Mehmet Çapan, yarım asıra yakındır sürdürdüğü müzikal hayatını İstanbul’da düzenlenen bir etkinlikle kutluyor. 5 Şubat Şişli Kent Kültür Merkezi etkinliğine genç kuşak sanatçılar Ahmet Aslan, Metin - Kemal Kahraman, Gulê Mayêra de yer alıyor. Kirmanckî (Zazaki) şarkıların günümüze taşınmasında önemli katkıları olan Çapan’ın Kürt müziğine onlarca kilam kazandırdı. Çapan’ın şarkıları arasında “Duzgin Bawo”, “Daye Daye” da mevcut. Çapan’ın onlarca derlemesinin yanında kendi besteleri de var. ‘Benden önceki sanatçılar olmasaydı ben olmazdım’ diyen Çapan, geleneğin geçmişten geleceğe bir silsile halinde geldiğini söyledi. Halkın köklerinden kopmamak gerektiğini ifade eden Çapan, genç kuşak müzisyenlerden kültürün geleceğe taşırılması konusunda umutlu olduğunu da sözlerine ekledi. Kürdistan’daki katliam uygulamalarını eleştiren Çapan, geçmişte Dersim’de katledildiklerini ama bugün yine milyonlar olduklarının altını çizdi. Ruhi Su Halk Korosu’nda 5 yıl çalıştığını kaydeden Çapan, Ruhi Su’nun o dönemler provalarda Kürtçe şarkılar söylediğini de ifade etti. Uzun süredir Avrupa’da yaşayan sanatçı, müzikal yaşamını dün ve bugüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Müziğe ne zaman başladınız?
Genç zamanlarımızda Dersim’de saz çalan çok. Herkesin evinde saz var. Çocukluk zamanlarında halk ozanları da vardı. Davut Sulari, Ali Ekber Çiçek, Apê Sileman, Rayver Çimeşifil, Rayver Xelo.. Daha başkaları da vardı. Halkın bir geleneği ve bu geleneği icra eden sanatçılar vardı. Halk sanatıdır bu. Ben bundan etkilenmişim. Çocukluk zamanlarından beri böyleydi. Sonra okuduk. Öğretmen okuluna gittim, üniversiteye gittim daha sonra kopukluk oldu ama daha sonra bu müziğin kendi dilim olduğunu kendi kültürüm olduğunu anladım. Yoksulluğumuzun nedenleri ortaya çıkınca kendi dilimin farkında oldum. Türk milletinden başka bir halk olduğunu anladım. O halde ben de bu halkın şarkılarını söyleyeyim dedim. Oradan yola çıktım. Bazı halk şarkılarının sözlerini bulamıyordum. Başladım bunlara söz yazmaya. Sözler de uygun geliyordu. Kendim de besteledim. Bazı ezgileri genişlettim. Türkiye’den ayrıldığımız süre 30 yılı geçiyor. Avrupa’dayım. 60, 70’lerden beri bu işin içindeyim. Müzik eğitimi aldım ve hala eğitimimi sürdürüyorum. Hala evimde okuyorum.
Müziğinizin gelenekle olan bağını nasıl yorumluyorsunuz?
Binlerce yılın getirdiği bir kültür var, müzik var. Gelenekten çok şey öğrendim. Halkın köklerinden kopmamak gerekiyor ama her şey süreç içinde değişiyor. Değişim hayatın içinde. Türkiye üzerinde yaşayan halklar, yüz sene öncesini yaşamıyor. Ona göre müzik de sanatkar da farklı bir noktada oluyor. Yeniyle eskiyi kaynaştırabilmek önemli. Çünkü ortaya yeni bir şey dayatamazsın. Getirip batının müziğini caz müzik dinletemezsin. Bugünki anlayaşımıza göre halkın çeşitli hallerini müzikle bir melodiyle bir sazla söyleyebilirsin bu bir sanattır. Eskiden gelenek getiriyordu bunu şimdi aynı zamanda bir bilinçle birlikte getiriliyor.
Asimilasyon politikalarının sonucu yok olmakla karşı karşıya olan Kirmanckî’de derlediğiniz şarkılar bu kültürün yaşatılması için çok önemli işlev gördü. Onlarca sanatçı, şarkılarınızı seslendirdi, aynı zamanda bu kültürün yaşamasına yardımcı oldu..
Hemen şunu söyleyeyim. Benden önceki sanatçılar olmasaydı etkilenmezdim. Dolayısıyla her şey birbirine bağlı. Gökten inmiş değilim. Geleneğin içinden gelen saz çalıp ya da keman çalıp şarkı söyleyen halk aşıklarımız olmasaydı, ben olmazdım. Ben olmasaydım, belki de böyle de gitmezdi. Birbirine bağlıdır. Aynı zamanda şimdiki zamanın da katkısı vardır. Bu böyle sürüp gidiyor. Şimdi o yöreden çıkan gençler yeni nesil müzisyenler vardır. Demek ki halk kendisine kendi kültürüne sahip çıkıyor. Şimdi sevinçli mutluyum ki bu daha ileri gidecektir.
Müziği gurbette nasıl sürdürdünüz?
O içimde olan arzuydu. Orada yıllarca bedensel olarak işçi olarak çalıştım. Park bahçe işlerinde yardımcı işçi olarak çalıştım. 17 sene sürdü. 3 yılda fabrika işçiliğim vardır otomobil fabrikasında. Popüler bir insan değilim. Piyasayı alıp götüren arabesk söyleyen sanatçılardan değilim. Kendi dilimde kendi halk kilamlarını söylediğim için isim olarak ortaya geldim.
