Kandil, bugünün dünya da var olan pek çok devletten daha fazla tanınmış bir politik merkez. Medya Savunma Alanları sınırları içinde yer alan Kandil’in ünü içinde bulunduğu sınırları çoktan aşmış ve başkent düzeyinde itibar görüyor. Bunun nedeni Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu bölgelerde de üstlenmesi, etkin güç olması ve Ortadoğu’da aktör olmasıdır. Ortadoğu’da hangi devlet ve güç olursa olsun adım attığında mutlaka Kandil’i ve dolayısıyla PKK’yi hesaba katması gerekiyor. Türkiye ise bu gücü kırmak için bütün siyasi, askeri, diplomatik ve ekonomik gücünü Kürtlere karşı kullanıyor.
Irak, Suriye, Rojava, Kuzey Kürdistan’da süren savaş son olarak Musul operasyonuyla birlikte dünyanın önemli merkezleri ve uluslararası medya gözlerini yeniden Kandil’e çevirdi. Böyle bir zamanda Medya Savunma Alanları’nda KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat yoğun iş temposu içinde zaman ayırıp Yeni Özgür Politika’nın sorularını yanıtladı.
Türkiye Irak, Güney Kürdistan ve Musul’da nasıl bir siyaset izliyor, ne yapmak istiyor?
* Irak’ta yayılmacı, işgalci ve mezhepçi bir politika yürütüyor,
* Halkların barış içinde bir arada yaşamasını istemiyor,
* Güney Kürdistan’ın demokratikleşmesini istemiyor,
* Êzîdîlerin statü kazanmasını kabul etmiyor,
* PKK’nin tasfiye edilmesini istiyor.
Ama Türkiye sorunu çözmek ve katkı sunmak istediğini açıkladı…
Ne dediği önemli değil, ne yaptığı önemli. Musul operasyonuna katılmak istemesinin nedeni sorunu çözmek değil, sorunları büyütmektir. Çıkarını burada görüyor. Temel amacı Türkiye güdümündeki Sünnileri Irak genelinde egemen yapmaktır.
Kürtlerin çoğunluğu da Sünni…
Kürtlerin çoğunluğunun Sünni olması sonucu değiştirmiyor. Erdoğan Alevi, Êzîdî Kürtleri kabul etmediği gibi Sünni Kürtlerin varlığını da kabul etmiyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın politikası genelde Sünnilerin sahip olduğu sorunları çözmek değil, onları kendi ırkçı, tekçi ve mezhepçi politikaları için kullanmaktır. Bütün politikalarını Kürtlere karşı oluşturuyor.
Siz Türkiye’den farklı olarak ne öneriyorsunuz?
Mezhepçiliği, milliyetçiliği ve cinsiyetçiliği şiddetle reddediyoruz. Mezhepçi ve milliyetçi siyasetin bölge halkına çok zarar verdiğini Ortadoğu ve Kürt tarihinden biliyoruz. İşte biz bugün bunun önüne geçmeye çalışıyoruz. Bu nedenle Musul operasyonunda yer almak istiyoruz.
Sorun nerede düğümleniyor?
Sorun şudur; Musul’da Sünni mezhebine mensup insanlar çoğunluktadır diye diğer inançları yok mu sayacağız? İşte IŞİD böyle yapıyor. Bu durumda Türkiye ile IŞİD’in farkı nedir? Bir inancın egemenliğine dayalı bir sistemin çözüm olduğunun bir örneği yoktur. Ancak kötü ve kanlı örnekleri çoktur. Çoğunluk diye bir inancın egemenliğine dayalı sistem kan, katliam, gözyaşı ve yıkım demektir.
Musul sorunu nasıl çözülür?
* Irak, Musul ve bölge açısında çözümü demokratik ulus modelinde görüyoruz.
* Musul’da Sünni, Şii, Hristiyan, Asuri-Süryani, Kürtler, Araplar ve Türkmenler yaşıyor. O zaman sorun din, dil, ırk, mezhep, cins ayrımı yapmadan eşitlik ilkesi uygulanarak çözülmelidir.
