Beştaş, Öcalan'a uygulanan tecrit politikasının da hiçbir izahatının olmadığını belirterek, bunun sadece yangına körükle gitmek olduğunu kaydetti.
Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) karşı sergilenen dışlayıcı ve tekçi politikalar neticesinde oluşan sözde milli cephe adı altındaki AKP/Saray, CHP ve MHP'nin ittifakı ardından Kürt siyasi hareketi ve yurtsever halka karşı başlatılan sindirme ve siyasi soykırım operasyonları giderek devam ediyor. Meclisteki diğer partilerin birleşmesi ve muhalefetin tek başına temsilinin kaldığı HDP ise demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesini sürdürüyor. Yaşanan gelişmeler ve yürütülen politikalara dair HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafında AKP, CHP ve MHP’nin ittifak halinde olduğunu söyleyen Beştaş, hangi konuda ittifakın her ne kadar kamuoyuna açıklanmasa da bu ittifakın HDP karşıtı oluşturulan bir anti HDP ittifakı olduğunu dile getirdi. Oluşturulan ittifakın Türkiye’deki farklılıkları; kimlikleri, inançları ve dilleri ret eden bir ittifak olduğunu kaydeden Beştaş, bunun en büyük nüfus kitlesini de Kürtler oluşturduğunu kaydetti. Bu anti HDP ittifakında Aleviler, Ermeniler, Süryaniler ve bir bütün olarak bütün farklılıklar dışlandığına dikkat çeken Beştaş, esas itibariyle de Kürtler dışlanmak istendiğini vurgulayarak, "Çünkü bunların kendi aralarındaki çelişkiler tarihsel olarak da yapay ve suni çelişkiler olmuştur. Esasta aralarında resmi görüş ve ortak Kürt düşmanlığı açısında herhangi bir çelişki yoktur. Bunun örnekleri tarihte sayısız kez sergilendi. Çok yakın tarihte HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıkları ve askeri dokunulmazlık zırhı getiren yasalar buna örnektir. Nasıl buralarda 3 partinin ittifak ettiklerinin tüm kamuoyu şahididir. Şuanda da bu ittifakın bütün boyutlarıyla devam ettirilmesi söz konusu. Bu ittifak uzun vadeli çözüm odaklı bir ittifak değildir" diye belirtti.
'AKP TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIM VE YATAKLIK YAPANDIR'
Yapılan ittifakın uzun yıllardır başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere her fırsatta sözde dile getirilen "Aldatıldık" ifadeleriyle kendi iktidarlarını sürdürmek için oynanan bir oyunu olduğunu söyleyen Beştaş, "2002'den bu yana Erdoğan ve partisi ile çevresindeki ittifakçılar, farklı 'aldatanlar' ile toplumu bir bütün olarak aldatmadan başka bir şey değil. Toplumu aldatıyorlar. Gülen Cemaati ile birlikte 'onlar bizi aldattılar, biz af diliyoruz' şeklinde açıklamalar yapıp duruyorlar. Ama bu af dilenecek ve af edilecek bir mesele değil. Eğer, Fettullah bir terör örgütü ise o zaman bu örgütün en büyük yardım ve yatakçısı kimdir? İktidar partisidir. AKP ve Erdoğan'dır. Bunlar bu örgüte yardım yataklık ederek, iktidar partisi yardım yataklık ederek, onlar ile ittifak ederek, Fettullah Gülen Cemaati üyelerini bugün devletin en önemli kademelerine taşımış bir partidir. Bu konuda 'aldatıldık' ifadesiyle sadece algıyı tekrar farklı bir yöne çekerek, dikkatleri dağıtmak amaçlanıyor.
Aldatma politikasıyla geçmişte cılız da olsa itiraz eden MHP ve CHP şuanda iktidar ile birlikte hareket ederek, rol kapma arayışına girmişlerdir. Türkiye'yi kurtaracağız diyorlar ama Türkiye'yi daha çok batırıyorlar. Çünkü, o ittifakta Kürtler, Ermeniler, Aleviler, Süryaniler ve toplumun diğer ittifakları yok ise o bir ittifak değildir. HDP bütün bunların toplamıdır. Eğer HDP yok ise bu ittifak asla bir ittifak olamaz. Türkiye'de nüfusun dört birinin dışarıda bırakıldığı, bir birlikteliğin Türkiye toplumuna ve Türkiye toplumuna getirebileceği hiçbir fayda yoktur. Çünkü esas meseleyi göz ardı eden ve ret eden bir ittifak vardır ortada. Buda anti Kürt ittifakıdır. Ortak Kürt düşmanlığı üzerinden şekillenmiştir" dedi.
