Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa Birliği ve Amerika’ya karşı yeni bir öneriyle ortaya çıktı. Erdoğan şöyle dedi: “‘Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği’dememeli. Benim kanaatim bu. Yani, bazıları eleştiriyor olabilir ama, ben de kendi kanaatimi söylüyorum. Mesela,‘Şangay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın?’diyorum. Bunu sayın Putin’e olsun, Nazarbayev’e olsun, şu anda Şanghay Beşlisi’nin içerisinde olanlara da söyledim. Başlangıçta beş ülkenin kurduğu Şangay İşbirliği Örgütü’ne daha sonra Özbekistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler de dahil oldu. İran da girmek istiyor. Sayın Putin,‘Bunu değerlendiriyoruz’gibi bir ifade de kullandı. Temenni ederim ki orada olumlu bir gelişme olması halinde, yani Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum.”
Erdoğan feci yalpalıyor, yalpalarken de, Türkiye’yi bir milim ileri taşıyamayacak Türk milliyetçilerinin ve dincilerinin kıl payı oylarına dayanarak dünyayla oynamaya çalışıyor. Eceli gelen liderlerin klasik özelliğidir bu; bir Amerika ile bir Rusya ile çalışırlar. Bunun en seçkin örneği Saddam’dı. Ancak Türkiye bir Irak değil; zaman da Saddam’ın zamanı değil.
Defalarca belirttim; bir kez daha belirtip geçeyim: Bir ülkeyi ayakta tutacak olan liderlerin ve siyasilerin yüksek perdeden demeçleri değil, hukuktur. Demokratik ve her kesime eşit saygılı bir hukuku olmayan bir devletin ve sistemin bu çağda ayakta kalması mümkün değildir. Kendi ayakları üzerinde duran Kuzey Kore ve İran rejimleri bir süre daha ayakta kalabilir. Ancak NATO’nun üyesi ve Avrupa Birliği’nin aday ülkesi Türkiye bunu yapamaz. Hem o fırsatı vermezler; hem Türkiye Erdoğan’dan daha fazla Amerika ve Avrupa’ya aittir. Ekonomik, siyasi ve askeri ilişkileri gereği buralara aittir.
Bunun dışında Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi; bir şekilde devam eden Üçüncü Dünya savaşında Türk yönetimi çıbanın başıdır. Sınırlı sürdürülen Üçüncü Dünya Savaşı radikal İslam’a karşı alan hakimiyeti şeklinde sürüyor. Radikal İslam’ın en büyük destekçisi Erdoğan ve rejimidir. Kaypak Rus siyaseti, uçakları düşürüldüğünde Birleşimiş Milletler’e Erdoğan ve çetesinin IŞİD’i desteklediğine dair onlarca kanıt sundu. Erdoğan tehlikenin geleceği yeri gördü, Rus ayağına kapandı ve o belgelerin kendisini yargılamasının ertelenmesini sağladı. Kaypak Rus siyasetinin şefi, yere kapanmış Erdoğan’ı ense yakasından tutup kaldırarak, Türkiye’nin ısrarla vurmak istediği YPG mevzilerini işaret etti. Şimdilik bir iki defaya mahsus bu oldu, ama girdiği 13 savaşın 13’ünü de kaybettiği Ruslara karşı Türklerin; Rusların da Türklere karşı büyük güvensizlikleri var. Ayrıca NATO Ruslara karşı kurulmuş bir askeri ittifaktır ve Türkiye onun üyesidir.
Türk devleti Erdoğan’la birlikte ağır ve kişiliksiz bir kimlik dökülmesi yaşıyor. Bugün Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve hukuki manzarasını resmetmeye kalkasanız ortaya hiç bir resim çıkmaz. Sistemsizliği, çeteciliği, soygun, talan ve nefreti sistem haline getirmeye çalışan bir manyaklıktan söz ediyoruz.
Bazı arkadaşlar Türk muhalefetinin Erdoğan’a bir şey yapamayacağı görüşündeler. Tabii muhalefetten ne anlaşıldığı önemli. Muhalefeti sokak yürüyüşü olarak algılayanlara ancak şunu söyleyebilirim. Yürüme enflasyonunun olduğu Türkiye’de yürüyüşlerle iktidarın teli bile yerinden kıpırdatılamaz. Ancak Türklerin bin yıldır becerdikleri iktidar kurup dağıtma özelliklerine iyi bakmak lazım. Selçuklulardan, hatta ötesinden başlayarak Türkler zamanı geldiğinde padişahları ve hanları ayakları altına alırlar. Binzanstan da devraldıkları entrikalarla Osmanlı’da ne padişahlar indirip ne padişahlar tahta çıkardılar. Türkiye cumhuriyetinde de sürdü bu. Altmışlı yıllarda sadece başbakan Menderes’i değil, darbecileri de idam ettiler.
