriste karşı mücadele ettiğini, bunun için de DAİŞ gibi PKK’ye de karşı olduğunu” söyledi. Böylece PKK ile DAİŞ’i bir tutmuş oldu. Bu korkunç bir eşitleme.

Bu cevabı, aynı zamanda Almanya hükümetinin Türkiye ne kadar devlet terörü de yapsa, suç ortaklığına devam edeceğini gösteriyor. Açıktır ki, Türkiye ve Almanya’nın ortak ekonomik, jeostratejik ve askeri çıkarları var. Dolayısıyla 129b maddesi, iç ve dış siyasi amaçlı kullanılan bir araçtır. 

 

Peki bu şartlar içinde PKK yasağının kaldırılması ne kadar mümkün?

Almanya’nın yasakları kaldırma gibi bir adeti yoktur. Federal Hükümet de yasak ve kriminalizasyon siyasetinde bir şey değiştirmek istemediğini bir kez daha vurguladı. AZADÎ Hukuk Bürosu, 20 yıldır bu antidemokratik ve amansız siyasetin sonlandırılması için uğraşıyor. Bizler bu mücadeleyi devam ettireceğiz. 

 

Hasan Dutar’ın davasında hakim, Türk devletini eleştirdi; Dutar’a “mücadelesine saygı duyduğunu” söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hasan Dutar, savcılığın iddiasına yönelik değerlendirmeler yaptı. Ayrıca kendisinin Êzîdî olduğunu, halkının yaşadığı tarihteki ve güncel saldırıları dile getirdi; bunlar etkili oldu ve kabul gördü. 

 

Bu tutumun diğer davalara da etkisi olabilir mi?

129b davalarında bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Bedrettin Kavak’ın mahkemesinde de mahkeme, Kürtlerin Türkiye’de yaşadığı baskıyı ve insan hakları ihlallerini itiraf etti. Ama buna rağmen Kavak, yıllarca hapis yatmaya mahkum edildi. Bütün Eyalet Mahkemeleri, Kürtlerin silahli mücadeleye hakkının olmadığını, bu yüzden yargılanmaları gerektiğini düşünüyor. 

 

Son bir yılda Almanya’da PKK yargılamaları iki katına çıktı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Bakın, Kürt hareketinin kriminalize edilmesi 80’lerde başladı. Düssedorf Davaları’nı hatırlayalım: Yaklaşık 20 Kürt 129a maddesinden yargılanmıştı. 90’lı yıllarda bir değişim yapıldı ve 129. madde uyarınca Kürt aktivistlerine kriminal örgüte üye oldukları iddiasıyla soruşturma açıldı. Daha sonra bu davalar, PKK yasağına dayandırılmaya başlandı. Ekim 2010’dan itibaren ise Bundesgerichtshof’un (Almanya Federal Adalet Mahkemesi) kararıyla 129a/b maddesi PKK’ye karşı da kullanılmaya başlatıldı. Maddenin “b” bendi, biliyorsunuz, yabancı bir ülkede terör örgütü sayılan örgüt üyelerine yönelik soruşturma ve cezalandırma olanağı veriyor. 

129b maddesi, 11 Eylül 2001 bahane edilerek yasalaştırıldı. Bu da gösteriyor ki, Almanya’daki Kürt aktivistler kriminal veya terörist olarak damgalanıyor. Bu yıllarda soruşturmalar dalgalar şeklinde gelişti. Kimi zaman daha fazla, kimi zaman daha az...

Biz, “anti-terör” yasasından soruşturma açılan yaklaşık 200 dava kaydettik. 2011-2015 arası 6 Kürt siyasetçi yargılandı. Nisan 2015’ten bu yana 12 Kürt siyasetçi/aktivistin 6’sı 129a/b maddesinden yargılandı. 4 kişinin davası hala sürerken, ikisinin duruşmaları henüz başlamadı. Kalanı ise cezalandırıldı.

Bu bir yıldaki artışın nedeni neydi? Bana kalırsa, 2015’in bahar aylarından bu yana Türkiye’de Kürt siyasetçilere ve gazetecilere yönelik saldırılardan bağımsız düşünmek mümkün değil. Doğru orantılı olarak Almanya’da da baskı arttırıldı. Bizce Türkiye’deki Kürt düşmanı atmosfer, Almanya’yı da etkiledi. Yıllardır bunu söylüyoruz: Paralellik var.

 

Peki Kürtlerin duruşmaları, hukuki açıdan nasıl geçiyor?

Duruşmalar siyasi karar ve çıkarlar doğrultusunda olduğu için pek sürpriz sonuçlar aldığımızı söyleyemeyiz. Bu yargılamalar politik. Bu demektir ki, politika ve kolluk kuvvetleri bir örgütü terörist olarak tanımlıyorsa, Almanya’nın hiçbir mahkemesi başka bir karar vermez. Olabilecek tek ihtimal var: Bir mahkeme, Federal Başsavcılığı’nın talep ettiğinin altında bir ceza verebilir. Ama şunu unutmamak gerekiyor: 129a/b maddesinden yargılanan hiç kimse beraat etmedi.

