Türkiye Cumhuriyeti devletinin genel paradigması Alevilerin, Kürtlerin, kadınların, bir bütün olarak farklılıkların sistem içinde yer almaması üzerineydi. Ancak 7 Haziranla birlikte farklı kesimlerin HDP etrafında birleşerek yüzde 13 oy alması sistem içinde derin bir tehdit olarak görüldü ve devlet Erdoğan temsilinde bir müdahalede bulunuldu.
AKP’nin HDP ye yaptığı siyasi darbe cumhuriyetin tekçi zihniyetini korumaya yönelikti. Fakat uzun yıllardır ortaklık yapan Cemaatin AKP’ye müdahalesi ise iktidar amacı taşıyan, sistemsel kaygılardan uzak bir durumdu. Halkların bir arada demokratik yaşama istemine müdahalenin sonucu olarak başlayan savaş ve beraberinde gelen darbeler, sokaklarda gezen linç güruhlarının oluşmasına evrildi ve Aleviler için yaşamı daha çekilmez bir hale getirdi.
AKP, kemalizm karşıtı gibi görünse de, Mustafa Kemal’in yarattığı mevcut tekçi sistemin sürdürücüsü olarak karşımızda duruyor. Kendisini İslami bir parti olarak ifade ediyor. Böyle olunca da diğer inançların hepsini karşısına alıyor. Müslüman olmayan bölgelere bile cami kurarsan, okulları imam hatiplere çevirirsen, diyanet vakfını siyasetin tam göbeğine koyup selalarla insanları sokaklara çağırırsan, sana ait olan kitle bunu bir cihad çağrısı olarak algılar.
Cihad tarih boyunca müslüman olmayanlara karşı yapılmış bir yok etme politikası. Ancak baktığımız zaman yıllarca yönetimi paylaştıkları ve adeta cihat çağrısı yaptıkları cemaat de sünni müslüman bir kesim. Türkiye’de islama teslim olmayan en kalabalık grup olaraksa Aleviler. Dolayısıyla saldırıların tarihsel bir geçmişi var ve bu çağrıyla Cemaate değil, esas düşman olarak gördükleri Alevilere bir saldırı çağrısı yapıyorlar.
CHP ve Kılıçdaroğlu Yenikapı’ya giderek kendisini adeta öldürdü. Yani mevcut tekçi CHP bile kalmadı artık. “Türk milliyetçiliğinin, Türk ulusalcılığının ve devletin asli temsilcisi benim” diyerek AKP’ye bir işbirliği önerdi. CHP, AKP’nin ele geçirdiği devletle anlaştı. Böylece CHP ve MHP aslında AKP paradigmasında eriyerek demokrasi çevrelerinin karşısında tekçi blokta yer almayı seçti. Kılıçdaroğlu şu an; ilkesiz, kendisini ayakta tutamayan, tabanının bile illallah edip yaka silktiği bir CHP’nin genel başkanıdır. Geçmişte devlet zemininden çıkmamak adına yuhalanan Aleviliğini bile savunamadı. Savunabilseydi bugün HDP ile yan yana gelirdi. Ancak CHP islamcı politikalarda ısrar eden AKP ile yan yana durmayı seçti. Bugün AKP’nin kullandığı Diyanet Başkanlığını, imam hatipleri, kadınlar halk fırkasını kapatarak kadınları etkisiz hale getiren CHP ile AKP arasında paradigmasal anlamda bir sorun yok. Bizim içinse anlamı şu; devlet tek blok halinde çok güçlü bir şekilde üstümüze gelecek.
AKP her dönem Alevilere karşı dolaylı söylemlerde bulunuyordu. Terolar ise açıktan Alevileri karşısına aldığı ilk hamledir. Daha önce de Alevilere saldırı yaşanmış bir bölgede, savaşın yarattığı göç sorunundan kaynaklı gelen özellikle inanç ve sosyal açıdan çok farklı bir kültürü yığmak hamlesi. Kampa gelecek olan Suriye’li sayısı 20.000 olarak telafuz ediliyor. Terolarda ise 4.000 civarı bir nüfus söz konusu. Dolayısıyla kültürel yapıyı tümüyle değiştirebilecek demografik bir müdahale yapılmış oluyor. Örneğin en basit haliyle bu kadar farklı inançtan gelecek olan bir grupla beraber köyden köye giden kadınlar artık tedirginlik yaşayacak.
Alevi toplumu yaşadığı yerlerde genel itibariyle özgürlükçü bir tutumdadır. Gelen toplumun erkek egemen kültürüyle beraber zaten sorunlar yaşayan kadınlar bir de islamın o ağır baskısına maruz kalacak. Bununla beraber kadınların emeğiyle oluşan topraklar gidecek ve üretim azalarak belki de yok olacak. Alevileri ve cemevlerini yok sayan devlete muhtaç bir durum yaşanacak. Devlet kimin? Alevilerin veya kadınların değil! Bunun yanısıra insanlar yeniden göç ederek yaşam alanlarını terk edebilir. Bu şekilde Alevilerin kültürü yok edilerek, Alevilik Anadolu’da bir kere daha kazınabilir. Buna karşı Terolara daha çok sahip çıkmamız, daha çok destek olmamız gerekiyor. Terolar kaybederse kaybeden sadece Aleviler olmayacak herkesin bunu bilerek hareket etmesi gerekiyor.
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra Minbic hamlesinin başarıya ulaşmış olması biz muhalifler ve kadınlar açısından karamsarlığı dağıtıcı bir durum yarattı. En önemli yanıysa kadınların IŞİD’e karşı zafer kazanmış olması oldu tabi. IŞİD’in yarattığı baskı ortamına Minbicli kadınlar sigara içerek ve kara çarşaflarını çıkarıp yakarak tepki verdi. Savaş zamanı erkekler kara çarşafa kapatılmıyor, sigara içmesi engellenmiyor ancak kadınlara ilk uygulanan evlere kapatmak oluyor. Bu yanıyla sigara yakmak ve çarşaf çıkarmak hayat kısıtlamasına karşı büyük bir politik tepki taşıyor. Rojava’da yaşanan gelişmeler Türkiye’de yaşayan önemli bir kesime bu yanıyla umut oldu. Oradaki Minbic’in alınması kadar, onun verdiği moral, özgürlüğün aslında ne kadar mümkün olduğunu göstermesiydi.
Gülfer Akkaya / Özgür Politika