Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Darbe değil, devletin cinnet hali / Hasan Bildirici

Darbe değil, devletin cinnet hali / Hasan Bildirici

19 Temmuz 2016, 22:09

'Kötülük bir enerjidir, kaybolmaz ve mutlak olarak kötünün kendisine de zarar verir. Eğer böyle olmasa imparatorluklar yıkılmaz, Hitler faşizmi yerle bir olmazdı.'

15 Temmuz’da Türkiye’de kanlı bir askeri darbe girişimi oldu. Zaten Türkiye yıllardır Erdoğan ve ekibinin darbesiyle yaşıyordu. Kötülük bir enerjidir, kaybolmaz ve mutlak olarak kötünün kendisine de zarar verir. Eğer böyle olmasa imparatorluklar yıkılmaz, Hitler faşizmi yerle bir olmazdı. Yani eğer kötülüğün zaferine ve zaferin kalıcı olacağına inanan biri varsa, o kişi kendi içinde kötülüğün mutlak başarısına inanan bir ruh hali taşıyor demektir.

Erdoğan ve ekibi devlet kurumlarını kendi çıkarı doğrultusunda temizlikledikçe, kurumlardan ve kurum sorumlularından daha çok kuşkulanır oldular, dün göreve getirdikleri insanları yeniden yeniden görevden alıyorlar. Tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi... Sadece liderler cinnet geçirmez, cinnet geçiren sorumluların elinde devlet de cinnet geçirir. Şu an Türk devleti; siyasetçisi, askeri, polisi ve bürokratıyla cinnet geçiriyor.

Bu devlet yıllardır; toprağım, vatanım ve vatandaşım dediği  Kürtleri bombalıyordu. Bir toprak, bir halk, bir yaşam bu kadar kötülüğü kaldıramazdı ve bu kadar kötü yöneticinin elinde hayat iyi gitmezdi. Şimdi öğreniyoruz ki, aylardır Kürdistan’ı bombalayan F 16’ların pilotları ve komutanları da darbe suçundan göz altına alınmış.

Kötülük bir enerjidir, kaybolmaz; onunla sağlıklı yüzleşmedikçe her yerde karşına çıkar.  

Türk meclisi, kötülüğün anası; Türk ordusu kötülük üreten merkezin koruyucusudur.

Kürt ve Türk siyasetçileri çoğunlukla demokrat değillerdir. Demokrasi anlayışları onlar için sadece partilerinin ve kendilerini destekleyenlerin devlet olanaklarından daha fazla faydalanması üzerine kuruludur. Yıllardır tekrar ettiğim bu sözü bir adım şöyle ileri taşıyabilirim. Kürt siyasetçilerin sivil iradeye inandıkları söylemi gerçek niyetlerini yansıtmıyor, eğer generaller biraz daha yakın davransaydı, Kürt siyasetçilerinin generallerle iş tutacağından kuşku duymamak gerekirdi.

Askeri darbe girişiminin hemen ardından dört partinin meclise sahip çıkması ve darbecilerin karşısında duruyor görünmesinin de demokratik hiç bir özelliği yok. Türkiye’de sorunların ve gericiliğin kaynağı meclistir. Bu darbe girişimini üreten de meclistir.

Biliyorum, bazı arkadaşlar bu darbenin niteliğini anlamaya çalışıyor. Kendinizi  yormayın, anlamak kolay değil. Yanlış insanlar nasıl doğru hayatlar yaşayamazlarsa, yanlış devletler ve onun yöneticileri tutarlı ve anlaşılır davranamazlar.

Yıllardır Kürt coğrafyasına kan kusturan özel tim merkezini asker vuruyor; polisler, yıllardır Kürdistan’ı bombalayan pilotları ve generalleri gözaltına alıyor.

Bazı Türk yazarları bu darbe girişiminin Erdoğan’ın işine çok yaradığını söylüyorlar. Olaya iktidar ve temizlik açısından bakılırsa biraz öyle, ama bunun başka bir çok riski var Erdoğan için. Eğer bu kadar asker ve polis Erdoğan’a karşıysa, Sarayını, MİT’ini ve yandaş polisini bombalıyorsa, polis ve asker içindeki biriylerden biri, kendi aralarındaki iktidar ve kan davası nedeniyle, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat da olduğu gibi, doğrudan Erdoğan’ın canına yönelebilir. Ankara ve İstanbul’da yaşanan kanlı olayalara bakarak, bunun hiç de uzak bir ihtimal olmadığı anlaşılabilir.

Ayrıca cinnetin içinde debelenen bir devletin, Ankara semalarında gezen bir F 16’sının kaç yüz yüreği ağzına getireceğini bir düşünün. Kürdistan’ı bombalamaya gidiyorum diyen uçak yönünü Erdoğan’ın sarayına çevirdiğinde kim ne yapabilir.

Yani işler karışık ve öyle sanıldığı gibi bu kanlı darbe girişimi Erdoğan’a huzur ve güvenlik getirmeyecek.

Erdoğan ve ekibinin darbe girişimini tümden Fethullah Gülen Cematine yüklemeye çalışması da aslında kendi çaresizlikleri. Bu darbe ne Fethullah ne de hayal kırıklığı yaşamış Kemalistlikle açıklanabilir. Bu darbe ve kavga, Türk siyaset ve iktidar rezilliğinin ürettiği bir vakadır ve benzer vakalar devam edecektir.

Başka devletlerin, özellikle Amerika ve Avrupa devletlerinin kısa sürede hatalarıyla ve yanlışlarıyla yüzleşip hukuka önem vermelerinin nedeni, Türklerin, Arapların ve Kürtlerin yüzyıldır içinde debelendiği iktidar ve devlet rezilliğe dönmemek içindir.

Bu tarzla Türkiye’nin demokratikleşeceğine hiç bir zaman inanmadım. Kürtlerin Türkiye’yi demokratikleştireceğine de inanmadım. Kürtlerin bugün çözümün adresi olarak gösterdiği meclis; faşizmin, kötülüğün ve yıkıcılığın merkezidir. Ordu ise bu yıkıcılığı koruyan temel güçtür.

Demokrasi ancak sağlıklı bir karşıtlık; sağlıklı bir demokratik hareket ve kıyasıya bir hukuk mücadelesiyle kazanılabilir. Gerçek bir demokrasi mücadelesinde yamukluk olmaz. Yukarıda iktidar aşağıda ezilenlerin örgütleri idare edilmez. Demokrasi mücadelesi bazen çok çetin geçer. Ama sonunda sağlıklı bir hayat, sağlıklı bir hukuk, sağlıklı bir toplumun doğumu gerçekleşir. Batılı toplumlar bunu böyle yaşadılar.

Yoksa böyle asker ve sivil darbelere arasında, demokrasi adına sudan çıkmış şaşkın ördekleri gibi on yıllarca badi badi gezinir dururuz.

Bir o yana, bir bu yana... 

(Rojevakurdistan)

Bu haber 554 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..