Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / 15 Temmuz darbesi ve ‘Uzun Bıçaklar Gecesi’

15 Temmuz darbesi ve ‘Uzun Bıçaklar Gecesi’

24 Temmuz 2016, 14:21

Eğer Hitler yaşasaydı hiç kuşkusuz Erdoğan’ı kıskanırdı. Çünkü Erdoğan Hitler’in faşist yöntemlerini o kadar geliştirmiştir ki, 15 Temmuz’da neredeyse kusursuz denebilecek bir “üstü örtülü” darbe gerçekleştirmiştir.

15 Temmuz’da Cemaat’in ordu içerisindeki kadroları bırakalım darbe yapmayı, buna teşebbüs dahi etmemişlerdir. Olan biten Erdoğan ile AKP ve ordu içerisindeki kemalist faşistlerin birlikte, “kendilerine darbe yapılıyormuş” görünümü vererek, Cemaat’in kadrolarını ve her iki kesimin bütün düşmanlarının tasfiye edildiği bir “üstü örtülü” darbedir.

Aynı darbe taktiğini bir zamanlar (2005 - 2011 arası) AKP-Fethullah Gülen Cemaati ittifakı, kemalistlere karşı uygulamıştı. Şimdi bu yöntemin aynısı AKP-ordu ittifakı temelinde Gülen Cemaati’nin kadrolarına karşı uygulandı. İki darbe arasındaki fark, birincisi (Ergenekon Komplosu) beş-altı yıla yayılırken, ikincisi (15 Temmuz Komplosu) on saate sıkıştırılmıştır.

İşin ilginç tarafı bu darbenin, Hitler’in iktidarın iplerini tam ele geçirdiği ve Nazi Partisi içerisindeki eski müttefiklerini tasfiye ettiği ve bu tasfiyeyi Alman ordusunun generallerinin güvenini kazanmaya bağladığı ve de adına “Uzun Bıçaklar Gecesi” denilen Nazi darbesine çok benzemesidir.

AKP-ordu ittifakının 15 Temmuz darbesi, AKP-Cemaat ittifakının uzun zamana yaymış olduğu, psikolojik ve özel savaş taktiklerine dayanan Ergenekon komplosu darbesinin mantığının aynısı olup, sadece bu tür bir darbenin bir geceye sıkıştırılmış halidir. AKP ve ordu özel savaş kuvvetleriyle, kendilerine karşı sözde bir darbe tezgahlamışlar ve bu kendi tezgahı olan darbeyi Cemaat’in kadrolarının üzerine atarak (bir zamanlar Cemaat AKP ile birlikte aynısını yapmıştı) sözde darbeyi bastırma görünümü altında aslında kendileri darbe yapmışlardır. 15 Temmuz Erdoğan darbesi, baştan aşağı bir tezgahtır. Hem de çok iyi kurgulanmış ve uygulanmış bir tezgah.

Hiç kuşkusuz bütün karşılaştırmalar, Lenin’in dediği gibi biraz topallar. Bundan kasıt, karşılaştırılan örneklerin birbirlerini tam karşılamadıkları sadece bazı benzer yanlarının olduğudur. Erdoğan’ın “15 Temmuz darbesi” ile Hitler’in 1934’ün 30 Haziran’ı 1 Temmuz’a bağlayan gece yaptığı temizlik hareketi arasında büyük bir benzerlik vardır. “Uzun Bıçaklar Gecesi”ni Almanlar intikam gecesi anlamında kullanırlar ve bir çok hesabın görüldüğü gece olarak bilinir. Erdoğan aşağı-yukarı on saat içinde, toplumda kiminle hesabı varsa, bu hesabı görmekle kalmadı, geleceğe dönük büyük bir faşist atılımın ve “faşist tsunami dalgası”nın oluşmasını da sağladı.

