İSTANBUL- Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilişinin 21. yılında Murat Yıldız'ın akıbetini sordu.
Kayıp yakınları, ilk olarak 3 yıl önce 21 Şubat'ta yaşamını yitiren mücadele arkadaşları Berfo Kırbayır'ı andı. 105 yaşında yaşama gözlerini yuman Berfo Ana'nın, 35 yıl boyunca oğlu Cemil Kırbıyır'ı bulmak için mücadele ettiklerini hatırlatan kayıp yakınları, bir kez daha O'na mücadelesini sürdürecekleri sözünü verdi.
Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır, annesinin sadece oğlunun kemiklerini istediğini ve bunun için kamburu çıkana kadar mücadele ettiğini hatırlattı. Berfo Ana'ya, "Bugüne kadar hiçbir şeyden utanmadım, şimdi insanlığımdan utanıyorum" diyen Mikail Kırbayır, şunları söyledi: "Bugünümüz dünümüzden beter. Bugün insanların cenazeleri yerlerde çürüyor, buz dolaplarında bekliyor. Analara, cenazelerini gömmek için mezar aramaları yasak."
'AYAĞI ÇARIKLI OLAN BU HALK SENDEN HESAP SORACAK'
AKP ve Saray'ın Kürdistan'da sürdürdüğü savaşa dikkat çeken Kırbayır, "Kardeşliği dirhem dirhem değil, toptan yok ediyorlar. Benim kardeşimi katlediyorsun, yaralılarımı acılar içerisinde, işkence ile ölüme gönderiyorsun. Yarınlarda bir birimizin yüzüne nasıl bakacağız. Seni efendi yapan halktır. Ayağı çarıklı olan bu halk senden hesap soracaktır" şeklinde konuştu.
Ardından Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız söz aldı. 21 yıl önce hakkında arama kararı olan oğlu Murat'ı kendi elleriyle karakola götürüp teslim ettiğini hatırlatan ve bunun acısıyla yıllardır yüreği dağlanan Hanife Yıldız, "Bugün olsaydı aynısını yapar mıydım" dedi.
Berfo Ana ve tüm kayıpları anan Hanife Yıldız, "Onlar bir mezara sahip olamadılar ama sıcacık yüreklerimizde yaşamaya devam ediyorlar" diye kaydetti.
'DEVLETİN YAKASINA YAPIŞIN, ÇOCUKLARIMIZ ÖLMESİN DEYİN'
Hanife Yıldız, analara seslendi: "Aynı acıyı yaşıyoruz. Anaların gözyaşları da yürük acıları da aynı. Bunun böyle olmadığını savunup, bizi bir birimizden ayırmaya çalışıyorlar. Bugün yaşanan savaşı devlet çıkardı. Gidin yakasına yapışın, çocuklarımızı ölmesin deyin. Çok meraklılarsa muhtarlarını, kaymakamlarını göndersinler ölüme." Yıldız, ardından oğlu Murat için yazdığı şiiri okudu.
Haftanın açıklamasını Nur Sürer okudu. Kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak hak hukuk talep ederken, devleti yönetenlerin ülkeyi evrensel hukuk ilkelerinin yok sayıldığı karanlığa sürüklemeye devam ettiklerini söyleyen Sürer, tarihin zulüm sayfalarına yeni vahşetlerin eklendiğini belirtti. Sürer, ölümün değil, yaşamın, savaşın değil, barışın, adaletin, eşit yurttaşlığın egemen olduğu bir ülke istediklerini vurgulayan Sürer, "Ne Cizre'de ne Merasim Sokak'ta bu toprakların hiç bir evladının ölmesine razı değiliz" dedi.
Sürer, başta devlet olmak üzere silahlı tüm yapıları yaşam hakkına saygı göstermeye, diyaloğun, müzakerenin, çözümün kanallarını tıkayan uygulamalara derhal son vermeye çağırdı.
Murat Yıldız'ın, gözaltında kaybedilme hikayesini hatırlatan Sürer, Yıldız'ın kaybedilmesinden dönemin İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'nde görevli komiser Ramazan Kaya ve polis memurları Şahismail Özürk ile Tahir Şerbetçi, dönemin İzmir Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, İzmir Valisi Kutlu Aktaş, Bornova Kaymakamı Yüksel Ayhan, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteş, Başbakan Tansu Çiler ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sorumlu olduğunu hatırlattı. Sürer, Murat Yıldız'ın akıbeti açığa çıkartılıncaya kadar, nou kaybedenler, kaybedenleri cesaretlendirenler adil bir biçimde yargılanarak cezalandırılıncaya kadar mücadele edeceklerini söyledi.
NE OLMUŞTU?
19 yaşındaki Murat Ylıdız, Ocak ayında İzmir Bornova'da bir kafede çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek kaçtı. Hakkında çıkarılan arama kararı nedeniyle polis, Şubat ayında annesi Hanife Yıldız'ı gözaltına alarak karakola götürdü. Polis, Hanife Yıldız'a, "Oğlun gelip teslim olup, ifade verirse serbest kalacak" dedi. 23 Şubat 1995'te Hanife Yıldız, avukatı ve yeğeni ile birlikte tek çocuğu olan Murat'ı alarak, Bornova Özkanlar Asayiş Şube'ye götürerek, Komiser Ramazan Kaya ile polis Tahir Şerbetçi'ye teslim etti. O günden sonra Murat Yıldız'dan bir daha haber alınamadı. Polis, Yıldız'ın, silahı bulmak için İstanbul'a götürdükleri sırada feribottan atlayıp yüzerek kaçtığı söyledi.
5 yıl süren davada Gebze 2. Asliye Mahkemesi, Murat Yıldız'ın feribottan atladığına dair tek bir tanık olmamasına rağmen sanık polislerin ifadelerini esas aldı ve polislere sadece "görevi ihmal"den, bugünün parasıyla 1 TL 18 kuruş para cezası verdi. Aynı mahkeme 2002'de para cezasının 5 yıl ertelenmesine, 2007 yılında ise davanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verdi.
Yıldız'ın avukatı Gülseren Yoleri, 2015 yılının Ocak ayında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na tekrar suç duyurusunda bulundu.