Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Cumartesi Anneleri: Adalet ve barışa dayanan bir devlet istiyoruz

Cumartesi Anneleri: Adalet ve barışa dayanan bir devlet istiyoruz

12 Kasım 2016, 21:00

Derneklerin kapatılmasını, insan haklarının ihlal edilmesini kınayan Cumartesi Anneleri, "Adalete, barışa ve insan haklarına dayanan bir devlet istiyoruz" dedi, ne olursa olsun bunun için mücadele edeceklerini vurguladı.

İSTANBUL- Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı'nda 607. buluşmalarını gerçekleştirdi. Kapatılan 370 dernek arasında kayıplar mücadelesine destek veren ve üye oldukları derneklerin olduklarını belirten kayıp yakınları, kararı kınadı, "Diz çökmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, mücadele edeceğiz" dedi.

 

YILDIZ: SADECE İNSANLARIN ÖLDÜRÜLMEDİĞİ BİR ÜLKE İSTİYORUZ

 

İlk olarak Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız söz aldı. "Bugüne kadar devlet kapılarına gittik, yüzümüze kapattılar. Bir araya geldiğimiz derneklerimizi de kapatarak, bütün kapılarımızı kapatmak istiyorlar" diyen Yıldız, AKP'nin başarısız olan darbe karşısında "sen bunu eksik yaptın, ben tamamlayayım" diyerek, topluma zulmettiğini söyledi. 80'li yıllardan beri bu ülkede zulmün yaşandığını hatırlatan Yıldız, "O gün zulmedenlerle senin aranda ne fark var. Katliamların emrini sen veriyorsun, öldürüyorsun, demokrasi istiyoruz diye hesabını biz vereceğiz, öylemi?" dedi.

Milletvekillerinin "ifade vermediler" yalanı ile tutuklandığını hatırlatan Yıldız, "Kime ifade vereceğiz. Hakimlere mi, savcılara mı, Saray'a mı?" diye sordu, adaletsizliğe dikkat çekti. Hanife Yıldız, sadece insanların katledilmediği bir ülke istediklerini vurguladı, bunun için mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.

Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun, bu hafta insan hakları savunucusu olarak konuştu. 80'li yıllarda OHAL'e, kayıplara karşı mücadele verdiklerini hatırlatan Tosun, AKP'nin "halkı etkilemeyecek" iddiasıyla ilan ettiği OHAL'in tüm toplumu etkilediğini söyledi. Tosun, derneklerin de kapatılmasını da kınadı.

 

KARAKOÇ: ER YA DA GEÇ YAPTIKLARINIZIN HESABINI VERECEKSİNİZ

 

Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç, AKP'nin cemaatle birlikte tüm yolsuzluk ve hukuksuzlukları yaptığını bugün ise bunun faturasını halka ödettiğini söyledi. Karakoç, "Sizin önünüzde diz çöken de sizin gibi olsun. Sizin önünüzde boyun eğen de sizin gibi olsun. Yalvarmayacağız. Her yerde haykıracağız. Siz de er ya da geçe yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz" dedi.

 

KERESTECİOĞLU: BUNLARIN DA MİYADI DOLACAK

 

HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, bir süredir toplumun yalanlarla yönetildiğini belirtti. ÇHD ve adalet için mücadele eden avukatların kurdukları derneklerin kapatılmasını kınayan Kerestecioğlu, şöyle devam etti: "80'lerde, '90'larda, 28 Şubat'larda ve daha sonrasında da, şimdi, darbe girişiminden sonra da kim, nerede işkence gördüyse, kim, nerede mağdur olduysa onların yanında olan insanlardı. Avukatlar bu ülkede bunun için var. İşte bunun için susturmak istiyorlar. Bunun için karşımızda şu anda doğru dürüst durabilecek, basın bırakmadılar. Neden? Çünkü kendileri korkuyorlar. Zannetmeyin ki, burada olan iki polis, orada olan üç asker ertesi gün işlerinin başında olacaklar. Onların da güvencesi yok, onlar da akıllarını başlarına alsınlar. Kimsenin güvencesinin olmadığı bir ülkede aslında iktidar korkuyordur, Saray korkuyordur."