Bu mümkün mü?
Neden mümkün olmasın? Rojava örneği var. Özerk Şengal ve YBŞ’nin örgütlenmesi IŞİD sonrası Musul’unda demokratikleşmesini getirecektir. Musul’un demokratikleşmesi bütün Irak’ı ve Güney Kürdistan’ı etkileyecektir. Böyle olması içinde biz HPG ve YBŞ’nin Musul operasyonunda olmasını istiyoruz.
Türkiye’nin Başika’daki varlığı ne olacak?
İşgalci bir güç olarak görüyoruz. Uluslararası hukuku, Irak devletinin egemenliğini hiçe sayarak Başika’ya yerleşti. Irak’ın topraklarımızdan çıkın çağrılarına uymayarak işgalini sürdürüyor.
Başika ile birlikte Güney Kürdistan’da Türk devleti işgali var. Bu işgali Güney Kürdistan yönetiminden bağımsız gelişmedi. Türk askerinin işgali halkımızın birliğine zarar verdiği gibi Güney Kürdistan’daki halkımızın kazanımlarını ortadan kaldırma amacını taşıyor. Güney Kürdistan halkının bu işgale karşı etkili bir mücadele yürütmesini gelecekleri açısından önemli buluyoruz.
Bunu biraz açar mısınız?
Türk devleti PKK’yi tasfiye etmeyi başarırsa ikinci adım olarak sıra Güney Kürdistan’ı tasfiye etmeye gelir. Türk devleti Kürt düşmanı bir devlettir. Farklılıktan ve Kürtlerin statü sahibi olmalarından nefret eder.
Güney Kürdistan yönetimi ile Türkiye’nin ilişkilerinden neden rahatsızlık duyuyorsunuz?
Rahatsızlık duymuyoruz. Elbette Güney Kürdistan’ın Türk devletiyle ekonomik ve siyasi ilişkileri olabilir. Fakat Güney yönetimi Kürt halkına karşı sürdürülen soykırım politikalarına onay verirse bunu kabul etmeyiz. Karşı çıktığımız ilişkilerin sorunlu ve de zararlı dediğimiz kısmı budur.
‘Sorunlu ve zararlı’dan kastınız nedir?
Türkiye, Rojava’da kantonları, Kürtlerin kazanımlarını ortada kaldırmak için büyük bir soykırım savaşı yürüttü. Yüzlerce insan katledildi. DAİŞ, El Nusra ve ENKS’nin içindeki bazı çeteler eliyle bunu yaptı. Aynı şekilde Halep’te, Şêx Maqsûd’da bunu yaptı. Ne yazık ki Federe Kürdistan Hükümeti içinde yer alan bazı güçler bu politikayı destekliyor. Kürtlere karşı soykırım siyaseti izleyen bir devletle anlaşma yapıyor. Bu Kürtler içerisinde ve Hareket olarak bizde çok ciddi bir rahatsızlığa yol açıyor.
Şengal’e bir saldırı bekliyor musunuz?
Türkiye’nin Şengal’e karşı planları var. Şengal’e saldırı için bazı yerel güçlerle anlaştığı söyleniyor. Türkiye’nin Musul planının bir ayağını da Şengal oluşturuyor. DAİŞ’in Şengal’e saldırması ve soykırım uygulaması da Türkiye’den bağımsız değildi.
Şengal’e saldırı olursa ne yapacaksınız?
Türk işgaline karşı çok güçlü bir toplumsal mücadele ve savaş yürütülmesi gerekiyor. Biz bunu yapacağız. Şengal’de halkımızı ve kazanımlarını koruyacağız.
DAİŞ’in son Kerkük saldırısı olası Şengal saldırısının bir parçası mı?
Kerkük saldırısının arkasında Türkiye’nin olduğu ortaya çıktı. Türkiye bölgede istikrarsızlığın kaynağıdır. Barışa ve çözüme karşıdır. Musul ve Kerkük’ü karıştırmak ve halkları çatıştırmak istiyor.
