Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Erdoğan'ın gücü / Hasan Bildirici

Erdoğan'ın gücü / Hasan Bildirici

03 Ağustos 2016, 19:24

Kürtlerin belki en büyük talihsizliği, düşünce insanlarının çoğunun, başarısız siyasi deneyimlerden gelmiş olmalarıdır. Bu çok yaygın bir durumdur.

Başarısız siyasetten veya siyasetin başarısızlığından başarılı bir düşün alanına geçmek veya başarılı bir düşün insanı olmak çok kolay bir mevzu değildir. Kürtlerde insanlar aydın veya gerçek bir düşünür olduğu için değil, siyasetçi, eski bir siyasetin merkez komite üyesi, avukat, milletvekili, parti başkanı, gerilla veya eski bir gerilla komutanı olduğu için yazıyor. Sadece diğer Kürt örgütlerinin eski kadroları değil, PKK merkez yöneticilerinin de hepsi yazar. PKK den ayrılmış olanların da çoğu yazardır. Yazarlık, Kürtlerde, siyasete veya komutanlığa devam etsin veya etmesin, bir ara iştir. Daha doğrusu her türlü başarısızlığı ve iktidarsızlığı kapatan bir uğraş alanıdır. Durum böyle olunca, Türkiye ve dünya olaylarını öğrenmeye meraklı yaygın Kürt kitlesi bir düşünceyi arayıp bulmaktan ziyade, yazanın kimliğine bakarak karar verip okuyor.

Halbuki yazı ve düşünce alanı bambaşka bir şeydir. İşleyişi ve bu işleyişin bireylerinin yetişme koşulları da farklıdır. Siyasetçi birinin günlük olayları değerlendirmedeki mantığı, siyasetteki gel gitler gibidir. Bazen bir paragrafa sığdırılacak meram, on sayfaya sığdırılamaz. Yazı uzar, roportaj uzar, tekrarlar içinde tutarsızlıklar ve düşünce kopuklukları yazının ana biçimi haline gelir.

Başarılı insanlar az konuşur, öz konuşurlar.

Başarısız insanlar çok konuşur, tutarsız konuşurlar.

Başarılı ulusların liderleri az konuşur, ama iyi konuşurlar.

Başarısız ve iktidarsız ulusun siyasetçileri ve yazarları çok konuşur, konuştukları bir incir çekirdeğini doldurmaz çoğu zaman.

Çünkü söylediklerinden emin değildir, emin olmayan görüşü topluma giydirmek için bin dereden su taşınması gerekir, böylece yazı ve düşünce uzar.

Alman, İngiliz, Fransız, Japon, Rus veya Amerikalı siyasetçilerin ve askerlerin açıklamalarına bakın. Bir sayfayı geçmez. Aydınlanma ve arayış çağı hariç, söz konusu ulusların aydınları da kendilerinden emin konuşurlar. Verileri ve düşüncelerinin karakteri sağlamdır. Bu nedenle sık sık Türkiye üzerine görüş ve düşüncelerinin çevrisi yapılıp Türkiye gazetelerinde yayınlanır.

Kürtlerin ömrü Türkleri yorumlamakla geçti. Türkleri yorumlamaktan bir türlü kendileri olamadılar ve kendi gerçek sorunlarına eğilmenin fırsatını bulamadılar. Dini, İslam arası gerilimleri, Türkleri, Acem ve Arapları en iyi bizler, yani Kürtler yorumlar. Kitaplar dolusu yorumlarlar. Ama bize ait sığınabileceğimiz ve ilham alacağımız bir düşünce ve yazıya çok az rastlanır.

İktidarsız bir topluma iktidar, ulaşılmaz ve alt edilmez bir dev gibi görünür.

Fakir bir insana da varlıklının serveti aynı şekilde görünür.

Kürtler iktidarsız bir toplumdur; siyasetçisi ve yazarları da iktidarsızdır. Vatanın, özgürlüğün ve sana ait bir yönetimin yoksa iktidarsızsındır. İktidarsız olanların siyaseti ve düşünceleri de doğal olarak iktidarsız oluyor. Fizyolojide cinsel iktidarsızlık ne kadar acı vericiyse, siyasette ve düşün alanındaki iktidarsızlık da o kadar acı vericidir. HDP’in Türkiye siyasetindeki iktidarsız yerine bakın, söylemek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Buradan Erdoğan’ın güç değerlendirmesine geçmek istiyorum. Herhalde en çok da Kürt siyasetçilerinin ve yazarlarının kafasında Erdoğan büyük bir güç resmi olarak beliriyor. Kürtler, Türklerin siyaseten geri bir benzeşmesi olduğu için aslında Erdoğan’ın gücü Türklerin kafasında daha da baskın bir hal almış durumda. Neredeyse bir kral ve padişah muamelesi görüyor ve insanlar gerçekten yıkılamayacağına, hatta gittikçe güçlendiğine inanıyor.