Saray'ın kendi korkularını kapatmak için yalanlar söylediğini ifade eden Kerestecioğlu, milletvekillerinin "ifade vermedikleri" iddiasıyla tutuklanmasının da yalan olduğunu vurguladı, haklarında fezleke dahi açılmamış milletvekillerinin şu an tutuklu olduğunu söyledi. Fezlekelerin en demokratik hak olan basın açıklamalarından düzenlendiğine dikkat çeken Kerestecioğlu, "Toplantı, gösteri haktır. Barışı istemek, düşünceyi ifade etmek haktır. Bunlar bir gün herkesin ihtiyaç duyacağı şeylerdir. Hukuk da haktır, avukatlara da ihtiyaç duyacaksınız. Unutmayın, her şeyin bir miyadı var. Bunların da miyadı gelecek, bunlarında zulmü bitecek ve bizler daha özgür günlere hep birlikte kavuşacağız" şeklinde konuştu.

 

YAĞIZAY VE TÜM KAYIPLAR İÇİN ADALET İSTİYORUZ'

 

Basın açıklamasını Rezzan Karaman, "OHAL bahanesi ile çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen Türkiye'nin geldiği nokta; ifade ve basın özgürlüğünün yok edildiği, gösteri hakkının yasaklandığı, demokratik siyasetin devre dışı bırakıldığı, hukuksuz bir şekilde dernek çalışmalarının durdurularak mühürlendiği, yeni çatışma alanlarının tetiklendiği kaos ortamı oldu" dedi.

Gücünü baskı ve zulüm vasıtası haline getirmiş bir iktidarla karşı karşıya olduklarını belirten Karaman, bu iktidarın bütün muhalifleri hapsedilebilecek, Hakkari'de olduğu gibi kendisine oy vermeyen halkın bütün temsilcilerini tutuklayarak illeri vekilsiz bırakabilecek, kendi propagandasını yapmayan muhalif televizyon ve gazeteleri kapatabilecek bir hukuksuzluğa dayandığını söyledi. Kayıp yakınları olarak, "Adalete, barışa ve insan haklarına dayanan bir devlet istiyoruz" diyen Karaman, bunun için mücadele etmeye devam edeceklerinin vurguladı.

Karaman, 21 yıl önce kaybedilen Abdullatif Yağızay'ın hikayesini hatırlattı. Yağızay'ın, İsmail Hakkı Karadayı'nın Genelkurmay Başkanı, Teoman Koman'ın Jandarma Genel Komutanı, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olduğu, Tansu Çiller Başbakanlığındaki 51. Hükümet'in görevde olduğu, Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürü, Ünal Erkan'ın ise OHAL valisi olduğu dönemde kaybedildiğini hatırlattan Karaman, "Abdullatif Yağızay'ın kaybedilmesinden onlar sorumludur. Adli makamları Abdullatif Yağızay dosyasında her türlü etkiden uzak, vicdani hukuk anlayışıyla uyum içinde bağımsız olarak yargısal işlevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz" dedi.

 

NE OLMUŞTU?

 

34 yaşındaki Abdullatif Yağızay eşi ve 7 çocuğuyla birlikte, ağır baskılar nedeniyle Nusaybine bağlı Kurke Köyü'nden ilçe merkezine göç etmek zorunda kaldı. Gündelik işlerce çalışan Yağızay, 18 Kasım 1995'te komşusu için çalışırken sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Ailesi, Nusaybin Emniyet Müdürlüğü'ne başvurdu. Önce gözaltına alındığı reddedildi ancak ısrar üzerine Abdullatif Yağızay'ın Mardin İl Jandarma Komutanlığı'na götürüldüğü söylendi. Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı ise ailenin başvurusuna, Yağızay'ın gözaltına alındıktan 3 gün sonra serbest bırakıldığı cevabını verdi. Abdullatif Yağızay'dan haber alınamaması üzerine tekrar savcılığa başvuran ailenin dilekçesi işleme konmadan iade edildi. Olayla ilgili soruşturma açılmadı. Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. 21 yıldır Abdullatif Yağızay'ın akıbetini açığa çıkartmayı ve faillerini cezalandırmayı hedefleyen etkin bir soruşturma yürütülmedi.

Bu haber 572 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Boksör İsmail Özen, Almanya’da spor, medya ve iş dünyasında tanınan bir isi..