Hitler 1934’teki Uzun Bıçaklar Gecesi ile Nazi Partisi’nin özerk hareket eden ve SA’lara sahip sol kanadını ve de bununla birlikte daha önce 1923 Birahane Darbesi’ni bastıran eski devlet kadrolarını tasfiye etti. Nazi Partisi’nin sol kanadı, parti merkezinden ayrı hareket ederek hem bir tehlike kaynağı oluşturuyordu hem de sokaklardaki şiddet hareketi, Nazi Partisi’nin Alman ordusunun generalleri ile birleşmesini engelliyordu. Uzun Bıçaklar Gecesi ile Hitler Alman generallerine de büyük bir mesaj yollayarak, orduyu Nazi Partisi’nin siyasi kanatları altına almıştır.

Aynı durum AKP ile Türk ordusu arasında da oluştu. AKP’nin Gülen Cemaati ile birlikte, Kemalist orduya karşı yaptığı Ergenekon komplosu, AKP ile ordu arasında derin bir güvensizliğe ve hatta düşmanlığa neden oldu. AKP’nin Cemaat ile düşmanlık yaşamasıyla ve orduya yanaşmasıyla her ikisi arasında Cemaat’e karşı bir ittifak oluştu. 15 Temmuz darbesi hiç kuşkusuz bu ittifakın ortak düşmanın tasfiyesinden dolayı pekişmesi anlamına da gelmektedir. Bununla birlikte olaylar göründüğünden daha karmaşıktır.

MİT-Genelkurmay ortak tezgahı olan 15 Temmuz darbesi, AKP ve ordunun tam kaynaşmasına da neden olabilir. ordu geçmişte ABD’nin Gülen ve AKP üzerinden kendilerine darbe yapmalarından dolayı, tamamen Batı’dan kopmuş da olabilir. Ama şimdilik ordunun kendi kaderini tamamen AKP’ye bağladığı ve giderek onun güdümüne tamamen girdiği hemen hemen kesindir. 15 Temmuz darbesi, Türkiye’nin Batı‘dan tamamen kopuşunun (ki uzun zamandır başlamıştı) kesinleştiği ve bugüne kadar Erdoğan’ın gizli bir şekilde alttan alta yürüttüğü Batı karşıtlığının açığa çıktığı ve NATO’dan çıkışla sonuçlanacak bir gelişmedir.

Erdoğan’ın 15 Temmuz darbesi, Ergenekon komplosu darbesindeki gibi, devlet içerisindeki karşıt güçlerin (Cemaat, sosyal-demokrat, liberal vs.) komplo ile bastırılmasının, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı saldırı ile birleştirilmesi üzerine oturtulmuştur. 15 Temmuz darbesi, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı topyekün savaşa da giriş oluşturmaktadır. Erdoğan idam tartışmalarını hemen darbe sonrası bilerek başlatarak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın idamı üzerinden PKK’ye karşı büyük bir saldırının haberini vermiştir. Amaç, Öcalan’ın idamını gündeme getirerek ve Kürt halkını zamansız isyana teşvik ederek, Kürt soykırımına kadar gidecek çok kapsamlı bir bastırma gerçekleştirmektir.

15 Temmuz darbe tezgahından sonra devlet içerisinde yapılan kapsamlı tasfiyeler, bu darbenin çok önceleri planlandığının açık bir göstergesidir. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlıktan alınması, Devlet Bahçeli’nin MHP’deki muhalifleri Cemaat’çi ilan etmesi, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, idamın hemen dillendirilmesi, Rusya ve İsrail ile normalleşme ve Suriye ile dolaylı görüşmelerin hepsi, bu darbe etrafında planlanan gelişmelerdir.

Ordu içerisinde de, Emniyet ve Yargı‘daki gibi tasfiyeler yapmak varken yani tek tek tutuklayarak ya da görevden uzaklaştırarak tasfiye gerçekleştirmek varken, bir “darbe görüntüsü oluşturarak” kapsamlı bir darbe yapmanın, başka siyasi planlar ile bağlantılı olduğu su götürmez bir gerçektir. Erdoğan’ın bu darbe ile amaç ve planlarını kısaca şöyle belirtmek mümkündür: 

1- Erdoğan’ın devlete ve topluma kapsamlı bir şekilde müdahale etmek için güçlü bir nedene ihtiyacı vardı. Ama mevcut koşullarda böyle bir nedeni oluşturamıyordu. Darbe tezgahı ile büyük bir neden oluşturarak, bütün devlet kurumlarını tasfiyelerle ele geçirdi.