Avukatlar, savunmalarında Türk-Kürt çatışmasının arkaplanını veya devletin güncel terörvari uygulamalarını anlatıyor; Kürt halkına yönelik baskılar, mahkemelerde açık bir şekilde gösteriliyor. Mahkeme, bu anlatımları dikkatle dinliyor da... Ama buna rağmen birçok dilekçe reddediliyor.

 

Nasıl dilekçeler mesela?

Birini örnek vereyim... Dilekçemizde, hangi örgütün “terör örgütü” olarak tanımlanacağına siyasi otoritenin, yani bakanlıklar ve başbakanlığın karar verdiğini belirtip itiraz etmiştik. Çünkü bu, uluslararası hukuk normlarına göre açık bir aykırılık. Ayrıca “güçler ayrılığı“ ilkesini de bir kenara atan bir uygulama. Avukatlar da bu uygulamadan vazgeçilmesini talep ediyor. Fakat buna dair bütün dilekçelerimiz reddedildi.

Almanya’nın en yüksek mahkemesi olan Federal Adalet Mahkemesi 2013-14 yıllarında savunmanın sunduğu bütün kapsamlı kanıtlara rağmen PKK’nin uluslararası hukuk açısından “silahlı mücadele veren örgüt” kategorisinde sayılamayacağına karar verdi.

İşte yerel mahkemeler de en yüksek mahkemeden gelen bu karardan sonra davaları hızla bitirebilmek, çok da uğraşmamak için hızlıca karar veriyorlar.

 

Yani “Bu davalarda kararlar önceden veriliyor” mu diyorsunuz?

Bu soruyu bir hakime sorarsanız, kesinlikle inkar eder. Fakat Kürt siyasetçilerin davalarını takip ettiğimizden bu yana -yani bu da birkaç yıllık bir süre- daha davaların başında kaç yılla yargılanacakları konusunda bahse girebilir hale geldik. Genelde de tahminlerimize yakın bir yargı kararı çıkıyor. 

 

Bir yandan Almanya hükümeti, Türkiye’de yaşananları “endişeyle karşıladığını” açıklıyor; diğer yandan ise tam da bu nedenden sürgün edilen Kürt siyasetçilerini tutsak etmeye devam ediyor. Nasıl iş bu?

Bazı mahkemeler, yargılanan Kürt siyasetçilerin on yıllarca cezaevlerinde kaldığını karar öncesi göz önünde bulunduruyor. Ama bazen de bunu, kişinin Türkiye’de de PKK adına aktif olduğunun kanıtı olarak görüyorlar. Sanık ifadesinde siyasi düşüncelerini dile getirince ve yaptıklarının arkasında durunca, olumsuz karar verme ihtimalleri yükseliyor. Yani beklenen şey, savunmalarında PKK ile mesafeli durmaları. Ben 25 yıldır Kürtlerin davalarını takip ediyorum. Bunu yapan kişi sayısı çok az. Genelde tüm tutsaklar, yaptıkları meşru işleri savunuyorlar.

Almanya hükümetin “endişe” demesi ise iki yüzlülüktür. 24 Kasım’da Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile AB müzakerelerinin dondurulmasına karar vermişti. Ardından Erdoğan yine sınır kapılarıyla tehdit edince Dışişleri Bakanı Steinmeier, AP’nin kararına katılmadıklarını söyledi. Pardon ama, Türkiye’de faşist bir rejim hakim. Bu açıklamadan anlaşılıyor ki Almanya, siyasi, ekonomik ve askeri çıkarları doğrultusunda siyasetine devam edecek. Almanya’nın “endişesi” bana ancak Türkiye’ye silah satışları durdurulursa, PKK yasağı kaldırılırsa ve otokrat Erdoğan ile suç ortaklığına son verilirse inandırıcı gelecek.

 

‘PKK davalarında’ son durum

 

Kenan BAŞTU (45)

21 Ekim 2015’te Dresden’de gözaltına alındı. 1 Eylül’de sonlanan davada 2 yıl 6 ay ceza aldı. “Bölge sorumlusu” olduğu iddia edildi. 

 

Mustafa ÇELIK (38)

12 Kasım 2015’te Bremen’de gözaltına alındı. 30 Ağustos’ta görülen davada “bölge sorumlusu” olduğu iddia edildi ve 2 yıl 6 ay ile yargılandı. 

 

Bedrettin KAVAK (58)

26 Ağustos 2015’te Bonn’da gözaltına alındı. 3 Ağustos 2016’da Hamburg’da “bölge sorumlusu” olduğu iddiasıyla 3 yılla yargılandı. Bedrettin Kavak, 22 yıl Türk cezaevlerinde kalmıştı. 

