M. Kemal, 1919’dan 1923 yılına kadar Kürt aşiret ve dini liderlere gönderdiği çok sayıdaki mektup ve telgraflarında Kürtler ve Türkler arasındaki “dini, milli, tarihi dostluktan ve dayanışmadan” söz etti.... Bu mektuplarda Milli Mücadele’nin esas olarak “Halifeliğin ve saltanatın korunması” için yapıldığını vurgulayan M. Kemal, kimi zamanda Kürtler için “kültürel özerklik ve merkezi idareye daha az bağımlılık” gibi vaatlerde bulundu. Böylelikle Kürt aydınların ve aşiret reislerinin önemli bir kesimini kendi yanına çekmeyi başaran M. Kemal, kendi konumunu sağlamlaştırdıkça Kürtleri hayal kırıklığına uğratan kararlar almaya ve Sevr sürecinde Ermenistan sorununun ortadan kaldırılmasından sonra da, Kürtlerden uzaklaşmaya başladı...
Kürtler, bu süreçte kendilerinin kullanıldıklarını anladıkça Kemalist harekete karşı Kürt milletvekillerinin Büyük Millet Meclisi’nde hükümete karşı seslerini yükseltmelerinden, isyan ya da sivil itaatsizlik biçimlerine kadar çeşitli tepkiler gösterdiler. Bu dönemde ortaya çıkan Kürt ulusal tepkilerinden biri ve belki de en önemlisi Koçgiri İsyanı’ydı. 6 Mart 1921-17 Haziran 1921 arasında gerçekleşen cumhuriyet döneminin bu ilk isyanı, daha sonraki süreçte devam eden Genç, Ağrı ve Dersim Kürt isyanları geleneğinin başlangıç aşaması olması bakımından önemliydi.
Koçgiri İsyanı’nın zamanlaması ve amacı konusunda farklı tespitler yapılmakla birlikte, konuyla ilgili yazarların büyük bölümü isyana neden olan olayların 1920 Temmuz’unda Sevr Antlaşması’nın imzalanmasından sonra gelişen Kürt ulusal taleplerinin ekim ve kasım aylarında somut eylemlere dönüşmesiyle başladığı ve yaklaşık bir buçuk yıla yayılan olaylar zincirinin isyana dönüştüğü konusunda hemfikirdir. İsyanla ilgili hazırlanan BMM Tahkik Heyeti’nin raporu da bu yorumları destekler niteliktedir. Ayrıca isyan sırasında yayınlanan askeri ve sivil genelgeler, hükümet kararları ve uygulamaları, isyanın boyutunu, Meclis’in ve hükümetin tutumunu göstermektedir.
İsyanla ilgili belgelerden en önemlisi, 11 Mart 1921 tarihinde bölgedeki aşiret reislerinin BMM’ne gönderdikleri ve isyancıların hedefini özetleyen bir dilekçe şöyleydi:
“Ankara Büyük Millet Meclisi Riyaseti’ne,
“Nefsi Zara hariç olmak üzere ekseriyet azimesi (ezici çoğunluğu) Kürtlerle meskun olan Koçgiri kazası ile Divriği, Refaiye, Kuruçay ve Kemah kazalarının mümtaz bir vilayet haline ifrag (şekil vermek) ve teşkili ile yerli Kürtlerden bir valinin tayininin, memur adliye ve mülkiyenin gene vazifeleri başında kalmasını arzederiz. Koçgiri Aşireti Reisi, Muhamet ve Taki, Sadattan Alişen, Dersim Aşiretleri Reislerinden, Mustafa, Seyithan, Muhamet Munzur.”
Hükümet 12 Mart 1921’de Elazığ, Erzincan, Sivas, Divriği ve Zara’da sıkıyönetim ilan ederek isyanı bastırma işini Merkez Ordu Komutanlığı’na verdi. O sırada Karadeniz’de Topal Osman ile birlikte “Rum Pontus Olaylarını” bastırmakla görevli olan Nurettin (Sakallı) Paşa’yı da olağanüstü yetkiyle Merkez Ordu Komutanlığı’na getirdi. Nurettin Paşa’nın askeri birliklere yazılı ilk talimatı “Koçgiri Aşireti’ni bir daha başkaldırmayacak hale sokmak yahut bu aşireti şimdiye kadar, yaşadığı alandan parça parça uzaklaştırıp, dağıtmak gerekecektir” şeklinde olmuştu. Topal Osman’da kendisine görev verilmesinin hemen ardından yaptığı açıklamada “Zo (Ermeni) diyenleri temizledik. Lo (Kürtler) diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim” demişti. 10 Nisan’da saldırıya geçen Nurettin Paşa’nın emrindeki askeri birlikler ile Topal Osman’ın milislerinin bölgede uyguladıkları baskı, terör, katliam ve talanla ilgili olarak BMM’de şiddetli tartışmalar yapıldı. Meclis’in 3 Ekim 1921 günlü bileşiminde Erzincan milletvekili Fevzi Bey ve arkadaşlarının verdiği 107 imzalı önerge gizli oturumda görüşüldü. Uzun ve gergin tartışmaların ardından mecliste milletvekilleri Yusuf Hasan Paşa, Hakkı Hami Bey, Ragıp Bey ve Hulusi Bey’in yer aldığı “Koçgiri Tahkik ve Dersim Tahkik Heyeti” oluşturuldu. Bölgeye giderek gerekeli incelemeler yapan Heyet hazırladığı raporunu BMM’ne sundu. Rapor üzerinde yapılan görüşmelerden sonra 4 Kasım 1921’de Koçgiri İsyanı’na katılanlar hakkında kapsamlı bir af ilan edildi ve o ana kadar verilmiş cezalar da ertelendi. Nurettin Paşa görevini kötüye kullandığı için Merkez Ordusu Komutanlığı’ndan alındı. İsyanın önderi olarak gösterilen Haydar ve Alişan Beyler de, Ankara ve İstanbul’da ikamet zorunluluğu ile bölgeden uzaklaştırıldı.
(Bu yazı 'Demokratik Aleviler Federasyonu' (FEDA) sahifesinden alınmıştır.)