Havuzuyla, havuzdan bir biçimde hortum bulmuşlarıyla bütün gazeteler, büyük harfli başlıklarla çıktı piyasaya:
14 SAATTE CERABLUS diyordu Hürriyet, viskisi elinde.
Sabah, Aydın Doğan’ın altında kalır mı hiç, yapıştırmıştı: BİTİRMEDEN DÖNMEK YOK!
Sözcü, elinde Atatürklü Türk bayrağı, katıldı kervana: MEHMETÇİK SURİYE’DE!
Posta, ‘büyütme reklamından’ bile büyük puntolarla, harekâta selam çakıyordu: TERÖR KALKANI!
Milli Gazete’nin takkesi başında, tesbihi elinde: DUA EDİYORUZ.
Aydınlık, yeşil parkasıyla, slogan düzeninde kattı sesini: KORİDORA TÜRK KILICI
Ortadoğu, sarkık bıyıkları, palasıyla girdi meydana: SURİYE SINIRINA FIRAT KALKANI
Abdulkadir, İbo ve Ahmet
Eh, gazeteler böyle feveran eder de, istikbalini her koşulda iktidar yararına ‘gerçek üretmeye’ borçlu köşe yazarları durur mu?
Hürriyet’in sızdıran yazarı Abdulkadir Selvi’nin göğsü kabarmış mesela. Savaş uçakları, düşman hedeflerini vuruyormuş!
Yeni Şafak’ın genel yayın yönetmeni, sahibinin ‘Ortadoğu uzmanı’ İbrahim Karagül, yine ‘Kurtlar Vadisi Cerablus’ senaryosu gibi bir yazı döşemiş, “Zafer milletimizin olacaktır” cümlesiyle, tiyatral bir selam ile koymuş postasını. Tüm ülke coşkuyla operasyona destek veriyormuş; hem DAİŞ hem de PYD korkudan kaçıyormuş; çekilmezlerse başlarına geleceği biliyorlarmış çünkü!
Ahmet Hakan ise, bakmış iş olacak gibi değil, kendini saftirikliğe vurmuş. Türkiye DAİŞ’e saldırıyormuş da, PYD sevinmesi gerekiyorken öfke nöbeti geçiriyormuş! Bi de PYD’nin ‘yanılgılarını’ alt alta dizmiş haşmetmeab. Ama yeter mi? Dayak yemenin psikolojik etkileri var, insan ne yapsa eksik hissediyor kendini. Yazının tam burasında yanağında yumruğun izini hatırlamış olmalı ki, iyice uçmuş Ahmet; ‘köprüler kralı‘ müteahhit Binali Yıldırım’dan, stratejik deha üretmiş.
Durum süper, çok acayip mükemmel süper
AKP döneminin ‘delirenlerinden’ biri olan Yalçın Küçük, uçuk kaçık ve hatta biraz esrarengiz bi adamdır ya, bir konuda hakkını ödemek gerekir: Devletin ajit-prop yöntemiyle ‘zafer üretme’ alışkanlığını ilk teşhir edenlerden biridir. Onun Türkiye Üzerine Tezler kitabında, Genelkurmay arşivlerine dayandırarak ortaya çıkardığı bir gerçek şudur mesela: Tarihte II. İnönü Zaferi diye bir olay yoktur; hatta böyle bir savaş bile yoktur. Bütüüün o şanlı destanda yalnızca 6 (yazıyla altı) kişi ölmüştür ki, onlar da diplomasi trafiği sırasında hakka yürümüştür.
Türk devleti, bu huyundan hiç vazgeçmedi. Yakın tarihimiz, Kardak kayalıkları namlı Ege’deki birkaç taş parçası üzerinden yazılan kahramanlık destanlarına bile aşinadır. Devleti yeniden çekip çevirme işini üstlenen AKP ise, bu konuda çağ kapatıp çağ açtı. Sadece son bir yılda 7 bin 500’den fazla ‘terörist’ imha edildi mesela; hem de Cumhurbaşkanı söyleyebildi bunu. Sonracığıma, Almanya bizim duble yollarımızı, havalimanlarımızı kıskandı da, olmaz oyunlara girişti. Rusya, Ortadoğu’daki rolünü neredeyse Türkiye’ye kaptıracaktı, o yüzden kuyruğuna basılmış köpek gibi saldırdı üzerimize. Bosnalı, Sırplı askerler, Türkiye’den delicesine nefret ettikleri için, önce Sur’da, Cizre’de kanaslarıyla, ardından 15 Temmuz darbe girişiminde pilotluklarıyla devreye girdi. ‘Üst akıl’ bi yerlerden düğmeye basıyordu; zaferlerden zaferlere koşan Türkiye, casuslar, piyonlar, lobiler, ihanet şebekeleri filan eliyle kıskaca alınmak isteniyordu; ama bu zorlu parkurda Uzun Adam, engellerin birer birer üstesinden geliyor, Türkiye’yi 2023 hedeflerine tırmalaya tırmalaya ulaştırıyordu.
Ayakları da mı kaymadı?
Şimdi hakkında destanlar üretilecek nur topu gibi bir mevzumuz oldu: Cerablus Harekâtı. Fırat’a Kalkan Operasyonu. Ama hâlâ bir sorun var, hem de çok ciddi bir sorun: Ortada ‘şehit’ yok. Düşün ki, memleketin bütün gazetelerinin koskoca, haykıran puntolarla hakkında zafer naraları attığı, Abdulkadir’in, İbrahim’in, Ahmet’in filan göğsünü kabartan koskoca bir zafer ve hatta ‘fetih’ var ama kimse ölmemiş. İnönü Savaşları’nda 6 kişi ölmüştü hiç değilse, bunda o da yok. Sert çatışmalar tamam; tank görüntüleri de tamam; uçaklar da havalandı; coşkulu nutukları da dinledik; hatta tâ 1516 Mercidabık Savaşı‘yla bu operasyonu benzeten analizler bile okuduk; ama bir askerin onca yol boyunca ayağı da mı kaymadı be kardeşim?
Şu meseleler başladığından beri en aklıselim yorumları yapanlardan biri olan Fehim Taştekin de mevzuya gülüyor haliyle: Cerablus’tan sonra Pentagon karışmıştır. Türklerin 1500 adamla 1 günde başardığını biz Menbic’te niye 40 bin adamla 73 günde yapabildik?
Cevabı ne olabilir sizce? Tabii ya, bir Türk dünyaya bedeldi, değil mi? Nasıl da unutmuşuz!
ERDEM AYDIN
erdem-aydin@gmx.de
Politika