Erdoğan’ın en korktuğu hareket, darbeciliktir. Ordudan korkuyor. 15 Temmuz’daki darbe girişimi bir senaryo idi. Bu senaryo aracılığıyla kendine bağlı ve bir kısım da darbeye karşı olan kitleleri sokaklara döktü, ancak Türk ordusu mekezi olarak darbeye kalkarsa, Amerika ve Avrupa alttan destek veririrse, Erdoğan evinden bile dışarı çıkamaz.
Dört kuvvet komutanı ve Genel Kurmay Başkanı bir araya gelip, darbe yaptıklarını ve ülke yönetimine el koyduklarını açıkladıklarında, çok kısmi tepkileri ordu bir kaç saat içinde bastırır, Türkiye Sisi’li bir Mısır olur çıkar.
Böyle bir şey olur mu bilmiyorum, ancak Amerikalı bir generalin Ankara’da göreve başladığını gazetelerde okudum.
Erdoğan’ın kaderini IŞİD’in kuşatılıp yok edilmesi çok yakından belirleyecek. IŞİD tümüyle yenilgiye uğratıldı zaman, sahi Amerika ve Avrupa için Erdoğan’ın İslamcı poltikasının ne değeri olacak? Erdoğan poltikalarının Türkiye halkı için ne değeri kalacak? Siyasal Hıristiyanlıkla yüz yıl önce hesaplaşıp, din dosyasını kapatan Amerika ve Avrupa Siyasal İslam’la hesaplaşmakta kararlı. Siyasal İslam’a önceleri uluslararası çelişkilerden dolayı çıkarları için destek veriyorlardı, ancak şimdi Siyasal islam’ın IŞİD’le birlikte piyasa değeri kalmadı.
Bu nedenle Erdoğan ve çetesinin Amerika, Rusya ve Avrupa’ya pazarlayabileceği bir Ilımlı İslam projesi yok. İslam adına iktidara gelenler, ulusal ve toplumsal hukuk oluşturamadılar. Esasında Demokrasi ve Siyasal İslam bir arada olmuyor. Siyasal İslam’dan demokrasi çıkmıyor. İslam’a dayanarak topluma demokrasi dersi verenlerin bir inandırıcılığı bulunmuyor. Her kim ki, dine dayanarak siyaset yapıyorsa, o kişinin niyeti ve argümanları çürüktür. 1500-2000 yıl öncenin dinsel dayanaklarıyla hiç bir sorun çözülemez.
Dikkat ederseniz ben kimsenin inancını konuşmuyorum. Bir kişi Müslüman olur, namazında niyazında olur, ancak dünyevi siyaset işlerine dini karıştırmaz, bu kişi demokrattır. Madem Tanrı herkesin Tanrısıdır, bir grubun herkesin Tanrısına yasalanarak siyaset yapması hilekarlıktır. Kürt halkı dinin Siyasallaştırılmasını ısrarla reddetmelidir. Batılıların Kürtlerle çalışmak istemesinin temel nedeni de budur. Siyaset işlerinde dinle araya mesafe koymalarındandır.
Erdoğan ve çetesinin hakim olduğu Türkiye şu anda gericilik ve kural tanımaz dinsel terörizm üreten bir merkez üs konumundadır. Çıbanın başıdır. Ortadoğu gericiliğinin ve Ortadoğu tıkanıklığının merkezidir. İpini koparmış bir halde oradan oraya savrulan Erdoğan’ı Avrupa ve Amerika ekşi bir gülümsemeyle izliyor. Suriye sorunu varken radikal kararlarla Türkiye’yi kötü durumda bırakmak istemiyorlar. Hala ayakta tutmaya çalışıyorlar. Erdoğan bu alttan almaları bir zayıflık olarak algılıyor ve kabadayılanıyor.
Ancak yolun sonuna geliniyor yavaş yavaş. İçimdeki bir his, eğer ülkesi içinde bir kazaya uğramazsa Trump’un Erdoğan’ı hedef alıp aşağı indirmek için iktidara geldiğini söylüyor.
Saddam’ı Bush indirmişti. Obama Suriye savaşını başlattı ve bir noktaya getirdi.
Savaşsız yapamayacak olan Trump’un önünde Türkiye’den daha bir yakın hedef varsa bana siz gösterin.
Ben hislerime güvenirim.
Hasan Bildirici / Rojevakurdistan