Halk şarkılarını kayıt altına alma ve besteleme süreçlerine ilişkin ne gibi çalışmalarınız oldu?
Bunu kesin söylüyorum bunu en başa yaz. Almanya’dayım cismim orada fakat ruhum Dersim’dedir. Avrupa’da da Dersim insanları vardır elimde bayağı materyal mevcut. Şarkılar geldi elime. Boş zamanlarımda değerlendiriyor, dinliyordum. Şöyle ya da böyle karar veriyordum söylemeye. Ortaya bir şey gelince de gidip kaydediyordum. Hayatın içindedir sanat. Sanatkar insan hangi koşullar içinde olursa olsun hemen buluyor bir şeyler.
Yeni çalışmalarınız var mı?
Şimdi yeni kilamlarım var. Yazın buraya gelecek bu kilamlar. Yayılsın şarkılar. Kilamları her yerde yaparım. Şu anda da olsa aklıma bir şeyler gelir yapabilirim. Müzik bilen insan böyle çalışır. Notayla çalışır. O seviyeye geldim. Ne söylüyorsam onu melodi olarak yazabiliyorum. Kilamlar geleneksel ezgilerden oluşuyor. Hiçbir zaman gelenekten ayrılmadım. Yapabildiğim kadar kattım. 7-8 tane yeni kilam var. Bir de eskilerden 4 tane kadar az dinlenmiş ya da bilinmeyen kilamları birleştiriyorum. Bu halimle geleneği sürdüren sanatçı gibi gözüküyorum. Biraz daha moderni. Modern ile değişimi kasdediyorum. Sevgili hocam Ruhi Bey’in etkisi de üzerinde vardır.
Avrupa’nın müziği üzerinizde etkili oldu mu?
Sanmıyorum. İsterdim onlarla birlikte yapmak. Ama benim kültürüme yabancı bir şey. Beethoven’in 9 senfonisi çok ünlüdür avrupa milli marşı halindedir. Sen bunu Kürtçe’ye getir bakalım gülerler. Avrupa’da şarkıları masalları dinliyorum. Bunu bile sazla döksen kültürümüze yabancı bir şey. Kendi kültürümüze saygılıyım.
Ruhi Su Dostlar Korosu’yla nasıl ilişki kurdunuz?
Ruhi Bey 15-20 yıl müzik eğitim almış operada şarkı söyleyen birisiydi. Bir akşam konserine gittik ondan sonra orada tanıştım. 1976’da tanıştık. 1977’de Taksim’deydik. 1 Mayis’ta dostlar korosu olarak hepimiz oradaydık. Hepimizi indirdiler. Orada diskin sandalyesinin arkasındaydık 77 Katliamı’nı çok iyi biliyoruz.
Koroda kaç yıl kaldınız?
5 yıl sürdü. Ondan sonra onun sağlık durumundan dolayı bıraktık.
Ruhi Su Kürtçe söylerdi
Koroda Kürtçe söylediniz mi?
Provalarda, kendi aramızda Kürtçe’de söylüyorduk. Açık bir yerde konserde söylemedik. Baskı vardı. Sol hareketten korkuyorlardı. Kürt meselesinden de daha çok çekiniyorlardı. Bir gün Ruhi Bey sazı aldı geldi “Binê Malan Darek Lê” şarkısını söyledi. Benim gözlerim açıldı bunu nereden öğrendi diye. O şarkıyı çok severdi. O zamanlar Avrupa’ya gidiyordu Şiwan Perwer’le tanışmışlar ondan çok bahsederdi. Ondan öğrenmiş olabilir. Daha sonra benim söylediğim şarkılara da göz dikmeye başladı. Ve birgün ben bu Memo’nun söylediklerinden bir halkın varlığını anlıyorum dedi. Aynı coğrafyada olmuş olsak bile Dersim’de Mazgirt’i bilirsin dağın bu tarafı başka konuşuyor öbür tarafı başka konuşuyor. Bu sorun değil çözüm ne biliyor musun çözüm özgürlük. Önce dostça, kardeşçe birarada yaşama hakkını elde edelim ki ondan sonra öbürü gelsin.
Katliamdan kurtulanlardan gelmişiz
Bugün Kürdistan’da bir savaş var. Devlet büyük bir vahşet uyguluyor. Bugün vahşet ve direnişle ilgili neler söylersiniz?
Ben de Kürdüm. Sorun için zorbalığa dayanmadan bir çözüm gerekiyor. Başka bir çözümü vardır, bu sorun silahla çözülecek iş değil. Halkı öldürür bitirirsin, ondan sonra da sorunu çözersin. Geçmişte de katliamlar yaşadık. Bu halk boşuna Dersimli’yim demiyor. Biz zulümleri yaşamışız. Çoluk çocuk demeden hepsini kurşuna dizmiş geçip gitmişler. Kürt milletinin topunu ortadan kaldırsalar da iki tane Kürt kalsa yeter. Bir kadın, bir erkek binlerce Kürt yeniden doğar. Bizi kırdı, Dersim’i kırdı ama milyonlarca insan yine geldik. Kurtulanlardan gelmişsiz. Almanya’da Hitler yahudileri kırdı ama yine kendini topladı.
Özgür Gündem / Önder Elaldı