Bu çağda güçlü devlet ve güçlü liderlik nasıl olur uzun uzadiye anlatmayacağım. Bu çağın en güçlü devletlerinin ve toplumlarının liderlik biçimi hiç de Erdoğan’ınkine benzemiyor. Onlar demokratikleştikçe güçleniyor, paylaştıkça çoğalıyor, sakinleştikçe toplumsal dinamiklerine alan açıyorlar. Erdoğan ise hep bağırıyor, daha çok yetki, daha çok olanak, kendisini ve düzenini koruyacak daha çok sadık insan arıyor, bir haftada ordudan ve devletten yüz bin kişi uzaklaştırıyor, ama korkuyor, sarayı ve meclisi bombalanıyor. Komutanları ast subaylar tarafından rehin alınıyor, boğazlarına ip atılıyor. Ve devlet büyüklüğünde bir devlet, devletin ve toplumun dışına atılıyor. İhanet Mezarlıkları açılıyor.

Bu bir güç değil, güçsüzlüğün, yanlışlığın, yanlış idare etmenin ve yenikliği içinde taşımanın ifadesidir.

Erdoğan güçlü değil, devletin çürümüş güçsüzlüğünün üstüne oturmuş bir bıçakçıdır. Erdoğan Türkiye toplumuna ve Kürt sorununa neşter atmıyor; Erdoğan Kürt ve Türk toplumunu bıçaklıyor. Bıçaklanmaktan güçsüz düşümüş Kürt ve Türk toplumu sağlıklı düşünemiyor ve Erdoğan’ı gerçekten güçlü sanıyor.

Dünya Erdoğan’ı aslında alaya alıyor. Almanya’da yapılan Türkiyeliler mitinginde Alman yönetimi Erdoğan’ın televizyon veya telefon üzerine konuşmasına izin vermiyor. Almanya sıradan bir insan girişimini dahi kullandırtmıyor ana. Avusturya balkonlara Türk bayrağı aslımasını yasaklıyor.

Bu çağda güç nedir sahi?

Erdoğan 7 Haziran seçimlerine sadık kalsayadı, koalisyonlu bir hükümetle yumuşak bir geçiş yapılacak; demokrasi ve reformlarla kendi can güvenliği de sağlanmış olacaktı. Kürde saldırarak AKP’yi tek başına iktidara getiren Erdoğan güçlenmedi, aksine sarayı, MİT’i, polis teşkilatı ve kendisi bombalanacak kadar güçsüzleşti.

Erdoğan güçlü değil; iktidar yalakalığının geçerli olduğu bir coğrafyada korkutarak, rakiplerini binbir entika ile tasfiye ederek, Kürt coğrafyasını Kürdün başına yıkarak güçlü olunmaz. Bu şekilde korku ve düşmanlıklar atar. Toplum bölünür. Herkes her yerden, her an bir kurşun ve top atışı bekler.

Kürtlerin en büyük talihsizliği, yanlış bir adamın, iktidar delisi birinin ve Kürt düşmanı komutanların şehir savaşı tuzağına düşmesiydi. Erdoğan’ı ve Türk devletini yanlış yorumlamaktan kaynaklanan bu yanlış anlayış hala Kürt toplumun yakasından düşmüş değil. Erdoğan’ın yeterince Türk düşmanı var. Hatta Erdoğan’ı, Kürtler değil, Türkler götürecek. Türkler Osmanlıdan beri adam düşürmede ve ayak kaydırmada ustadırlar. Ortaçağ’da padişah düşüren bir toplum ve askerlik, 21. Yüzyıl da mı Erdoğan’a teslim olacak. 15 Temmuz’da olan darbe girişimin de ötesinde bir şeydi. Türklüğün gözü kara iktidar kavgasıydı. Bu kavga sürecek, eğer Erdoğan geri adım atmaz, hani olur ya reforumcu ve demokratik bir çizgide karar kılmazsa 15 Temmuz gecesinden daha şiddetli saldırılara maruz kalacak.

Erdoğan güçlü değil; Erdoğan’ın elinde ustaca kullandığı bir neşter yok; Erdoğan’ın elinde bir bıçak var, delice ve kendinden geçmiş bir halde devleti ve toplumu bıçaklıyor. Kürtler kendilerini bu bıçağın önüne attı ilkin. Halbuki atmaları gerekmiyordu.

Türkiye’de olup biten her şey; kurum ve kuruluşlarıyla 20. Yüzyılda kalmış eski devlet mekanizmasının çürümesi ve çökmesidir. Erdoğan bu zaafı kullanıyor, sağa sola sapladığı bıçağın kendisine dönme ihtimali o kadar yakın ki; Erdoğan gittiği gün AKP’liler düşman hale getidikleri toplumun diğer kesimlerinden yakalarını nasıl kurtaracaklar onu merak ediyorum.

Erdoğan güçlü değil.

Duvarın dibine sığınmış Erdoğan’ın geri adım atma olanağı yok. Töleransı kalmadı bu işin. Güç sanılan şey, çok dilli zehirli bir yazgı gibi, güç sahibini kolları arasına alıp eritecek.

İnsanın, haksız iktidarın ve kötü kullanılan gücün yazgısı böyledir.

Aksi mümkün değildir.  

Rojavakurdistan

Bu haber 681 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..