Silah seslerinin susmadığı, bombaların patladığı, toplu katliamların yaşandığı, günde ortalama yüze yakın bazen daha fazla insanın hayatını kaybettiği, her gün binlerce insan ülke içine ve dışına göç ettiği bir yerdir artık Irak ve Güney Kürdistan toprakları. Ölümlerin sıradanlaştığı bu ülkeyi daha zorlu ve kanlı günler bekliyor.
Ülkede son yüz yılın bütün korkuları, vahşeti, Saddam Hüseyin’in ruhu IŞİD’le birlikte geri dönmüş ve bütün ülken başına çökmüş. Geçmişte kaldığı sanılan anılar, kötü günler yeniden bütün dehşetiyle canlanmış. Hiç kimse Irak ve Güney Kürdistan için geçmiş sadece geçmişte kaldı diyemiyor.
Birinci dünya savaşının yüz yıl önce geride bıraktığı sorunlar, Şii-Sünni çatışması, birinci, ikinci körfez savaşı, Kürt, Arap, Fars, Türk çatışması ve Saddam Hüseyin’in bıraktığı miras kendisinden sonra can almaya devam ediyor. Bu öyle bir miras ki Sünni-Şii, Kürt-Arap, Türk-Fars düşmanlığı Irak’ı ve Ortadoğu’yu yok etmeye yetecek büyüklüktedir. Musul ve Kerkük sorunun temelinde böyle bir geçmiş ve kavga var.
Bugün Musul için temel sorun kendisi için birbiriyle savaşan, pay isteyen yerli ve yabancı güçlerin ne istedikleri, ne istemedikleridir. Şu anda IŞİD’i kentten çıkartmak için sahada Irak ordusu, Şii, Sünni milisler, Kürtler, uluslararası IŞİD karşıtı koalisyon resmi olarak operasyona başladı. Ancak Türkiye ise oyun bozucu ve IŞİD destekçisi konumuyla sahada yerini alıyor. Musul operasyonu içerde ve dışarıda ortak bir konsensüs oluşmadan başlaması belirsizlikler ve yüksek risklerle dolu.
Medya Savunma Alanlarında KCK Yürütme Konseyi üyesi Rıza Altun ile yaptığım söyleyişi de Musul operasyonu ve tarafların pozisyonu için şu tespitlerde bulunmuştu:
1-Uluslararası güçlerin planı çok açık değil. Açıklanmış bir plan yok ortada. Ancak temel yaklaşımlarının çıkarlarını korumak olduğunu söyleyebiliriz.
2-Merkezi Irak hükümeti açısından baktığımız zaman, federal yapısını birliğini korumak ve güçlenmek istiyor.
3-Irak Kürdistan cephesinde ise ciddi sorunlar ve talepler var. Irak ile tartışmalı olan bölgeler, Kerkük ve orta saha dediğimiz bölgenin sorunları var. Kürt sınırının belirlenmesi, Kürt federasyonun yetki alanlarının genişlemesi gibi sorunlar çözülmedi. İki görüş öne çıkmakta: Birincisi, federal yapı ile yürümek istiyorlar. İkincisi, bağımsız Kürdistan. Her iki eğilim de halen geçerliliğini koruyor.
4-İran ise meseleye Şii mezhebi açısından yaklaşıyor. Bölgesel bir hegemon güç olmak istiyor ve Irak hükümetinin Şii karakterini sürekli körükleyen ve arkadan da ona destek olan ve daha çok Şii hakimiyetine sahip bir Irak oluşturmak istiyor.
5-Türkiye de Sünniler üzerinden benzer bir politika yürütüyor ve mezhep savaşını körüklüyor. Musul politikasını Kürt ve PKK karşıtlığı üzerine oluşturmuş. Ne olursa olsun Kürtlerin statü sahibi olmasını istemiyor. Sorunu çözmek değil, çözümsüz bırakmak istiyor.
6-Biz PKK olarak Ortadoğu’da sorunların eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi perspektifiyle çözülmesini istiyor ve bunun için mücadele ediyoruz. Irak, Suriye, Türkiye ve İran için politikamız budur. Önderliğimiz bunu defalarca açıkladı. Biz din, ırk, etnik, sınıf ve cins ayrımına karşı mücadele ediyoruz. Herkesin eşitlik ilkesi içinde sorunlarının çözümünden yanayız. Musul için de bunu istiyoruz.
Altun’un yukarda özetlediği tablo Musul savaşının temel sorunu ve aynı zamana sorusudur. Her güç Musul savaşında kendisi açısında bir başarı hikayesi çıkartmak istiyor. Musul’da çok gücü kapışması geleceğin yeni sorunlara gebe olduğunu gösteriyor.
PKKnin dışında kalan güçlerin hiç birisinin Musul’da IŞİD sonrasıyla ilgili bir planı yoktur. Hatta bu güçlerin bir birleriyle çatışma olasılıkları yüksek görünüyor. Bu denklem içinde ağırlıklı isteyemeyen güç ise Türkiye’dir. Türkiye sadece mezhep savaşını körüklediği için değil, aynı zamanda IŞİD’le olan ilişkileri Erdoğan’ı istenmeyen kişi, Türkiye’yi de istenmeyen ülke yapıyor. Özet olarak Türkiye Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da ikili oynuyor. Bir taraftan koalisyon içinde yer alıyor, diğer taraftan IŞİD’i işbirliğini sürdürüyor. Savaşın daha kanlı geçmesinin ve kaosun derinleşmesinin nedeni de budur. Musul ve Irak sorunun çözülmesi için öncelikle Türkiye’nin oyun bozucu olmaktan çıkartılması gerekiyor. Irak’ın felaketine neden olacak mezhep çatışmasının önüne geçilmesinin yolu da Türkiye ve İran’a karşı net tavır alınmasından geçiyor. Bu rol ağırlıklı olarak bölge ülkeleriyle birlikte ABD, Rusya ve AB ülkelerine düşüyor.
Musul’da savaşın son bulması, risklerin ortadan kaldırılması ve kalıcı çözümün sağlanması için PKK’nin önerdiği modelin uygulamak tek geçerli ve gerekçi yoldur. Unutmamak gerekir ki Şii ve Sünniler iki mezhep Irak’ta iç içe geçmiştir. Kürtler, Araplar, Türkmenler, Asuri-Süryaniler, Ezdiler ve Hristiyanlar Irak’ın gerçeğidir. Onlar ya sonları gelinceye kadar bir birlerini öldüreceklerdir yada birlikte yaşamaya becereceklerdir. Üçüncü bir yol yok.