'İTTİFAK İLE HDP VE DBP'YE SALDIRILAR ARTTI'
Beştaş oluşturulan ve anti Kürt ittifakı diye nitelendirdiği oluşumun hemen akabinde HDP ve DBP'ye yönelik saldırıların arttığına işaret ederek, HDP İstanbul İl Binası ve Erzurum Karayazı'da 2 hafta önce gözaltına alınan HDP ve DBP'li yöneticilere dönük yaşanan saldırı yönelimini örnek verdi. Beştaş devamla şunları dile getirdi: "Bunların hiçbir demokratik ülkede olmaması gereken durumlardır. Biz Türkiye'de 3'üncü büyük partiyiz ve bunu herhangi bir mafya, çete ve terör örgütü yapmadı. Bunu bizzat devlet aygıtı yaptı. İl ve ilçe binalarımıza terör estirilerek, yağmalayarak, bilgisayarları kullanılmaz hale getirerek, basabiliyor. Bu yapılan ittifakın neticesidir. Yansımalarından biridir. Bu ittifak bunu doğurmuştur. Darbe girişiminin ardından muhalif kesime yönelik yapılan saldırılar son derece hız kazandı. Sözde milli birlik adı altında yapılan ittifak da bunun doğurucusudur. Karşıtlık budur. 3 parti bu meselede bizim karşımızda uzlaştılar. Bizi meşru zemine davet eden CHP liderinin çağrısı ise trajikomiklikten öteye gitmiyor. Kılıçdaroğlu'na şunu söylemek istiyorum. Biz meşru ve haklı zemindeyiz. Bizim arkamızda halk var. 25 milyon halkın iradesi olarak biz o parlamentodayız. Asıl biz onları meşrutiyete davet ediyoruz. Çünkü onlar şuanda en çok eleştirdikleri saray etrafında kenetlenmiş ve sarayın lehine politikalarına biat ederek hizmet ediyorlar. Saray Gülen Cemaati ile bir iktidar savaşı veriyor. CHP ve MHP'de bu savaştan nasıl yangından mal kaçırırım aklıyla yaklaşıyor."
'TECRİT POLİTİKASI ATEŞE KÖRÜKLE GİTMEKTİR'
Kapalı kapılar ardından HDP'siz bir yeni bir anayasa hazırlama çabasının olduğunu söyleyen Beştaş, CHP ve MHP'nin de bu noktada yargıda pay sahibi olabilmek için ittifak içerisinde yer aldığını belirterek, "Bunlarda; Yargıtay, Danıştay, TSK içerisindeki bürokrasinin bölüşülmesidir. Bu halka anlatılmıyor. Ama bugün eğer HDP'siz bir anayasa görüşmesine başlanıyorsa yargıyı tekrar baştan dizayn ediyorlar ise bizden ve Türkiye toplumundan yapılacak parsel parsel bölüşmeyi gizleme çabasıdır aslında. Yargı konusunda bir bölüşüm ve paylaşım söz konusudur. Bu Türkiye toplumu daha iyi bir demokrasi ve barışa, huzura kavuşturacak bir çalışma değildir. Şuanda bu darbe sürecinde nasıl çakabiliriz. En önemli sorun bu. Bu darbe mekaniği konusunda, savaşın bu konuda en büyük besleyen ve üreten olgu olduğunu başta Sayın Öcalan İmralı'da ısrarla dile getirdi. Defalarca söyledi. Bizde her ortamda hükümetin aldığı savaş kararı ve politikasını körüklemesini darbe isteyen ve teşebbüs edenleri cesaretlendirmiş ve böyle bir sonuç ortaya çıkmıştır. Bundan sonra Türkiye'nin yeni darbe süreçleri ile karşılaşmaması ve insanların ölmemesi için çözüm ve demokrasi dışında tek bir seçenek yoktur. Biz bunu sürekli söyledik, söyleyeceğiz. Ama yapılan yanlışa tekrar tekrar sarılmıştır. Şuanda Sayın Öcalan'a yönelik İmralı'da uygulanan tecrit aslında ateşe körükle gitmektir. Bu çok büyük bir provokasyondur. Darbecilerin, darbe başarıya ulaştığında yapacakları fiilleri, alacakları kararları şuan ki ittifak yapıyor " dedi.
'ÖCALAN'A UYGULANAN TECRİDİN HİÇBİR İZAHATI YOKTUR'
5 Nisan 2015'ten bu yana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kimseyle görüştürmemenin hiçbir izahatı olamayacağının altını çizen Beştaş, "Bunun ne hukuken, ne siyaseten, ne vicdanen ne de etik olarak hiçbir izahatı yoktur. Bunun kitleleri tahrik etmek, provoke etmek ve sokağa dökmek anlamında teşviki söz konudur. Ama halen üç maymunu oynamaya devam ediyorlar. Yol yakınken bu politikadan biran önce vazgeçilmeli. Anayasa da HDP'siz yapılamaz. Yapılsa bile demokratik bir anayasa olamaz. Bizi bu sürecin dışında tutamazlar. Biz bu hakkı da onlardan almadık. Halktan aldık. Katılımcı bir yöntem ile toplumun tüm temsiliyetiyle yapılması elzemdir. Şu anda bu kaostan bu yangından çıkmanın en önemli araçlarından biri de demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Bu da meclisteki 4 parti, meclis dışındaki parti ve sivil toplum örgütlerinin katılacağı bir mekanizmanın örülmesinden geçer. Onun dışındaki görüşmeler, halktan gizli halkı kandırmaya yönelik ve kendi çıkarları doğrultusunda yaptıkları bir pazarlıktan başka bir şey değildir. Biz HDP olarak her alanda mücadeleye devam edeceğiz. Demokrasi, hak ve özgürlük mücadelemizi tek bir adım geri atmadan sürdüreceğiz" diye konuştu.
ANF