Türkiye gerillanın Kerkük’e girmesine de karşı çıkıyor?
Gerilla Kürt halkının savunma gücüdür. Elbette gerilla Kerkük’te ve halkımızın ihtiyaç duyduğu her yerde olacaktır.
Kuzey Kürdistan’da savaş devam edecek mi?
Kuzey Kürdistan’da savaş derinleşerek devam edecek. Bunun nedeni biz değiliz, Kürt halkına karşı Türk devletinin uyguladığı soykırım planıdır. Türkiye mevcut bölge konjonktüründen yararlanarak PKK’yi tasfiye edip 100 yılık soykırım planını tamamlamak istiyor.
Nasıl bir soykırım?
Söylediklerimiz, propaganda değildir, mesele ciddidir. Eğer Türk devletinin soykırım politikalarına karşı çıkılmaz ve direnilmezse Ermeni Soykırımı gibi bir soykırım Kürtlere karşı uygulanacaktır. Bunu engelleyecek tek şey mücadeledir.
Bugünün dünyasında mümkün mü, dünya seyirci kalır mı?
Türkiye şunu yapıyor; Irak, Suriye, mülteci krizi ve tehdidi üzerinden Avrupa’yı, Amerika’yı bu soykırım politikasına karşı sessiz bırakıyor ve göz yumulmasını sağlıyor. İçerde ise Kürt kentlerini yakarak, katliamlar yaparak, Türkiye’de muhalifler üzerinde baskıları artırarak, korku imparatorluğuyla toplumu susturmak istiyor. Tüm muhalefeti ezip direnen Kürtleri de korkutup sindirip mücadele edemez hale getirmek istiyor. Böylece 1915 Ermeni Soykırımı, 1938 Dersim Soykırımı gibi bir soykırımı Bakûrê Kurdistan’ın genelinde yapmak istiyor. Planı budur. Erdoğan ve AKP’nin Kürt sorununu çözüm modeli budur. Dolayısıyla kurtarıcı beklemek yerine direnmek, mücadele etmek ve kazanmak tek yoldur.
Medya Savunma Alanları’na hava saldırıları devam ediyor mu?
Devam ediyor. Kuzey Kürdistan’da da hava saldırıları sürüyor. Bazı alanlara yönelikte kimyasal silah kullandığına dair güçlü veriler ve şüphelerimiz var. Bu kış süreci boyunca özelikle Kuzey Kürdistan eyaletlerinde kimyasal silahların kullanılacağına dair bilgilerimiz de var.
Hava saldırılarında çok kayıplarınız oluyor mu?
Türkiye yüksek rakamlar vererek özel savaş yürütüyor. Dolayısıyla gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Hava saldırılarında elbette kayıplarımız oldu, ancak Türkiye’nin iddia ettiği gibi değil. Yaşanan kayıpları da biz kamuoyuna açıklıyoruz. Halkımızın psikolojik savaş propagandasına inanmaması lazım.
Medya Savunma Alanları’na karadan bir saldırı bekliyor musunuz?
Türkiye’nin karadan bir saldırı planı olduğunu biliyoruz. Buna karşı da hazırlıklarımız var. Türkiye’nin böyle bir saldırısı karşılıksız kalmayacaktır. Geleceği varsa göreceği de olacaktır.
Saldırılar sürerse Türkiye metropollerinde eylemleriniz olacak mı?
AKP’nin soykırım politikalarına karşı mücadele ediyoruz ve bu mücadeleyi sürdüreceğiz. AKP’nin soykırım politikaları karşısında diz çökmeyeceğiz. Bu politikaları kabul etmek kendimizi soykırıma yatırmaktır. Kürt halkı da PKK militanları da kurbanlık koyun değildir. Biz savaşı sadece Kuzey Kürdistan’la sınırlı tutmayacağız, savaşı Türkiye’nin her tarafında geliştireceğiz. Bizim için şu an her yer savaş alanıdır.
ERDAL ER / BEHDİNAN