HABER MERKEZİ - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Yüksekdağ, ilk olarak 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin değerlendirmeler de bulundu. Darbe girişimini kınayan Yüksekdağ, "Bizler darbe ve antidemokratik rejimlerle yönetilmeyi hak etmiyoruz. Türkiye halkları, 15 Temmuz'dan bu yana çok zor günler yaşadı. Darbelere karşı yürüttüğümüz mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Darbelere karşı mücadele ederek ve darbeler içerisinde demokrasi için mücadele ederek ilerledik. Dün nasıl demokrasiyi koruma enerjimizle darbeleri bertaraf ettiysek, demokrasi ve özgürlükleri büyüterek çıktıysak aynı yoldan ilerleyeceğiz" dedi.
'Bu darbe zemini ile uzlaşmayacağız'
Darbe girişimi sırasından Meclis'in bombalandığını hatırlatan Yüksekdağ, "Koridorları yıkılmış bir Meclis'in içerisinden yürüyerek geldik. Meclise dönük bu saldırıyı bir kez daha kınıyorum" diye konuştu. Yüksekdağ, "Bu darbe zemini ile uzlaşmayacağız" diyerek, sözlerini "Bu darbe girişimi sadece sonuçları ile değerlendirilemez. Darbe ile güçlü ve köklü bir hesaplaşma içerisine girmek istiyorsak darbeyi yaratan koşullarla hesaplaşmalıyız" şeklinde sürdürdü.
'Başka bir darbe 2 Mart'ta yapıldı'
"Meclise 15 Temmuz'da bomba atıldı ama Meclis'in yapısını bertaraf eden başka bir bomba 2 Mart günü atıldı" diyen Yüksekdağ, seçilmiş halk temsilcilerinin sadece siyaset yaptıkları ve söz söyledikleri için cezalandırılmasıyla, darbesiyle karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Yüksekdağ, "Halkın seçilmiş temsilcilerine karşı geliştirilmiş her darbe başka bir darbeyi doğurur" diyerek, Meclis'in iradesinin hiçleştirilmesi, HDP milletvekillerinin Meclis'teki varlığını hedefleyen tasfiye operasyonuyla yaşanan darbenin başka bir darbeyi harekete geçirdiğini ifade etti.
Çözüm masası devrildikten sonra...
"Türkiye'ye böyle olmak zorunda mıydı?" diye soran Yüksekdağ, şunları söyledi: "Dolmabahçe'de Türkiye'de demokratik bir istikrar ve barışın sağlanabilmesi için uzlaşılan mutabakatı terk eden siyasi iktidar demokrasi iradesini hapsederken darbe mekanizmasını serbest bırakmıştır. 1 yıllık süre içerisinde bunun ortaya çıkardığı bir çatışma, şiddet, darbe süreci yaşanıyor. Çözüm masası devrildikten sonra savaş ve çatışma siyasetine geçildi. Darbeci yapı tam da kurt bulanık havayı sever hesabı bu bulanık hava içerisinde kendisini örgütledi. Bir sivil siyasi darbe mekanizması içerisinde askeri darbe mekanizması kendisini büyüttü."
'Kürdü öldürdüklerinde kahraman...'
Türkiye'de bugünkü koşullarda adı konulmamış sivil siyasi darbenin askeri darbeyi doğurduğunun altını çizen Yüksekdağ, şöyle devam etti: "'Darağaçlarında sallandıracağız.' dedikleri generaller, komutanlar Şırnak'ta Diyarbakır'daki sivil katliamlarının, savaş suçlarının sorumlusudur. Ama onlar bu suçlarından dolayı yakalanmadılar, Saraya yönelik darbe gerçekleştirdikleri için gözaltına alındılar. Bu Türkiye siyasetinin Türkiye halklarına dayattığı bir başka trajedidir bu; Kürdü öldürdükleri zaman kahraman ilan ettikleri, o zaman madalya verdikleri generaller bugün vatan haini ilan edilmiş durumda"
'Cizre'nin ahı yer de kalmaz'
Türkiye halklarının iki darbeci zihniyet arasında tercih yapmaya mecbur olmadığına vurgu yapan Yüksekdağ, "Katledilen o Kürt kadınlarının, yaşlılarının, çocukların, Cizre'de diri diri yakılan insanlığın ahı yerde kalmaz. Bu kadar insanlık suçlarının işlendiği bir ülkede zulümle abad olunmaz. Fırat'ın doğusunda yaşananlar yokmuş gibi davranılarak gerçek bir istikrar, gerçek bir yaşam dengesi kurulamaz. Eğer bir yerde gözyaşları, kan durmuyorsa, evler yıkılıyorsa, insanlar sokağa çıkamıyorsa, zulüm almış başını gitmişse başka bir yerde gerçek anlamda huzurdan, istikrardan söz etmek mümkün değildir. Halkına kıyımı reva gören bir iktidarın gücü kalıcı değildir. Bu gücü kalıcılaştırmanın tek yolu demokratik siyasettir" diye konuştu.
'Irkçı saldırıları meşru kabul etmeyiz'
Darbe girişimi tehlikesinin bertaraf edilmesi için demokratik siyaset zemininin yaratılması gerektiğini de kaydeden Yüksekdağ, sözlerine darbe girişiminin ardından yapılan "sokağa çıkma" çağrıları sonrası yaşanan ırkçı saldırılara da değinerek devam etti. Yüksekdağ, "Böyle provokasyon gruplarını, kontrolsüz grupları içerisinde taşıyan bir sokak hareketini meşru kabul edemeyiz. Sokak hareketinin meşru ve makbul edebilmemiz için sokağın herkese açık olması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.
Öcalan'la görüşme gerçekleşsin
Yüksekdağ, darbe girişimi sonrası Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın durumuna da dikkat çekerek, bu konuda tecridin daha da derinleştiğini ve bu konuda Öcalan'la aile veya avukat görüşünün gerçekleştirilmesi taleplerini yeniledi. Yüksekdağ, Türkiye'de demokrasinin gerçek bir zafer kazanabilmesi için bütün siyaset kurumlarının bir arada hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Ne cunta ne de sivil dikta
Sivil dikta rejiminin de askeri darbenin yanında olmak gibi bir zorunluluğun olmadığını vurgulayan Yüksekdağ, üçüncü yolun mümkün olduğunu hatırlattı: "Bizlerin yolu politik özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin yoludur. Bugün bu yoldan ayrılmayanlar Türkiye'nin geleceğini belirleyecek. Bir tarafta darbeci zihniyet diğer tarafta tek adam rejimini savunanlar. Bunların ikisi de kendi içinde kaosu şiddeti yaratır. Ama üçüncü yolda birleşenler Türkiye'nin geleceğidir. Bizler bu yoldayız ve doğru yoldayız. Ne cunta ne de sivil dikta, herkese demokrasi, gerçek demokrasi ve özgürlük"
(DİHA)