2- Başkanlık sisteminin ve rejimin değişiminin önündeki engelleri tamamen ortadan kaldırdı.

3- Erdoğan darbe tezgahı ile toplumda çeşitli kesimleri (siyasiler, askerler, polisler, gazeteciler, medya grupları, inanç kesimleri, sanatçılar, aydınlar, gazeteciler vs.) bu sahte darbenin arkasına takarak açığa çıkartmak ve tasfiye etmek istiyordu. Ama kimse pek yutmadı. Bu noktada başarısız oldu.

4- Erdoğan bilerek sert bir bastırma yöntemi izleyerek, bundan sonra darbe teşebbüsünde bulunmak isteyenleri nasıl bir sonun beklediğini gösterdi.

5- Erdoğan darbe tezgahı taktiğiyle Batı’yı da köşeye sıkıştırarak ve onları darbecilerin destekçisi pozisyonuna sokarak, Batı’dan gelecek bütün eleştirilerin inandırıcılığını yok etti ve halkı Batı’ya karşı soğuttu. İran’a olan ambargoyu delmeden, Rıza Sarraf dosyasına kadar bütün anti-Erdoğan girişimlerinin önünü almaya çalıştı.

6- CHP ve HDP’yi tamamen köşeye sıkıştırarak, pasifize etti ve onları sistemin demir parmaklıkları arasına aldı.

7- Cemaat kadrolarına, bir zamanlar beraber orduya karşı yapmış oldukları itibarsızlığın aynısını yaparak ordunun sözde intikamını aldı ve onların biraz duygularını okşadı.

8- Kürt ve Alevi soykırımının önünü açtı. 

9- Bütün devrimci, demokrat ve liberallerin önündeki devlet terörünün engellerini kaldırdı.

10- İdamın önündeki engelleri kaldırarak, Kürt Halkı Önderi Abdullah Öcalan’ın idamı aracılığıyla PKK’nin tasfiyesini gündemine aldı.

İnsanlar daha tam olarak 15 Temmuz’da ne olduğunu anlamadı. AKP ve Genelkurmay’ın 15 Temmuz tezgahı, psikolojinin, sürat ve sürprizin ustaca birleştirildiği ve 12 Eylül darbesinden kat be kat kötü bir darbedir. Devrimci ve demokrat kamuoyunda 15 Temmuz olayları, “iki gerici klik” arasında yaşanan bir kapışma olarak ele alınarak, farkından olmadan Erdoğan’ın darbesine haklılık zemini de oluşturulmaktadır. Bu durum dahi bu darbenin ne kadar ustaca hazırlandığı, etkili ve başarılı olduğu anlamına gelmektedir. Oysa, psikolojik savaş örtüsü kaldırıldığı andan itibaren bu tezgahın korkunç bir Erdoğan eseri olduğu ve bilinçli bir şekilde yüzlerce insanın ölüme gönderildiği görülecektir. Erdoğan bu darbe ile bugüne kadar olmadığı kadar güçlü hale gelmiştir.

Bu darbe tezgahından sonra Gülen Cemaati siyasi ve örgütsel olarak bitmiştir. Bundan sonra ideolojik ve kültürel bir hareket olarak uzun yıllar kalabilir ancak siyasi olarak bitmiştir.

Erdoğan’ın 15 Temmuz darbesinden sonra Türkiye, tarihinin en karanlık dönemine girmiştir. Bu karanlıktan çıkışın tek yolu da artık devrimci hareketin önderliğinde bir silahlı direniştir.

 

Kemal Erdem

(Politika)

Bu haber 1006 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..