BASINA VE KAMOYUNA...
Seyit Rıza ve arkadaşlarının alelacele ve düzmece bir yargılamayla 15 Kasım 1937’de idam edilişlerinin 79. yıl dönümünde, Dersim’in iradesi bir kez daha boğdurulmak isteniyor.
15 Kasım günü, birçok kentte 37-38 Katliamlarında yaşamını yitirenleri anan Dersimliler, 16 Kasım sabahı, Dersim’deki gözaltı operasyonları ile uyandı.
Erken saatlerde evlere yapılan baskınlarda, başta Dersim Belediyesi Eşbaşkanları Nurhayat Altun ve Mehmet Ali Bul olmak üzere Belediye Meclis Üyesi Cemile Ataş, HDP PM Üyesi Ali Ekber Kaya, Emek Partisi İl Başkanı Mustafa Taşkale, HDP İl Başkanı Aslan Çağ, DBP İl Eş başkanı Murat Polat, HDP İl Yöneticileri Hüseyin Dağdeviren ve Yaşar Ağın, ESP Üyesi Hakan Kavut, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Dersim Şube Başkanı Şükran Yılmaz, KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası Dersim Temsilcisi Musa Kılıç gözaltına alındı.
İlerleyen saatlerde gözaltılara, bir önceki dönem Dersim Belediye Başkanlığı yapan ve 7 Haziran’da Dersim’den Milletvekili Seçilen HDP MYK üyesi Edibe Şahin de dahil edildi. İstanbul’daki evinde gözaltına alınan Şahin, aynı gün Dersim’e götürüldü.
17 Kasım sabahında ise gözaltına alınanlar hakkında alelacele tutuklama kararı verilerek cezaevine gönderildi.
Peki neden?
Dersimlileri sarsan bu jet kararın nedeni birkaç saat sonra anlaşıldı. İçişleri Bakanlığı, Dersim Belediyesi’ne Vali Yardımcısını Kayyum olarak atadığını duyurdu.
Belediye Eş Başkanları, belediye meclis üyeleri, parti başkanları STK temsilcilerinin tutuklanmaları demokrasi adına kabul edilebilir değildir.
Demokratik siyasete ve demokratik muhalefete yönelik bu saldırılar bize şunu gösteriyor: Saray ve hükümet, demokratik siyasi kazanımları gasp etmeyi, oluşmuş bütün kurum ve kuruluşlarımızı tasfiye etmeyi hedeflemektedir.
Artık, sadece oy vermiş olan binlerce vatandaşımızın siyasi iradesi değil, demokrasi, özgürlük, eşitlik, emek, kadın özgürlüğü ve adalet mücadelesini sürdüren, milyonlarca yurttaşımız hedeftedir.
İlk adım, 7 Haziran seçimlerinin yok sayılmasıyla başladı. Onu milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması izledi. 15 Temmuz Darbe Girişimi, atılacak diğer adımlar için bulunmaz bir fırsat sayıldı. 14 yıldır, ülkeyi yöneten Saray ve AKP iktidarı, OHAL ve KHK’lerle kendi darbesini yürürlüğe koydu. TBMM’yi fiilen devre dışı bırakarak, önce halkın iradesini işlevsizleştirdi, ardından da yerelin iradesini yok sayıp Türkiye’de “Kayyım Cumhuriyeti” uygulaması başlattı.
“Türk tipi başkanlık rejimi”ne ulaşma ısrarı yüzünden Türkiye, son 1,5 yılda büyük bir yangın yerine çevrildi.
Binlerce insanın ölmesine, yaralanmasına, evinden barkından olmasına, işsiz kalmasına sebep oldu; toplumda kutuplaşmanın büyümesine yol açıldı. AKP iktidarının “Özgürlük” yerine “Güvenlik” tercihi nedeniyle Türkiye, kimsenin kendisini güvende hissetmediği bir ülke haline geldi. Bir kez daha vurguluyoruz ki, “Türk tipi başkanlık” adı altında topluma sunulan ‘tek adam yönetimi’ faşizm demektir; savaş, baskı, huzursuzluk ve zulüm demektir.
Demokrasi, emek ve barış güçlerine, baskılarından ve adaletsizliklerinden bunalan vicdan sahibi tüm yurttaşlarımıza, sesleniyoruz: Çağrımız sadece gözaltına alınanlarla dayanışma çağrısı değildir. Özgürlük, eşitlik, demokrasi, laiklik ve adalet için çaba harcayanlara, bu özlemler için bedel ödeyenlere birlikte mücadele çağrısıdır.
1938 Dersim soykırımını lanetlediğimiz bu günlerde, tanık olduğumuz gelişmeler, devlet zihniyetinde bir şeyin değişmediğini de göstermektedir. Dersim kurumları olarak, bu gidişe sessiz kalmayacağız.
Demokrasi yanlısı, barışsever, hak ve hukuktan yana, emeğe ve özgürlüklere değer veren herkese düşen, OHAL’in, hukuk dışılığın ve tekçiliğin dayatılmasına karşı el ele vermek ve birlikte mücadele etmektir. Gün demokrasiyi kazanmak için birlik günüdür.
Baskılarla, yasaklarla toplumu sindireceğini düşünenlere yanıldıklarını göstermemiz, demokrasi güçleri olarak en acil görevimizdir.
Eş başkanlar başta olmak üzere tutuklananlar derhal serbest bırakılmalı; demokratik hak ve özgürlüklere, halkın iradesine ve hukuka saygı gösterilmelidir!
DERSİM KURUMLARI PLATFORMU