 

Mehmet DEMIR (47)

29 Ağustos 2014’te Berlin’de gözaltına alındı. 28 Ağustos 2015’te Hamburg’da görülen davasında farklı sektörlerde yönetici olduğu iddiasıyla 3 yılla yargılandı. Mehmet Demir, 17 Mart 2016’dan beri Bremen Cezaevi’nde kalıyor. 

 

Ali ÖZEL (48)

12 Şubat 2015’te Villingen-Schwenningen’de gözaltına alındı. 13 Ekim’de PKK kadrosu olarak bölge sorumluluğu yaptığı gerekçesiyle 3 yıl 6 ay ile yargılandı. 

 

Ahmet ÇELIK (51)

19 Temmuz 2015’te Siegen’de gözaltına alındı. Mahkemesi 12 Mayıs 2016’da başladı. Davası Düsseldorf’ta devam ediyor. Davaları 6-7/13/15/20-21 Aralık’ta görülecek.

 

Muhlis KAYA (46)

16 Şubat 2016’da Düsseldorf’ta gözaltına alındı. Kaya’nın şu sıralar her Salı ve Perşembe günleri davası görülüyor. Kaya, PKK’nin farklı çalışmalarında yer almakla suçlanıyor. 

 

Ali Hıdır DOĞAN (51)

25 Nisan 2016’da Bremen’de gözaltına alındı. Davası Salı ve Cuma günleri görülüyor. Doğan’ın “bölge sorumlusu” olduğu iddia ediliyor. 

 

Cem AYDIN (37)

26 Nisan 2015’te gözaltına alındı. Davası 12 Aralık’ta Almanya’nın başkenti Berlin’de başlayacak. 

 

Zeki EROĞLU (36)

13 Nisan 2016’da İsveç’in başkenti Stockholm havaalanında gözaltına alındı. Davası henüz başlamadı. Eroğlu “bölge sorumluluğu” ile suçlanıyor. 

 

Cihan Ilıman (23)

1 Mayıs 2016’da İsveç’in başkenti Stockholm’de gözaltına alındı. Ilıman’ın davası henüz açılmadı. 

 

Mektup adresleri...

 

129b maddesi dayanak gösterilerek yargılanan 23 tutsağın isimleri ve adres bilgileri şöyle:

 

PKK dava tutsakları

Cem AYDIN,

JVA Moabit

Alt-Moabit 12A

10559 Berlin

 

Kenan BAŞTU

JVA Celle

Trift 14

29221 Celle

 

Ahmet ÇELIK

JVA Köln

Rochusstraße 350

50827 Köln

 

Mustafa ÇELIK

JVA Sehnde

Schnedebruch 8

31319 Sehnde

 

Mehmet DEMIR

JVA Bremen

Am Fuchsberg 3

28239 Bremen

 

Ali Hıdır DOĞAN

JVA Berlin-Moabit

Alt-Moabit 12A

10559 Berlin

 

Zeki EROĞLU

JVA Schwäbisch-Hall

Kolpingstr. 1 

74523 Schwaebisch Hall

 

Cihan Iliman, 

JVA Stuttgart

Asperger Str. 60

70439 Stuttgart

 

Bedrettin KAVAK

Justizbehörde

Untersuchungshaftanstalt

Holstenglacis 3

20355  Hamburg

 

Muhlis KAYA

JVA Stuttgart

Aspergerstr. 60

70439 Stuttgart-Stammheim

 

Ali ÖZEL

JVA Stuttgart

Aspergerstr. 60

70439 Stuttgart-Stammheim

 

 

TKP/ML dava tutsakları

Sami SOLMAZ

JVA München

Stadelheimer Straße 12

81549 München

 

Deniz PEKTAS

JVA München

Stadelheimer Straße 12

81549 München

 

Mehmet YESILCALI

JVA München

Stadelheimer Straße 12

81549 München

 

Seyit Ali UGUR

JVA Augsburg

Karmalitengasse 12

86152 Augsburg

 

Musa DEMIR

JVA Landshut

Berggrub 55

84036 Landshut

 

Erhan AKTÜRK

JVA Landshut

Berggrub 55

84036 Landshut

 

Sinan AYDIN

JVA Augsburg

Abteistrasse 10

86687 Kaisheim

 

D. Banu BÜYÜKAVCI

JVA München

Frauenanstalt

Schwarzenbergstrasse 14

81549 München

 

Müslüm ELMA

JVA München

Stadelheimer Straße 12

81549 München

 

Haydar BERN

JVA München

Stadelheimer Straße 12

81549 München

 

DHKP-C dava tutsakları

Şadi Naci ÖZBOLAT

JVA Bochum

Krümmede 3

44791 Bochum

 

Gülaferit ÜNSAL

JVA für Frauen

Alfredstr. 11

10365 Berlin - Lichtenberg

 

DÎLAN KARACADAĞ / HABER MERKEZİ

Politika

Bu haber 805 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Boksör İsmail Özen, Almanya’da spor, medya ve iş dünyasında tanınan bir isi..